Akademik Yükselme Yönetmelikleri Kariyer mi, Bariyer mi?

Akademik Yükselme Yönetmelikleri Kariyer mi, Bariyer mi?

Eğitimciler Birliği Sendikası Konya 2 No'lu Şube Başkanı Şenol Metin, Akademik Yükseltme Yönetmelikleri ile ilgili araştırma sonuçları Eğitimciler Birliği Sendikası Genel Başkan Vekili Latif Selvi'nin katılımı ile değerlendirdi.

Eğitimciler Birliği Sendikası Konya 2 No'lu Şube Başkanı Şenol Metin, Akademik Yükseltme Yönetmelikleri ile ilgili araştırma sonuçları Eğitimciler Birliği Sendikası Genel Başkan Vekili Latif Selvi'nin katılımı ile değerlendirdi.

Metin açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Türkiye’nin 10 yıldır çıkabilmek için çabaladığı orta gelir tuzağından kurtulması, teknolojik ürün üretme kapasitesine bağlıdır. Teknolojik ürün üretebilmek için nitelikli AR-GE’niz ve nitelikli Beşeri Sermayeniz olmalıdır. Her iki değişken için de üniversite stratejiktir. Üniversitelerimizi bu stratejik dönüşüme zorlamak ve bir farkındalık yaratmak için bu çalışmayı yaptık.

10 yıl kadar önce az sayıda üniversitede başlayan süreç yaygınlaştı. Bütün üniversitelerimiz ardı ardına Akademik Yükseltme Yönetmelikleri yayınlamaktadır. Bu düzenlemelere yönelik akademisyenlerimizin görüşlerini, ortak aklın süzgecinden geçirerek sistematize ediyor ve kamuoyunun bilgisine sunuyoruz. Bugünkü bir araya gelişimiz de bu çerçevede…

İlk ifade etmemiz gerek husus; Akademik yükselmeyi kolaylaştırmaya çalıştığımız iddiası doğru değildir.

Bizim talebimiz; Akademik yükselmenin ZORLAŞTIRILMAMASIDIR. Köprüyü geçenin köprüyü yıkmasına izin verilmemesidir. Amacımız yükseköğretimde stratejik bir vizyon dizaynı ve paradigma değişikliğidir. Akademik Yükseltme Yönetmelikleri ile ilgili düzenlemeler ortak aklı dışlayarak dar bir kadro ile yapılmaktadır. Öyle ki yönetmeliği kabul eden senatörlerin bile bilgisi yayınlandıktan sonra olmaktadır. Biz, tüm paydaşların katılımı ile ortak aklı esas alan bir çerçevede böylesi düzenlemeler yapılmalı diyoruz.

Özetle; Bir akademisyenin yürüttüğü çalışmalar karmaşık, çeşitli ve çoğunlukla ölçülmesi mümkün değildir. Akademisyen; Hem öğretim faaliyetinde bulunmak, Hem araştırmalar yapmak, Hem de topluma hizmet sunmak zorundadır. Eğitim, öğretim, araştırma ve topluma hizmet gibi başlıklar altıda yürütülen çalışmaların her zaman ölçülmesi, sayılarla ifade edilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla akademisyen performansını ölçmek, değerlendirmek zordur. Böylesi bir değerlendirme için parametre oluşturmak daha da zordur. Böylesi bir süreci inşa etmek ise dinamik bir çerçevede imkansız seviyesindedir. Bilim alanı farklılıklarını, Üniversitelerin yapısal farklılıklarını dikkate almadan bütün akademisyenleri değerlendirmek için herkese uyan tek bir formül veya şablon ortaya koymak ayrıca doğru da değildir.Akademik yükselmeye dair mevzuat düzenleme nedeninin ‘nitelikli akademisyen istihdamı arayışı’ olarak ifade edilmesine rağmen gerçekte esas gerekçe ‘üniversite sıralamalarında konumlanmadır.’

Akademik Yükselme mevzuat çerçevesinin belirlenmesinde üniversitenin öğretim kalitesinin arttırılması, ölçülmesi gibi bir arayış yoktur. Asıl saik tekelleşmiş ticari şirketlerin yayınladığı sıralamalarda bir üst sıraya yükselmektir. Üniversitelerin hazırlamış oldukları akademik yükselme mevzuatlarını, bu mevzuatı hazırlayan ve kabul eden üniversitelerin senatolarına simule ettik. Bir üniversitemiz için yaptığımız simülasyonda 61 profesör ünvanlı senatörün, 43’ünün kendi hazırladıkları ve kabul ettikleri mevzuata göre görev yaptığı üniversiteye doktor öğretim üyesi olarak atanamadığını gördük.Mezun istihdam oranları, uluslararasılaşma düzeyi, kaynak yaratma kapasitesi, fikri mülkiyet, faydalı model, topluma hizmet uygulamaları, eğitim-öğretim ortamları gibi daha ölçülebilir ve üniversiteyi daha işlevsel kılacak ölçekler geliştirilmelidir.

