Prostat kanserinde erken tanı hayat kurtarır!
Prostat kanseri, erken evrede yakalandığında tedavi başarısı yüksek kanser türleri arasında yer almaktadır. Genellikle başlangıç evresinde belirti vermeyen bir kanser olduğu için de 40 yaşından itibaren her erkeğin yıllık prostat muayenesini ve kan tahlillerini mutlaka yaptırması gerekmektedir.
PROSTAT BEZİ NEREDE BULUNUR VE HANGİ İŞLEVLERE SAHİPTİR?
Erkek üreme sisteminin bir parçası olan prostat, idrar torbasının hemen altında, bağırsakların ön tarafında, idrar torbasının çıkışını çepeçevre saran bir salgı bezidir. Başlıca görevi spermleri koruyan sıvıyı üretmek ve spermleri bu sıvı içinde sağlıklı bir şekilde saklamak olan prostat, ayrıca sfinkter kaslar ile mesanenin ağzını sıkarak, idrar kaçırılmasını önler. Kapsülle çevrili üç bölgeye ayrılan prostat kapsülü, prostatı vücudun diğer bölümlerinden ayırır.
İYİ HUYLU PROSTAT BÜYÜMESİ NEDİR?
Erkekler yaşlandıkça prostat bezi de büyüme gösterir. Bu büyümeye, benign prostatik hiperplazi (prostatın iyi huylu büyümesi) denir ve genellikle prostatın idrar kanalını (üretra) çevreleyen geçiş bölgesinde görülür. Prostat büyümesi, mesaneyi veya üretrayı bloke ederek idrar akışını önleyebilir. Erkekler sık, ağrılı, kanlı idrar veya sperm sorunu yaşayabilir, belde tutulma ve ağrı yaşayabilir. Bu belirtiler, prostatın iyi huylu büyümesi sonucu olabilir veya bir kanser belirtisi olarak ortaya çıkabilir.
PROSTAT KANSERİ NEDİR?
Prostat kanseri , bir erkeğin üreme sisteminin bir parçası olan ceviz şeklindeki küçük bir bez olan prostatta gelişir. Prostat kanseri, prostat bezindeki hücrelerin kontrol dışı büyümesiyle ortaya çıkar. Kanserli hücreler öncelikle kontrolsüz büyüme göstererek prostat içine yayılır. Ardından prostatı çevreleyen kapsüle uzanır, kapsülü delerek prostat dışına doğru yayılır. Prostat kanseri, iyi huylu prostat bezi büyümesinden farklı olarak prostatın merkezinden değil, kapsüle yakın, merkezden uzak bölgesinden kaynaklanır. Bu nedenle prostat kanserinde idrar şikâyetleri daha geç dönemde hastayı rahatsız eder. Büyüme ve yayılma döneminde yakın organlara, lenf sistemine ve kan dolaşımı yoluyla vücudun diğer bölgelerine sıçrayabilir. Prostat kanseri yavaş seyirli olduğu gibi tümör, oldukça agresif karakter göstererek kemik ve diğer organlara sıçrayabilir.
PROSTAT KANSERİ BELİRTİLERİ
Prostat kanserinin belirtileri, hastalığın ilerlemesine bağlı olarak ortaya çıkabilir. Bu bakımdan sinsi karaktere sahip bir hastalıktır. Özellikle erken dönemlerinde hiç belirti ve şikayet görülmeyebilir. Prostat kanseri belirtileri ortaya çıktığında, hasta bazı tedavi şanslarını kaybedebileceğinden, düzenli doktor kontrollerinin tedavi başarısında önemi büyüktür.
Prostat kanseri belirtileri şöyle sıralanabilir;
- İdrar yapma güçlüğü
- İdrar akışında kuvvet azalması
- Menide ya da idrarda kan görülmesi
- Boşalma esnasında ağrı
- Kasık bölgesinde rahatsızlık hissi
- Kemik ağrıları
- Sertleşme bozukluğu
Prostat kanserini haber veren bu belirtiler bazen iyi huylu prostat büyümesinin bir göstergesi de olabilir. Prostat bezinin büyümesine bağlı olarak gelişen benign prostatik hiperplazinde (prostatın iyi huylu büyümesi) de benzer belirti ve şikayetler görülebilir. Eğer prostat kanseri vücudun başka bölgelerine ve organlarına yayıldıysa, o alanla ilgili belirtiler de verebilir. Örneğin; kemiğe yayıldıysa kemik ağrısı gibi…
PROSTAT KANSERİ RİSK FAKTÖRLERİ
Prostat kanserinin nedeni tam olarak bilinmemektedir. Prostat kanseri hücre düzeyinde gerçekleşen genetik kusurlara bağlı bazı prostat hücrelerinin kontrol dışı büyümesi ve normal hücrelerin yerini almasıyla oluşur. Daha sonra da çevre dokulara ve ileri seviyelerde ise uzak organlara yayılabilir.
