'Bugün artık bir “Müslüman Şehir” yok'

'Bugün artık bir “Müslüman Şehir” yok'

Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Konya Şubesi, "Konyalı Onlar" başlıklı takviminde yer alan bir konferansa daha ev sahipliği yaptı.

D. Mehmet Doğan Kütüphanesi'nde gerçekleştirilen programın konuğu, hattat Hüseyin Kutlu oldu. Kutlu, bugün İslam dünyasında ideal anlamda bir Müslüman şehir modelinin kalmadığını üzüntüyle dile getirerek, şehirlerin kimliksiz yapılarla dolduğunu söyledi. Modern şehirlerin referans noktalarının bile değiştiğini şu çarpıcı ifadelerle anlattı:“Eskiden bir yeri tarif ederken ‘filan caminin sağında, solunda’ derdik. Şimdi ‘filan AVM var ya...’ diyoruz. Bu sabitelerimizin değiştiğini gösteriyor.”

3.jpg

Bu değişimin yalnızca fiziksel bir dönüşüm olmadığını, aynı zamanda zihinsel ve ruhsal bir kırılma anlamına geldiğini ifade etti. Medeniyetin temelini oluşturan değerlerin şehir dokusundan silinmesinin, Müslüman kimliğin ve yaşam biçiminin de silikleşmesine yol açtığını vurguladı.

FATİH’İN VE EFENDİMİZ’İN ŞEHİR KURMA USULÜ

Konuşmasının devamında, şehir planlamasında Allah merkezli bir düzenin tarihsel örneklerini paylaşan Kutlu, hem Hz. Muhammed’in (sav) hem de Fatih Sultan Mehmet’in şehir inşa ederken camiyi merkeze almalarını hatırlattı:

“Efendimiz (s.a.v.) Kuba’ya teşrif buyurduklarında ilk işleri KubaMescidi’ni yapmak oldu. Her şey bunun etrafında dönecek. Merkez bu. Pergelin sabit ayağı bu.”

Aynı şekilde Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethettikten sonra şehir merkezini belirlerken havanın en temiz olduğu yere külliye inşa ettirdiğini belirtti. Bu uygulamaların sadece estetik veya pratik değil, aynı zamanda ilahi merkezin şehre yerleştirilmesi anlamına geldiğini söyledi.

KAYBOLAN KİMLİKLER, YİTEN ŞEHİRLER

Çocukluğunun ve gençliğinin Konya’sından bahseden Kutlu konuşmasının devamında, “medeniyet” meselesinin doğrudan kimlikle ilgili olduğunu belirterek, günümüz şehirlerinin geçmişe oranla büyük bir kimlik yitimi yaşadığını dile getirdi. Şehirlerin sadece fiziki yapılarıyla değil, kültürel ve ruhsal dokularıyla da medeniyetin bir parçası olduğunu şu sözlerle anlattı:

“Konya’nın kendine has kimliği vardı... Toprak evleri, sokakları, bedesteni, buğday pazarı, Aziziye Camii, türbe önü... Bursa’nın ayrı, İstanbul’un ayrı kimliği vardı.”

Ancak modern dönemde bu şehir kimliklerinin silindiğini, bunun da genel olarak medeniyetin kaybıyla paralel bir süreç olduğunu ifade etti. “Global kültür” söylemini sert bir şekilde eleştiren Kutlu, bu kavramın bir kültür sömürüsüne dönüştüğünü söyledi:

“Global kültür diye saçma sapan bir şey çıktı. Kültür yerli olur; yerli olmazsa kültür olmaz zaten.”

MEDENİYETİN ŞARTI: MAMUR ŞEHİR, MESUT İNSAN

Medeniyetin ne olduğu üzerine yapılan tanımlarda hem fiziki hem de manevi boyutun önemli olduğunu vurgulayan Hüseyin Kutlu, “medeni” kelimesinin sadece şehirleşmiş olmakla açıklanamayacağını ifade etti. İslam medeniyetinin esasının, şehirlerin mamur olmasının yanı sıra insanların da huzurlu ve mutlu olması gerektiğini belirtti:

“Şehirlerin maddeten mamur olması yetmez; içinde yaşayan insanların da mesut olması icap eder.”

Bu noktada Batı şehirlerinin görünüşte mamur olmasına rağmen, insanlarının mutsuz olduğuna dikkat çekti:

“Kendi kendilerini öldürüyorlar, uyuşturucu, sefalet... Bu çürümüşlüğün bir tecellisidir.”

İslam medeniyetinde bir şehrin nasıl kurulduğu ya da mamur hale getirildiği konusuna da değinen Kutlu, İstanbul’un fethinden sonraki süreci örnek gösterdi. Fatih Sultan Mehmet’in, İstanbul’u İslam şehri yapma sürecinde uyguladığı yöntemi şöyle anlattı:

“Fatih, İstanbul’un belli tepelerine ciğerler astırıyor. Hangi ciğer en son bozulursa en temiz hava orası; Fatih Külliyesi’nin olduğu yer en son bozulmuş. Diyor ki, ‘Buradan başlayacağız.’ Pergelin sabit ayağını oraya koyuyor.”

Bu örnekle, şehir kurulumunda maddi olduğu kadar manevi temizliğin ve yaşanabilirliğin de esas alındığını vurguladı.

