Almanya 'kışı atlatmak' için Körfez’in kapısında
Prof. Dr. Kemal İnat, Almanya Başbakanı Olaf Scholz'un Almanya'nın enerji krizine yönelik çözüm arayışı için gerçekleştirdiği Körfez ziyaretini AA Analiz için kaleme aldı.
***
Almanya Federal Başbakanı (Şansölye) Olaf Scholz’un hafta sonundaki Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Katar ziyareti Alman dış politikası açısından önemli arayış ve dönüşümlere işaret ediyor.
- Almanya'nın dış politikasında "sembolik konular"
Rusya’ya karşı hazırlıksız bir şekilde girişilen güç mücadelesinin sonucu olarak enerji krizine sürüklenen Almanya’nın kendisine yeni tedarikçi araması ve aşırı yükselen petrol ve doğalgaz fiyatlarının aşağı çekilmesi arayışı bu ziyaretin ana amacını oluşturuyor. Bu arayışla bağlantılı olarak Alman dış politikasında yaşanan dönüşüm ise Suudi Arabistan’la yaklaşık dört yıldır süren gerginliğin bu ziyaretle birlikte sona ermiş olmasıdır. Bu ziyaretin, Yemen Savaşı’ndaki insan hakları ihlalleri nedeniyle Suudi Arabistan’a karşı Almanya’nın 2018’den beri uyguladığı silah ambargosunun sonunu getirip getirmeyeceğini zaman gösterecek. Ancak Berlin’in enerji konusunda istediğini alması durumunda bu konuda geri adım atması kuvvetle muhtemel görünüyor. Zira ziyaretin gerçekleşmiş olması zaten başka bir insan hakları meselesi olan Cemal Kaşıkçı cinayeti konusunda geri adım atıldığını göstermiş oldu. Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğunda Ekim 2018’de öldürülmesinin ardından Suudi Arabistan yönetimini sert bir şekilde eleştiren dönemin Federal Başbakanı Angela Merkel, bu şartlar altında bu ülkeye silah satışının gündeme gelemeyeceğini duyurmuştu.[1]
Almanya ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin gerginliğe sürüklenmesine neden olan bir başka olay, Riyad yönetiminin Berlin’in yakın ilişkilere sahip olduğu Katar’a yönelik ablukaya öncülük etmesiydi. 2017 yılında başlayan bu abluka karşısında Almanya’nın Katar’a destek veren ülkeler arasında yer alması da Suudi Arabistan’ın bu ülkeye karşı mesafeli davranmaya başlamasının nedenleri arasındaydı. Şimdi Katar ile diğer Körfez ülkeleri arasında krizin sona ermiş olması Berlin’in bölge ülkeleriyle ilişkilerini düzeltmesi konusunda olumlu rol oynayan faktörlerden biri oldu. Ancak insan hakları konusunda herhangi bir iyileşme olmamasına rağmen Scholz’un Suudi Arabistan’ı ziyaret etmesi Alman kamuoyunda tepki ve eleştirilere neden oluyor. Bu eleştirilere karşı Şansölye, insan hakları konularının ziyaret sırasında gündeme getirildiğini söyleyerek cevap veriyor. Ancak Almanya’nın enerji konusunda bu kadar ihtiyaç içerisinde olduğu bir dönemde insan hakları eksikliklerinin Veliaht Prens Muhammed bin Selman karşısında hangi düzeyde dile getirildiği konusu soru işaretleri oluşturuyor. Aslında Alman liderlerin otokrat muhatapları, bu “insan hakları konularının gündeme getirilme” meselesinin Almanya’nın iç kamuoyuna yönelik bir sembolik mesaj olduğunu, ikili ilişkiler açısından pek bir anlam taşımadığını bildikleri için bu tür açıklamaları önemsememeyi öğrendiler. Alman liderler ve hatta kamuoyu da bunun farkında ama bu tür ziyaretlerde söz konusu kaygıları dile getirdiklerinde kendilerini tatmin olmuş hissediyorlar.
- Almanya'nın önceliği "kışı atlatmak"
"Sembolik konuları" bir kenara bıraktığımızda ziyaretin Almanya açısından önemi kelimenin tam anlamıyla “kışı atlatmak” için bulabildiği kadar enerji kaynağı bulmaktı. Şansölye Scholz’un gezi sırasında yaptığı “bu kışı atlatacağız” (wir kommen durch diesen Winter) açıklaması meselenin Almanya için ne anlam ifade ettiğini açık bir şekilde ortaya koyuyor.[2] Alman Federal Kriminal Dairesi’nin bir belgesine göre, enerji krizi ve enflasyonun ülkede iç güvenliği tehdit edeceği[3] ve Covid-19 salgını sırasında olduğu gibi, kamuoyunda oluşan tepkiyi siyasi çıkar için suiistimal edecek kesimlerin olacağı düşünüldüğünde “kışı atlatmak” ifadesinin farklı boyutları olduğu görülebilir.
