Almanya’ya göçün 50. Yılı
Takvimler 24 Haziran 1961’i gösterirken Almanya'ya gidecek ilk işçi kafilesi Sirkeci Garı’ndan yola çıkıyordu. İş gücü göndermeye ilişkin protokol, Türkiye ile Batı Almanya arasında 13 Haziran'da imzalanmış özel kuruluşların kontratsız işçi göndermelerinin önüne geçilmeye çalışılmıştı.
2. Dünya Savaşı’nın 1945 yılında sona ermesiyle Batı Avrupa ülkeleri hızlı bir kalkınma sürecine girerken, işgücü ihtiyaçlarını, daha ucuz olan yabancı işçi çalıştırarak karşılama yoluna gittiler. Almanya da ülkede çığ gibi büyüyen işçi açığını gidermek için 1955 yılından itibaren İtalya, Yunanistan ve Portekiz gibi Akdeniz ülkelerinden işçi almaya başladı. 1961’de Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Almanya Federal Cumhuriyeti Devleti arasında “Türk İşgücü Anlaşması” imzalandı ve böylece ilk resmi Türk işgücü göçü başladı. Türkiye’de “Alamancı”, Almanya’daki Türkler arasında “gurbetçi”, Almanlar tarafından önce “Gastarbeiter” (misafir işçi), daha sonra “Auslaender” (yabancı) ve şu anda da “Mitbürger” (hemşehri) denilen Türk işçilerin ilk kafilesi, 1961 yılında Almanya’ya geldi.
DİŞLERİNE KADAR KONTROL EDİLDİLER
Almanya, İstanbul’un Tophane semtinde bir irtibat bürosu kurdu. Almanya’ya gelmek isteyen insanlar bu büroya müracaatta bulunuyor, ardından memleketlerine geri dönüp, bürodan gelecek “Almanya kağıdını” bekliyorlardı. Mektubu alan İrtibat Bürosu’na koşuyor ve Almanya’ya gidiş çilesi başlıyordu. Aralarında belki de hiç doktora gitmemiş kişilerin de bulunduğu işçiler, Alman doktorlar tarafından sıkı bir sağlık kontrolünden geçiriliyordu. İşçiler, dişlerine kadar kontrol ediliyorlardı. Sağlam olanlar, köylerine kentlerine gidip, Almanya’ya gitmek üzere tahta bavullarını hazırlıyor ve 1-2 yıllığına, 3-5 kuruş biriktirdikten sonra geri dönme düşüncesiyle uzun bir yolculuğa başlıyorlardı.
3 GÜN SÜREN YOLCULUK
Sirkeci garı, ayrılış günü geldiğinde ana baba günü oluyordu. Kiminin uğurlayanı vardı kiminin yoktu. Kara trene binildiğinde içleri bir hüsran sarıyordu. Yaklaşık 3 gün süren yolculuktan sonra Münih garında yeni bir hayata başlanıyor, gardaki camsız odalarda insanlar gidecekleri kentlere göre ayrılıyor ve ellerine tren biletleri ve kumanyaları veriliyordu. Gittikleri kentlerde çalışacakları firmalarda Türk tercümanlar ve firma yetkilileri tarafından karşılanan işçiler önce, “Heim” adı verilen kalacakları yurtlara yerleştiriliyordu. Bunların çoğu, 2, 4, 6 kişinin kalabileceği odalar, müşterek tuvalet banyo ve mutfağı olan barakalar, bekarların kaldığı yurtlardı.
ÜCRETİN ÇOĞU BİRİKTİRİLİYORDU
Türk işçiler, aldıkları ücretin büyük bölümünü biriktirmek için her türlü fedakarlığı yapıyorlardı. Yemiyor, içmiyor, sadece para biriktirip bir müddet sonra ülkelerine dönüp tasarruflarını, ev alarak küçük bir dükkan açarak değerlendirmeyi düşünüyorlardı. Bu kısıtlamalar, sonunda kendi sağlıklarına mal olsa da...
Eşlerini Almanya’ya getirten Türkler, bekar hayatından kurtuluyordu. Kimi tek odalı bir ev buluyor, kimi de aile yurtlarına taşınıyordu. Almanya’daki yabancı işçilerin sayısı 1973 yılına kadar sürekli arttı. İşçi sayısının yanı sıra eş ve çocuklardan oluşan yabancı sayısında da artış oldu.
İŞÇİ TÜRKLER PATRON OLDU
Almanya’da vatan hasreti çeken Türk işçileri, Türk yemeklerini, müziğini özlüyorlar, izin için Türkiye’den beraberlerinde çuvallarla nohut, fasulye, bulgur ve sebze getiriyorlardı. Türkler kendileri bir işyeri açamıyordu. 1960’lı yılların sonlarına doğru bir Alman vatandaşına ücret karşılığında iş müsaadesi aldırıp, kasap, bakkal, restoran, “export” adını verdikleri elektronik eşya mağazaları açmaya başladılar. Türk dükkanlarının yer almaya başladığı Köln’ün Weidengasse caddesi, Berlin’in Kreuzberg ilçesi, “Küçük İstanbul” olarak adlandırılmaya başlandı. Bu dükkanlardan, Türklerin yanı sıra Almanlar da alışveriş yapıyorlardı. Türk girişimciler, 1980’li yıllarda çok hızlı gelişme kaydetmeye başladı.
TÜRKLERE VİZE ve GERİ DÖNÜŞE TEŞVİK
Alman hükümeti, Türkiye’den Almanya’ya akın eden “ekonomik sığınmacılar” nedeniyle Ekim 1980’de tek taraflı olarak Türk vatandaşlarına vize uygulaması başlattı. Bununla da yetinmeyen Alman hükümeti, 1981 yılı Aralık ayında yeni kısıtlamalar getirdi. Bunların başında, yeni evlenen gençlerin eşlerini ancak 3 yıl sonra yanlarına alabilme zorunluluğu geldi. Almanya, Türk vatandaşlarına tek taraflı vize uygulaması, eşlere koyduğu kısıtlamalarla kalmayarak Türklerin sayısını azaltmak ve geri dönüşü teşvik etmek amacıyla 1984 yılında “Geri Dönüşe Teşvik Yasası” çıkarttı. Bu yasayla tahminen 290 bin dolayında Türk vatandaşı Türkiye’ye döndü. Bu yasa çerçevesinde ülkelerine dönen Türk vatandaşlarına 10 bin 500 mark, çocuk başına da 1500 mark verildi. Bu yasadan yararlananlar Almanya’da bütün ilişkilerini kesip, Türkiye’ye kesin dönüş yaptı. Bu kişiler sigorta kurumlarına ödedikleri işçi payı sigorta primlerini peşin alırken, işveren payını almayıp Almanya’da emekli olma şansıyla birlikte yeniden Almanya’ya dönüş haklarını kaybettiler.
YABANCILAR İÇİNDE EN BÜYÜK NÜFUS
Almanya’daki yabancılar arasında en büyük nüfusu Türk vatandaşları oluşturuyor. Almanya’da Türklerin sayısı 1961’de 6700 iken, bugünkü nüfusun 2,8 milyon olduğu belirtiliyor . Almanya’ya giden Türk işçilerden kimi hayal kırıklığına uğrarken, kimi umduğundan fazlasını buldu. Almanya’ya 50 yıl önce gelen birinci nesil artık emekli oldu, ancak bu ülkeden kopamadı. (TARKAN KALELİ)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.