MÜHENDİSLİK YASASI ŞART

MÜHENDİSLİK YASASI ŞART

Geoteknik Rapor’un, konusunda uzman inşaat mühendisleri tarafından düzenlenmesi gerçeğini yok sayan yönetmelikler nedeniyle maddi ve manevi kayıplara davetiye çıkarıldığını savunan İnşaat Mühendisleri ülkedeki tüm binaların mesleki yeterlilik ve uzmanlıkla etiketlenmesi gerektiğine dikkat çekti

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi 30 Ekim’de meydana gelen ve büyüklüğü AFAD tarafından 6,6, Kandilli tarafından ise 6,9 olarak açıklanan yıkıcı deprem ile ilgili rapor hazırladı. 1'i boğulma sonucu olmak üzere toplam 117 kişnin öldüğü ve 1.034 kişinin yaralandığı depremde Bayraklı ve Bornova ilçelerinde çok sayıda bina yıkılmıştı. İMO İzmir Şubesi sahadan ve ölçüm istasyonlarından elde edilen tüm verileri mühendislik kapsamında değerlendirip kapsamlı bir rapor hazırladı.

“Kamu kurumları ve halkın bilinçlenmesi ile olası felaket senaryolarının gerçekleşmesinin önlenmesi adına herkese büyük bir görev düşmektedir” vurgusunun yapıldığı rapor özetle şöyle: “Geoteknik Deprem Mühendisliği Açısından; “Zemin Sınıfı Harfi” kısıtlamasına tabi olmadan doğa, kendi tepkisini oluşturmuş ve depremde yapılara gelecek olan etkiyi fazlasıyla göstermiştir. 1975, 1998, 2007 ve 2018 yönetmeliklerine göre basen etkisi dikkate alınmadan çözülmüş 0.5-1.5 sn. doğal titreşim periyoduna sahip tüm yapılar, doğa gereği daha fazla yük almaya mahkûm olmuşlardır. Asıl burada yapılan yanlışların ve depremin tepki spektrumunun yön bazlı değişimi ve yapıların yerleşimlerine bağlı olarak farklı yük alması ile yakın periyottaki bazı yapılar, diğerlerine oranla ve harf hesabına göre daha fazla deprem yükü almak zorundadır. Bunu anlamadan yapılacak performans analizi ve güçlendirme projesi çalışmaları yanıltıcı olacak ve bir sonraki depremde bir daha hasar almaya yol açacaktır. Saha gözlemlerinde kent merkezinde sıvılaşmaya bağlı bir taşıma gücü ve oturma problemine rastlanılmamıştır. Ancak olası İzmir depremi gerçekleşir ise beklenen ivme değeri bu değerin yaklaşık dört katı olacaktır.

GEOTEKNİK UZMANLIK ŞART

Deprem yükünün belirlenmesine esas zemin ve temel etüt raporlarının, sadece kâğıtevrak işi olarak görülmesi ve konusunda uzman olmayan meslek disiplinlerince hazırlanması asıl sorunu oluşturmaktadır. İnşaat Mühendisliği’nin uzmanlık alanlarından biri olan Geoteknik uzmanlığının yetkisinde olan çalışmaların, geoteknik uzmanlarının karar ve planlamaları doğrultusunda yürütülmesi evrensel ve bilimsel bir gerekliliktir. Özellikle yer bilim uzmanlarının ve bu bilim dalları ile yapı tasarımı arasında oluşturulan köprünün vazgeçilmez kısmı olan “Geoteknik Deprem Mühendisliği”nin yadsınması, yok sayılması, Geoteknik Rapor’un, konusunda uzman inşaat mühendisleri tarafından düzenlenmesi gerçeğini yok sayan yönetmelikler nedeniyle maddi ve manevi kayıplara davetiye çıkarılmaktadır. Etkileri ise toplumsal boyuttadır. Bunun yanı sıra konunun takipçisi ve bir nevi sorumlusu olan yapı sahiplerinin bir kısmının bilerek bir kısmının ise bilmeyerek zaman-para ikileminde kalan düşünce ile bu durumu daha da zorlaştırdığını bilmekteyiz. Bu ikilemin doğru şekilde çözülmesi ile yapıların beklenen İzmir depremine dayanıklı olarak yapılması bir an önce sağlanmalıdır. Bu noktada, sahaya özel çalışmaların yapılması hususunda, konunun parsel bazlı olarak halka mal edilmesi yerine kamu kurumlarının, ilgili meslek odalarını da sisteme entegre ederek, çok hızlı bir şekilde mikrobölgeleme veya benzeri çalışma ile tüm problemi ortaya koyması beklenmektedir.”