Almanya, her hal ve şartta “kışı atlatır” ama enerji krizini iyi yönetememesi durumunda Almanya’daki koalisyon hükümetinin “kışı atlatması” zor olabilir. Daha şimdiden ülkede bazı kesimlerin aşırı şekilde artan enerji fiyatlarının neden olduğu pahalılık yüzünden huzursuzluğunun ve hükümete yönelik eleştirilerin dozunun arttığı görülüyor. Kuşkusuz enerji açısından dışa bağımlı başka ülkeler de enerji krizinin olumsuz etkilerini hissediyor ancak halkı refaha alışmış ve ekonomik kapasitesi oldukça yüksek Almanya’nın bu konuda krize sürüklenmesi uluslararası koşulların kaçınılmaz etkisinden çok hükümetin başarısızlığının sonucu olarak görülüyor.
Alternatif enerji tedarikçileriyle anlaşmadan ve enerji arz güvenliğini garanti altına almadan Berlin’in Rusya ile Ukrayna üzerinden güç mücadelesine girmesi Almanya’nın bugün içine düştüğü sıkıntının temel nedenidir. Federal hükümetin enerji arz güvenliği konusunda gerekli adımları atmamasının nedeni büyük olasılıkla Rusya ile yaşanan gerginliğin bu boyuta ulaşacağını tahmin edememesiydi. Ancak krizin büyümesi ve sonrasında gelen baskılarla Almanya’nın hem Kuzey Akım 2 doğalgaz boru hattını işletmeye almama kararı ve Rusya’dan petrol ithalatını durdurması hem de bundan bir süre sonra Rusya’nın Kuzey Akım 1’den gaz akışını kesmesi ülkeyi derin bir enerji krizine sürükledi. Bu krizi aşmak için yeni tedarikçiler arayışı içine giren Berlin, daha önce atmadığı adımları şimdi atmaya çalışıyor ve Rusya gazına alternatif arayışı içerisinde, Cezayir, Mısır, Azerbaycan ve Körfez ülkeleriyle görüşmeler yapıyor.
- Scholz'un Orta Doğu ziyaretinin odağı enerji
Şansölye Scholz’un Suudi Arabistan, BAE ve Katar’ı kapsayan ziyareti de bu çerçevede gerçekleşti. Ziyaret sırasında Scholz’un önceliğini BAE ve Katar’dan sıvılaştırılmış gaz ithalatı, Suudi Arabistan ve BAE’nin petrol üretimlerini artırmasıyla petrol fiyatlarında düşüş yaşanması ve bu ülkelerin tamamından "geleceğin enerji kaynağı" olarak nitelendirilen hidrojenin alınması için gerekli adımların atılması oluşturdu. Bu çerçevede BAE ile LNG ve dizel yakıt ithalatına dair sözleşmeler imzalandı. Rusya ile yaşanan krizin ardından Almanya’nın LNG ithalatı ile Rusya’dan alınan boru gazını ikame etmek için hızlı bir şekilde yeniden gazlaştırma tesisleri inşa ettiği biliniyor. Rus gazına hızlı alternatif oluşturacak en gerçekçi yolun bu tesisleri inşa etmek ve ABD, Katar ve Cezayir gibi gaz ihracatçısı ülkelerden LNG ithal etmek olduğu düşünüldüğünde, Scholz’un “kışı atlatmak” için geç de olsa doğru adımları attığı söylenebilir. Ancak İran ve Doğu Akdeniz gazının boru hatlarıyla Avrupa’ya ulaştırılması Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri açısından Rus gazına en iyi alternatiflerdi. Fakat tedarikçi ülkeler (İran gibi) ve en ekonomik güzergah üzerindeki ülkelere (Türkiye gibi) yönelik rezervler bu alternatifin hayata geçirilmesi konusunda gerekli adımların atılmasını engelledi. Şimdi artık Almanya’nın, bu rezervlerini gözden geçirmesi, ideolojik takıntılarını bırakması ve rasyonel adımlar atmasının zamanı geldi.
Suudi Arabistan’ın, Scholz’un ziyaretiyle canlanan ilişkilerden en büyük beklentisi ise bu ülke tarafından uygulanan silah ambargosunun sona erdirilmesi ve teknoloji alanında iş birliğidir. Ayrıca Riyad yönetimi Berlin’in, Yemen başta olmak üzere bölge sorunları konusunda kendisine destek vermesini ve İran’a yönelik sıkıştırma siyasetinin devam etmesini bekliyor. Berlin’in “kışı atlatmak” için bu konuda ne gibi tavizler verdiğini zaman gösterecek. Öta yandan Almanya’nın “kışı atlattıktan sonra yediği ayazı unutup unutmadığını” da Federal Hükümetin bundan sonraki süreçte atacağı adımlardan göreceğiz.
[Prof. Dr. Kemal İnat, Sakarya Üniversitesi]
[1] “Merkel stellt Waffenexporte nach Saudi-Arabien infrage”, Der Spiegel, 21 Ekim 2018.
[2] “Wir kommen durch diesen Winter”, Tagesschau, 25 Eylül 2022.
[3] “Bundeskriminalamt sieht innere Sicherheit durch Energiekrise gefährdet”, Der Spiegel, 24 Eylül 2022.
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Kaynak:Hümeyra KARADAĞ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.