“Herkes sorumluluğunun bilincinde olmalı”
İzmir'de yaşanan depremden büyük üzüntü duyduğunu dile getirerek ölenlere Allah'tan rahmet ve yaralılara acil şifalar dileyen Adem Bulut, “Biz müteahhitlik yapıyoruz. Bu işin vebali ve sorumluluğu var. Ne kadar ticari yapılıyor olsa da manevi yönünden düşünmek gerekiyor. 1999 İstanbul depreminden sonra deprem yönetmenliğinin değişmesi ile 20 yıldır kaliteli binalar yapıldığını düşünüyorum. Çünkü atılan betonun sınıfları değişti. Demir sayıları arttı. İşçilik ve kontrollü denetim arttı ve bunlarla birlikte bilinçte oluşmuş oldu” ifadelerini kullandı.
ESKİ BİNALAR SIKINTILI
Eski binalırın sıkıntılı olduğuna dikkat çeken Adem Bulut, “Ama şu an depremde yıkılan binalara baktığımız zaman eski binaların nasıl sıkıntı oluşturduğunu görüyoruz. 1980-1990 yıllarda yapılan binalarda hazır beton olmaması, demirlerin istenilen düzeyde olmaması, işçilik, demir ve beton bakımlarının kalite anlamında istenilen seviyede olmamasından dolayı o binalar riskli olduğuna dair bir düzenleme yapılmalıdır. Bakanlıkta bununla ilgili bir çalışma yapıyor” dedi.
‘DEPREM ÖLDÜRMÜYOR, BİNALAR ÖLDÜRÜYOR’
Kentsel dönüşüm ile ilgili düşüncelerini aktaran Bulut şunları söyledi: “Kentsel dönüşümün bir an önce yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bakanlığın bir an önce bu çalışmalara başlaması gerekiyor. Hatta ilk 5-10 yıl içinde tamamlanması gerekli. Çünkü deprem öldürmüyor, binalar öldürüyor. Bu sebeple de kentsel dönüşüm olmalı ve eski binalar dönüşmelidir” diye konuştu.
‘YENİ BİNALAR SAĞLAM YAPILIYOR’
Yeni binaların olması gerekenden daha sağlam olduğunu söyleyen Bulut; “Biz binaya başlamadan önce zemin etüdü yapılarak zemin sertliği ve yumuşaklığına göre yüklemesi yapılıyor. Konya özelinde konuşmak gerekirse Meram, Karatay ve Selçuklu’nun kendine göre sağlamlık açısından farklı durumlar içeriyor. Selçuklu zemin olarak daha sert ama Karatay ona nazaran daha yumuşak oluyor. Bu sebeple bölgelere göre yüksek binalar yapılamıyor. Zemindeki sonuca göre demir yüklemesi yapılıyor. Şuan çıkan sonucun 1’e 4 olarak hesaplanıyor. Yani 100 ton demir atılacağı yere 400 ton demir atılıyor. Bunun sebebi de demirdeki malzeme hatası, işçilik hatası göz önüne alınıyor. Bu yükleme ile binalar olması gerekenden daha sağlam oluyor” ifadelerini kullandı.
‘MADDİYAT DEĞİL VİCDAN ÖN PLANDA OLMALI’
Depremde yıkılan binalarda birçok etken olduğunu ifade eden Bulut; “Depremin gelişi, hareketliliği çok önem arz ediyor. Aynı bölgedeki bir bina yıkılıyor, başka bina yıkılmıyor. Bu depremin vuruşu ile de alakalıdır. Müteahhitin vicdanı rahat işi hakkı ile, mevzuata uygun yapıyor ise başka yapacak bir şey yok. Gerisi takdiri ilahi diyorum. 2020 sartlarına göre tüm mütaahhitler adına söylüyorum. Binalar yönetmenliğe göre yapılıyor. Ama bu çalışmaları zorlayan faktörler var. Binanın karkası var. Tuğla, sıva ve boyası var. Burada vatandaşlar kaliteli değil de kalitesiz bina yapmaya zorluyor. Bütçeye göre bina istiyor. Hal böyle olunca kalitesiz binalar oluşuyor. Mutlaka bir yerde sıva, boya ucuz tercih ediliyor. Bu sebeple de sorun oluşuyor.
'RAPOR İSTEMELİ'
Yeni bina alacak kişiler mutlaka rapor istemelidir. Mimar ve mühendis eşliğinde hazırlanmış olan, demirin metrekareye göre kullanımı, betonun sınıfı, betonun raporu istenmeli ama kimse şimdiye kadar bunu sormadı. Yüksek katlı bir bina ama sorular asma tavan, batarya, ankastre gibi yerlerden geliyor. Rapor üzerine gelen soru yok. Bu bilinç oluşmalıdır. Japonya’daki binalarda ‘Bu bina güvenlidir deprem esnasında girebilirsiniz’ yazıyormuş. Yoldan geçen vatandaşın korunması için içeri alınıyor. Öyle bir sistem ki şiddetli depremlerde bile hiçbir şey olmuyor. Maddiyat değil maneviyat hak, adalet, vicdan önde olmalıdır. Bu sistemde sadece müteahhit değil evde oturacak kişi de sorumludur” diye konuştu.
‘ARAÇLAR GİBİ BİNALARDA DA MUAYENE OLMALI’
Muayenelerin araçlar gibi binalarda da yapılmasının zorunlu hale gelmesi gerektiğini söyleyen Bulut; “Bina sakinlerinin binayı kontrol ettirmek gibi talebi olursa o zaman bir çalışma yapılıyor. Her beş yılda binalar araçlar gibi vizeden geçmelidir. Araç muayenesi zorunlu olmasa kimse aracını muayeneye götürmez. Ceza yememek ve trafikte sorun olmaması adına araçlar muayeneye gidiyor. Ama binalar için herhangi zorunluluk yok. Burada kanun koyucu devlet olmalıdır. Her beş senede bir binalar kontrol edilmelidir. Sınıflara ayrılmalı. A,B,C,D gibi sınıflar olmalıdır. Bu kontrolle belge verilmelidir. Bu doğrultuda devam etmelidir. İkisinde de can söz konusu. Binalarda da araçlardaki muayeneler yapılmalıdır. Vatandaşlar bunu kendi isteği ile yapmaz. Ama ceza usulü bir sistemle yaparlar. Can söz konusu ise her türlü uygulama olmalı diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.