Yapı Deprem Mühendisliği açısından hazırlanan teknik raporda ise bazı binalarda gözlemlenen giriş katının duvarlardan arındırılmış olarak sadece kolonlardan oluşturulması veya ticari kaygılar ile giriş katın dolgu duvarlarının yok edilmesi uygulamalarına dikkat çekildi. Bu durumun özellikle 1975 Deprem Yönetmeliği ve öncesi yapılardaki deprem riskini ciddi olarak arttırdığı vurgulandı.  Depremde yeni binalarda gözlemlenen ağır bölme duvarı hasarlarının sebebinin ise yine ötelenme taleplerinin yönetmelik, tasarım veya imalat kaynaklı olarak yapı üzerinde oluşturabileceği etkilerin dikkate alınmaması olarak gösterildi: “Mühendislik eğitimi ve kültüründeki deprem mühendisliğine kuvvet tabanlı yaklaşımın ötelenme taleplerinin sadece yönetmeliklerdeki kontrol şartını sağlamaya yönlendirmesi sebebiyle, tasarımlarda ötelemenin yaratabileceği sorunlar gözden kaçabilmektedir. Bu sebeple tasarımlarda deprem mühendisliğinde ötelenme tabanlı bir yaklaşımın ana tasarım yöntemi olarak öne çıkması ve yatay ötelenme limitlerinin yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.”

MÜHENDİSLİK HİZMETİ GEREKİYOR

Raporun sonuç kısmında ise bundan sonrası için çözüm önerileri sıralandı. Özellikle mühendislik hizmetinin zorunluluğuna dikkat çekilirken Yetkin Mühendislik Yasası’nın çıkarılması gerektiği savunuldu. İşte İMO’nun çözüm önerileri: “ 30 Ekim 2020 depremi mevcut yapı stoğunu kendi filtresinden geçirerek İzmir’de uzak depremler için riski yüksek bölge ve yapıları işaret etmiştir. Şehirdeki deprem riskini azaltmak üzere organize bir şekilde çözümler üretmek gerekmektedir. Sorunun büyüklüğü ancak kamu eliyle çözümün taraflarının bir araya getirilip, hukuki ve finansal modeller ortaya konulması ile mümkündür. Doğa kendi tepki spektrumunu oluşturmakta, “Mühendislik ve Bilim” buna ayak uydurmak zorundadır. İzmir, özel bir zemine sahiptir ve bu sebeple özel mühendislik hizmetleri gerekmektedir. Bu depremde unutulan durumların hatırlanması ile yapı stoğu acilen elden geçirilmelidir. Proje ve uygulama denetçilerinin yetkinliği konusunda 4708 sayılı Yapı Denetim Kanunu'nda etkin bir değişiklik yapılarak konunun çözümlenmesi gerekmektedir. Ayrıca, mesleki sorumluluk sigortasının zorunlu hale getirilmesi ve ikincil kontrollerin yapılmasını sağlayacak bir sistemin yetkin mühendisler ile sağlanması gerekmektedir. Denetim boyutunda bir diğer önemli konu, ilgili idarenin (belediye, vd. kamu kurumları) yetkinliğidir. İlgili idarede çalışan mühendislerin mesleki uzmanlığa haiz altyapıda olması gerekmektedir. İdarenin siyasi ve mahalli baskıdan uzak, tamamen mühendislik ilkelerine göre kontrollük vazifesini yapması son derece önemlidir. Unutulmamalıdır ki, yetersiz kontrollük hizmeti verilmesi, yetersiz ve eksik uygulama yapılması ile eşdeğerdir. Bu konudan kamu kuruluşlarının çıkarması gereken ödev ise yetkinliğin ve liyakatin acilen getirilmesi ile benzer görüntülerin yaşanmasını engellemektir. İnşaat Mühendislerinden oluşan ayrı bir yapı eksperlik sisteminin kurulması, yeterli dayanıma sahip olmayan "makyajlı" binaların afişe olmasını sağlayacak ve vatandaşların gayrimenkul alımı ve yatırımında dikkate alacağı bir değer olacaktır. Bu sayede tüm yapıların bir sertifikası ve kimlik belgesi olması sağlanacaktır.

YETKİN MÜHENDİSLİK YASASI LAZIM

Bu konuda kamusal yarar için acilen gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Ruhsat vermeye yetkili tüm kamu kuruluşlarının, yapı kullanım izin belgesi almış yapılara ait esaslı tadilat başvurularında, mevcut yapının Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği'ne uygunluğunu araması gerekmektedir. Mülga yönetmeliklerin yürürlükten kaldırılması, bu yönetmeliklere esas olarak projelendirilen ve ruhsatlandırılan yapıların göz önünden kaldırılması anlamına gelmemektedir. Mühendislik olarak eksikliklerini bildiğimiz yönetmelik ve standartların sağlanmadığı tüm yapıların Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği'ne göre değerlendirilmesi önerilmektedir. Mesleki Yeterlilik şarttır! Mesleki Uzmanlık şarttır! Bu kapsamda daha öncesinde tarafımızca savunulan "Yetkin Mühendislik Yasası" tüm mühendislik disiplinleri ve Meslek Odaları yardımı ile son hale getirilerek bir an önce çıkartılmalı ve gelişmiş ülkelerde olduğu gibi karşılıklı denetim sistemi (peer-review) getirilmelidir.” (SERDAR ERMİŞ)

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.