Prostat kanseri nedenleri ve risk faktörleri şöyle sıralanabilir;
- Kalıtsal veya Genetik Faktörler: Prostat kanserlerinin %9’u kalıtsal olup, prostat kanseri olanların %15’inde hastalık birinci derece erkek akrabalarından geçmektedir. Kadınlarda meme ve yumurtalık kanserleriyle bağlantısı bilinen BRCA2 genindeki mutasyon, erkeklerde prostat kanseri riskini de arttırdığı gözlemlenmiştir.
- Genetik Olmayan (Çevresel) Faktörler: Prostat kanserinde çevresel faktörler genetik faktörlere göre daha etkilidir. Örneğin, Çin’de yaşayan bir Çinlinin prostat kanserine yakalanma riski, bir Amerikalıya göre çok düşükken, aynı Çinli birey Amerika’da uzun süre yaşadığında bir Amerikalıya benzer prostat kanseri riski taşımaya başlamaktadır.
- Yaşın Etkisi: Prostat kanseri riski yaşla birlikte artar. 50 yaşın altındaki erkeklerde nadir görülen prostat kanserine, 55 yaşın üzerindeki erkeklerde sıkça rastlanır. Yaşamları boyunca her 6 erkekten 1’ine prostat kanseri tanısı konulacağı bilinmektedir.
- Irk Faktörü: Prostat kanserinde ırk faktörü de önemlidir. En çok siyahi erkeklerde görülen prostat kanseri, daha sonra beyaz erkeklerde görülür. Nadir olarak da Asya/ Pasifik adalarında yaşayan erkeklerde de görülür.
- Beslenme: Prostat kanseri üzerinde beslenmenin direkt etkisi kanıtlanamamıştır. Daha önce yapılan araştırmalar, selenyum ve E vitamininin prostat kanseri riskini azaltabileceğini göstermiş olsa da sonradan yapılan araştırmalardan edinilen daha net sonuçlar, her ikisinin de fayda sağlamadığını ortaya koymuştur. Yine de sağlıklı beslenme kanser riskini azalttığı için sağlıksız besinler tüketmek prostat kanseri riskini doğrudan yükseltebilir.
PROSTAT KANSERİ TANISI
Hastanın PSA kan testi ve/veya makattan parmakla muayene sonuçlarına göre prostat kanseri olasılığı söz konusu ise, şüphenin biyopsi ile onaylanması gerekir. Prostat kanserine, prostat bezine yapılan bir veya birden fazla biyopsi sonucunda tanı konulur. Biyopsi, hastada var olan benin prostatik hiperplazi, kanser veya var olan diğer medikal problemleri belirler. Biyopsi sırasında, iğne yardımıyla rektumdan girilerek prostat dokusundan birkaç ufak parça örnek alınır. Bu doku örnekleri, mikroskop altında incelenerek kanser hücreleri varsa tespit edilir.
Prostat kanseri tanısı koymak için aşağıdaki taramalar yapılmaktadır;
PSA Kan Testi: Prostat kanseri tanısı konan hastanın kanındaki PSA seviyesi, vücudunda bulunan kanser miktarına eşittir. PSA (Prostat Spesifik Antijen), prostatta bulunan hücreler tarafından üretilen bir protein olup, kandaki miktarı ne kadar yüksekse prostat kanseri de o kadar ilerlemiş demektir. Aynı zamanda PSA düzeyi, verilen tedavinin başarısını takip edilmesinde veya cerrahi sonrası yenilemenin saptanmasında son derece yardımcıdır.
Makattan Parmakla Muayene: En yaygın kullanılan prostat kanseri tarama testlerinden biridir. Parmakla, hastanın prostatına dokunularak büyüklüğü ve özelliklerine göre anormalliklere bakılır.
Transrektal Ultrasonografi: Transrektal (makattan) ultrasonografi sırasında, küçük bir sonda rektumun içine yerleştirilir. Sonda, eko üreten ve prostata çarparak geri dönen yüksek frekans ses dalgaları yayar. Bilgisayar, bu ekoları kullanarak anormal bölgeleri gösterebilen sonogram ile resmi oluşturur. Transrektal ultrasonografinin, prostat kanserinde yaşamsal riski azalttığına dair araştırmalar devam etmektedir.
Gelişmiş PSA Testi: Pankreas kanserine dair daha belirgin sonuçlar için, PSA testini geliştirme çalışmaları devam etmektedir. PSA sonuçları ne kadar net olursa, hasta o kadar az kaygılanır ve diğer testlere o kadar az ihtiyaç duyulur.
İnsülin-Benzer Büyüme Faktörü: İnsülin benzeri büyüme faktörü (IGF), birçok kanser türünde kanser hücreleri için önemli bir büyüme ve antiapoptotik (hücre ölümünü engelleyici etkisi olan) faktördür. İnsülin benzeri büyüme faktörü bağlayıcı protein-3 (IGFBP-3) ise IGF-1 den bağımsız apoptozisi (hücre ölümü) uyarır ve büyümeyi engeller. Son zamanlarda yapılan araştırmalar, yüksek IGF-I ve düşük GFBP-3 seviyelerinin veya her ikisinin oranlarındaki yükselmenin, prostat kanseri riski artışı ile ilişkili olduğunu belirtmektedir.