“ŞEHİR ALLAH’IN EVİ EKSENİNDE KURULUR”

Kutlu, İslam medeniyetinde şehir tasavvurunun temelinde tevhid anlayışının yattığını vurgulayarak, şehir planlamasının da bu bakış açısıyla ele alınması gerektiğini söyledi. Modern şehir planlamalarının bu derinlikten yoksun olduğunu belirtti ve “şehir neye göre tanzim edilecek?” sorusuna net bir cevap verdi:

“Şehir neye göre tanzim edilecek? Allah’ın evine göre. Yani her şeyde Allah var.Onu ıskalamak, onu teğet geçmek, yetkilerini sınırlandırmak, yani ‘Sen buraya karışma, burası ayrı, bunlar dini değil.’ Böyle bir şey yok. Şimdi biliyorsunuz, bu çok yaygın: Dini, lā-dіnі. Ne demek dini değil? Yani Allah oraya karışmaz mı demek istiyorsun? Ya Allah'ın karışmadığı yer olur mu? Sen Allah Teala'nın yetkilerini nasıl sınırlarsın? ‘Burada varsın ama şurada yoksun, buraya karışma, şuraya karış...’ Bilmem ne. Böyle şey olur mu?”

Günümüzde şehirlerin inşa sürecinde ibadet mekânlarının öncelikli yer tutmadığını, hatta çoğu zaman sonradan “eklenen” bir unsur gibi görüldüğünü ifade eden Kutlu, şehir plancılığına dair keskin eleştirilerde bulundu.

Modern kentlerde camilerin, adeta okul ya da alışveriş merkezi gibi sıradan unsurlar arasında yer aldığını ifade etti. Oysa klasik İslam şehirlerinde merkezde daima cami olduğunu, bu merkezin etrafında ilim, ticaret ve hayatın diğer unsurlarının şekillendiğini anlattı.

GERÇEK MUTLULUK: "AKL-I MEAD" İLE EBEDİYETİ DÜŞÜNMEK

İnsanı diğer canlılardan ayıran temel özelliğin "akl-ı mead" (ebediyeti kavrayan akıl) olduğunu belirten Kutlu şöyle devam etti:
"İnsan sadece bir canlı değil. Tavuk da bir canlı, kedi köpek de... Ama insanı insan yapan, 'akl-ı mead'ıyla sonsuzluğu kavrayabilmesidir."

"Farabi'nin Medinetü'l-Fazıla'sı,Asr-ı Saadet'te yaşandı. Hazreti Ömer zamanında hapiste tek kişi yoktu. Bu, faziletli bir toplumun mümkün olduğunu gösterir."

Konuşmasında modern toplumun çözülüşüne dikkat çeken Kutlu, mahkemelerin ve hapishanelerin dolup taşmasını İslam medeniyetinin özüyle tezat oluşturan bir durum olarak yorumladı.

"APARTMANDA 17 DAİRE VAR, BİRBİRİMİZİ TANIMIYORUZ"

Eski mahalle kültürünün kayboluşuna üzüntüsünü dile getiren Kutlu, geçmişle günümüz arasındaki farkı şu sözlerle anlattı:
"Benim büyüdüğüm mahallede birbirini tanımayan ne demek ya? Birbirini tanımayan... Aile gibiydi! Bayramda muhtarla imam hiçbir hane atlamadan ziyaret ederlerdi. Şimdi İstanbul'da 17 daireli apartmanda birbirimizi tanımıyoruz."

"MÜSLÜMAN KİMLİĞİNİ KAYBETTİK"

Konuşmasında İslam dünyasının içinde bulunduğu parçalanmışlığa dikkat çeken Kutlu, Müslümanların ortak bir kimlikten uzaklaştığını şu sözlerle eleştirdi:
"Bugün dünyada bu İslam medeniyetini kendine dert edinen Müslüman sayısı pek az. 'Vallahi iyi gidiyor, ekonomi düzelirse lüksümüze lüks katarız. Elhamdülillah namazımızı da kılıyoruz, orucumuzu da tutuyoruz, daha ne olsun!' diyorlar."

"MEDENİYET KİMLİĞİ OLMADAN KÖPRÜLERİN ANLAMI YOK"

Kutlu, Necip Fazıl'ın Adnan Menderes'e yazdığı mektuba atıfla somut örnek verdi:
"Necip Fazıl merhum, 'Bu yollardan hangi insanlar geçecek?' diye sormuştu. Aynı soruyu bugün de sormalıyız: Camiler, köprüler yapıyoruz ama o camilerde hangi ruhla ibadet ediliyor? Medeniyet, taştan değil insandan doğar."

"İKİ MİLYAR MÜSLÜMAN, AMA ORTADA VARLIK YOK"

Kutlu, sayısal çoğunluğa rağmen İslam ümmetinin siyasi ve kültürel anlamda etkisiz kalışını sert bir dille yorumladı:
"İki milyar Müslüman varmış diyorlar. Peki nerede bu varlık? İsrail'in Filistin'de yaptığı zulüm karşısında bile birleşemiyoruz. Biz yokuz, çünkü kimliğimiz yok. Herkes ayrı telden çalıyor."

"BAŞSIZ ÜMMET: İMAN EKSİKLİĞİNİN ALAMETİ"

Dini bir perspektifle analiz yapan Kutlu, ümmetin liderlik krizini imanla ilişkilendirdi:
"Bugün bir mümin, 'Niye başsızız?' diye içinde derdi taşımıyorsa, imanında eksiklik var demektir. 'Ya Rabbi, bize baş gönder!' diye gözyaşı döken kaç kişi kaldı? Onun için bölük pörçüküz."

KATILIM BERATI VE TYB KONYA ESERLERİ TAKDİM EDİLDİ

Programın sonunda konuşmacı Hattat Hüseyin Kutlu ve düzenleyici Ersan Perçem’e Katılım Beratı ve TYB Konya Şube yayınlarını; TYB Konya Şube Başkanı Ahmet Köseoğlu, Konya eski milletvekili Mustafa Kabakcı ve Prof. Dr. Nuri Şimşekler takdim etti

Kaynak:BBN

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.