Elinizdeki rapor 6 aylık bir çalışmanın mahsulüdür.

Bu rapor ile yel değirmenlerine savaş açtığımızı biliyoruz. Biz ‘hakikatı söyleyelim de kıyamet koparsa kopsun’ dedik ve yükseköğretim sisteminin kanayan bir yarasına parmak bastık. Emek veren tüm arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum” dedi.

Konuşmaların devamında öneriler sıralandı.

Önerilerimiz;

1. Akademik Yükseltime Yönetmeliği gibi derin etkileri olan mevzuat düzenlemelerinin bütün paydaşların katkısının arandığı katılımcı bir anlayışla, şeffaflıkla ve üniversite vizyonunun bir parçası olarak kurgulanmalıdır. Sendika/çalışan temsilcilerinin de katılımı ile her bir doçentlik/bilim alanı esas alınarak komisyonlar oluşturulmalıdır.

2. Komisyonların hazırladığı mevzuat taslakları akademik kamuoyunun görüş ve önerilerine açık olmalıdır.

3. Türkiye’nin en önemli güç kaynağı olan bilgiyi küresel teknoloji şirketlerine difüze eden bu sistemin bütün parametreleri yeni bir perspektif ile yeniden kurgulanmalıdır.

4. Türkiye adresli, üniversite merkezli akademik yayıncılık teşvik edilmelidir.

5. İlgili mevzuat üniversite insan kaynakları yönetiminin bir parçası olarak düşünülmeli, karşılanması mümkün olmayan kriterler getirilerek üniversite yönetimi ile akademisyenler arasında etik sorgulamalara ve ‘köprüyü geçen köprüyü yıkar’ algısının doğmasına izin verilmemelidir.

6. Yönetmelik, filtre sistemi değil, teşvik sistemi olarak kurgulanmalıdır.

7. 50/D statüsünde görev yapan araştırma görevlileri, doktora sonrasında kadrosu ile ilişiği kesilmekte idi. Ancak yapılan düzenleme ile 1+1 yıllık süre uzatımı aldılar. 50/D statüsünde görev yapan araştırma görevlileri için doktora öncesi çalışmaları da puanlayacak çözümler içeren bir çerçeve üretilmelidir.

8. Akademik yükseltme yönetmelikleri üniversitenin araştırma fonksiyonunu puanlarken, akademisyenlerin görev yüklerinin büyük kısmının eğitim-öğretim yükleri olduğu gerçeğini yadsımaktadır. Bu nedenle üniversitenin en öncelikli görevi olan eğitim-öğretimi puanlayacak bir çerçeve geliştirilmelidir.

9. Kriterler ulaşılabilir nitelikte olmalı ve en az 2 yıllık bir geçiş süreci öngörülmelidir.

10. Kriterler, birbirini ikame etmek üzere (yayın, ders, proje, patent, sosyal sorumluluk, eğitim-öğretim faaliyetleri, öğrenci tabanlı çalışmalar vb.) alternatifli olarak düşünülmelidir.

11. Bu çerçevede Konya’daki her üç üniversitede halihazırda yayınlanmış olan atama yükseltme mevzuatı 01.07.2024 tarihine kadar uygulaması ertelenmelidir.

Sonuç olarak;

Akademik yükselme mevzuatının bütün üniversitelerde yayın merkezli olması ve akademik yayıncılığın da teknoloji şirketlerinin kontrolünde olması tesadüf değildir. Üniversite sıralama şirketlerinin kullandığı ölçütler, aralarında küçük farklılıklar olsa da ağırlıklı olarak akademik yayın merkezlidir.

Türkiye gibi ülkelerin bin bir güçlükle ürettiği çağın en önemli güç kaynağı olan bilgi, uluslararası sisteme akademik yayın olarak yönlendirilmektedir. Teknoloji şirketleri de aldığı bu yenilikçi ve yaratıcı bilgiyi teknolojiye dönüştürmektedir.

Bu döngüyü kırmanın yolunun akademik yükselme sistemini katma değer üreten, sürdürülebilir ve toplumsal katkıyı esas alan bir sisteme dönüştürmek olduğunu düşünüyoruz.

Kaynak:BBN

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.