PROSTAT KANSERİNDE ERKEN TEŞHİS
Prostat kanserinde diğer kanserlerde olduğu gibi erken teşhis ile yaşam kaybı oranları azaltılabilir. Erken teşhisin sağladığı bir diğer fayda ise prostat kanseri tedavisine bağlı yan etkilerin minimum düzeyde kalmasıdır. Prostat kanserini erken teşhis etmek için Prostat Spesifik Antijen (PSA) olarak bilinen protein seviyesini ölçen kan testi, dijital-rektal muayene ve/veya transrektal (makattan) ultrason yöntemleri kullanılmaktadır. Ancak prostat kanserinde tarama, karmaşık ve tartışmalı bir konu olup yaşamsal risk faktörünü azalttığına dair yeterli kanıtlara henüz ulaşılamamıştır. Dahası, tüm tarama testleri, bazı riskler taşır. Faydalarına bağlı belirsizliklerin ve olası zararlarının, prostat kanseri tarama testleri öncesi uzman bir doktorla konuşulması önemlidir. Tarama testlerinin potansiyel faydaları, belirsizlikleri ve riskleri birlikte konuşulduktan sonra hastanın kişisel tercihine göre yapılmalı ya da yapılmamamladır.
PROSTAT KANSERİ TEDAVİSİ
Prostat kanseri tedavisinde kanserin büyüme hızı, yayılım durumu, hastanın genel sağlık durumu ve uygulanacak tedavinin etkinliğinin yanı sıra, olası yan etkilerine de bağlı olarak farklı tedaviler tercih edilebilir. Eğer prostat kanseri erken bir evrede ise hemen tedavi yerine takip önerilebilir. Cerrahi seçeneği ise prostat kanserinde en yaygın ve etkili tedavi yöntemlerindendir. Robotik, laparoskopik ve açık cerrahi yöntemler mevcut olup her bir cerrahi yöntem hastaya göre tercih edilmelidir. Cerrahi yaklaşımda amaç prostatın tamamının alınmasıdır. Uygun vakalarda prostat çevresinde bulunan ve peniste sertleşmeye yardımcı olan sinirler korunabilir.
Erken evre prostat kanserinde tercih edilen ameliyat, laparoskopitir. Yine erken evrede prostat ışın tedavisi (radyoterapi) de uygun hastalarda önemli bir tedavi seçeneğidir. Laparoskopik cerrahi, hastaya konforlu bir ameliyat süreci sağlar ve kanser kontrolü açısından da yüksek başarı oranlarına sahiptir. 4-5 adet küçük delikten yapılan bu ameliyatlar sonrasında hasta daha az ağrı çeker ve günlük aktivitesine kısa sürede dönebilir. Ameliyat kesisi olmadığından, bu ameliyatlar kozmetik olarak da büyük oranda hasta memnuniyeti sağlar. Prostat kanseri tanısı ve tedavisindeki büyük gelişmeler, bu hastalığı korkulan bir hastalık olmaktan çıkarmaktadır.
PROSTAT KANSERİ EVRESİNE GÖRE TEDAVİ
Prostat kanseri 1. ve 2. evrede ise cerrahi veya radyoterapi ile tedavi edilebilir. Ardından da hormonal tedaviye başlanabilir ya da hastanın durumuna göre hareket edilebilir. Prostat kanseri tedavisinde 3. evre planı ise ya cerrahi ya da radyoterapi olmalıdır. Yapılan araştırmalara göre cerrahi ve radyoterapiden sonra 5 aylık bir kemoterapinin de prostat kanserinde yaşam süresini uzattığı belirlenmiştir. PSA'sı 40'ın üzerinde olan, lenf bezi tutulumu olan veya Gleason skoru 7'nin üzerinde olan hastalarda, ameliyat veya radyoterapi sonrası hormonal tedaviye ek olarak kemoterapi de düşünülmelidir. 4. evrede prostat kanserinin asıl tedavisi hormonal tedavi olmalıdır. Hormonal tedavi ile cerrahi olarak hastanın yumurtalıklarını alınabilir ya da 1-3 ayda bir enjeksiyonlar ile erkeklik hormonu bloke edilebilir. 2010 yılından sonra 4. evre prostat kanseri tedavisinde pek çok yenilik olmuştur. Kullanılan bazı ilaçlar ile kemoterapinin 4. evrede yaşam süresini belirgin bir biçimde artırdığı gösterilmiştir. Ek olarak geleneksel hormon bloker ilaçların işe yaramadığı durumlarda kullanılan bazı ajanlar geliştirilmiştir. Prostat kanseri aşısı ise denenmiş olsa da beklendiği etkiyi pek gösterememiştir. Sadece kemik metastazları olan hastalar için radyoterapötik ajanların etkinliği gösterilmiştir. Ülkemizde ek olarak, prostat kanserinde radyoaktif Lutesyum ile birleştirilmiş PSMA ile tedaviler de mümkündür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.