Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şair; TEVFİK FİKRET

Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şair; TEVFİK FİKRET

Döneminin önemli edebiyat ve düşünce hareketlerinden Servet- Fünun topluluğunun liderliğini yapan Tevfik Fikret vefatının 108. yılında yâd ediliyor.

Bir şair, öğretmen ve yayıncı olarak Türk edebiyatının Batılılaşmasında büyük pay sahibi olan Tevfik Fikret ölümünün 108. yılında anılıyor.

Tevfik Fikret 24 Aralık 1867'de İstanbul’da doğup 19 Ağustos 1915'te yaşamını yitirdi. Servet-i Fünûn topluluğunun lideri olan Tevfik Fikret, devrimci ve idealist fikirleriyle Mustafa Kemal başta olmak üzere dönemin pek çok aydınını etkiledi.

tevfik-fikret.jpg

24 Aralık 1867'de İstanbul’un Kadırga semtinde dünyaya geldi. Ailesi ona Mehmed Tevfik adını vermişti. Babası Hüseyin Efendi, Çankırı’nın Bayramören ilçesine bağlı Dalkoz Köyü’nden ayrılıp İstanbul’a yerleşmiş Ahmet Ağa’nın oğlu idi. Annesi Hacı Hatice Refia Hanım, 1822'deki Yunan ayaklanmasında kimsesiz kalıp Osmanlılar’a sığınmış ve Müslüman olmuş iki Sakızlı Rum çocuğunun kızı idi. Mehmed Tevfik'in Sıdıka adlı bir kız kardeşi vardı.

Aksaray’daki Mahmudiye Valide Rüştiyesi’nde öğrenimine başlayan Tevfik Fikret, çok dindar bir ortamda yetişmekteydi. Okulu, 93 Harbi yenilgisinden sonra Rumeli’den İstanbul’a gelen göçmenlere tahsis edilince öğrenimine Galatasaray Sultanisi’nde devam etti.

MEMURİYET YAŞAMI

Mezun olduğu yıl, Hariciye Nezareti İstişare Odası (Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Dairesi)’nde katip olarak işe başlayan Mehmed Tevfik, kısa bir süre sonra geçtiği Maarif Mektubi Kalemi’nden bir yıl dolmadan istifa ederek ayrıldı. Yeterince çalışmadığını düşündüğünden iş deneyimi onu hayal kırıklığına uğratmıştı. İstifası sırasında, gecikmiş maaşlarının ödenmesini maaşı hak etmediği gerekçesiyle reddetti. Bu olay, onun dürüstlüğünü efsane haline getirdi. Hazine tarafından yine de kendisine topluca ödeme yapılınca tüm parayı Göçmenler Komisyonu’na bağışladı.

EVLİLİĞİ VE MİRSAD DERGİSİ

Kısa bir süre sonra Trabzon Valisi olacak dayısı Mustafa Bey’in 15 yaşındaki kızı Nazime Hanım ile 1890 yılında evlendi, dayısının evine yerleşti. Şiir konusunda bir süredir suskun olan Fikret, İsmail Safa'nın yönettiği Mirsad dergisinde "Bahar" şiirini yayımlayarak suskunluğu bozdu; aynı yıl Mirsad'da 18 şiiri daha yayımlandı. Derginin açtığı iki yarışmada birer birincilik alarak ününü arttırdı.

001511710006-001.jpg

MEKTEB-İ SULTANİ'DE ÖĞRETMENLİK

Osmanlı Lisanı Öğretmenliği Sınavını kazanarak 1892’de çok sevdiği Mekteb-i Sultani’ye atanması ile yaşamında yeni bir dönem açıldı. İlkokul üçüncü sınıf Türkçe öğretmeni olarak göreve başladığı okulda, Muallim Naci'nin vefatı üzerine edebiyat öğretmeni olarak çalışmaya devam etti. Hükümetin bütçede kısıntı yapıp memur maaşlarını yüzde on kesmesine tepki olarak 1895'te okuldan ayrıldı, inzivaya çekildi.

MALUMAT ve SERVET-İ FÜNÛN DERGİSİ

Mirsad dergisinin kapanması ile şiir yayımlamaya yeniden ara veren Tevfik Fikret, öğretmenlik yaptığı sırada 1894'ten itibaren, arkadaşları Hüseyin Kazım ve Ali Ekrem'in ısrarı ile yeni çıkaracakları Malumat dergisinin başyazarlığını üstlenmişti. Derginin kapandığı 1895 Mayıs'ına kadar 25 şiiri yayımlandı. Şair, o yıllarda padişaha bağlı bir çizgideydi. Derginin ilk sayısında padişah Abdülhamit'i öven "Tebrik-i Veladet" şiirini yayımlamıştı.

1895'te Recaizade Ekrem, Fikret'i bir bilim dergisi olan Servet-i Fünûn'un sahibi Ahmet İhsan ile tanıştırdı ve onları dergiyi bir edebiyat dergisi haline getirmeye ikna etti. Dergi, Tevfik Fikret yönetiminde çıkmaya başladığı 256. sayıdan itibaren bir edebiyat dergisi haline geldi. Yönettiği derginin etrafında yenilikçi bir grup aydın toplanmıştı ve dergi, bu sanat topluluğuna ismini verdi. Sanatta hem içerik hem biçimde atılım yapmayı ilke edinen, ağdalı dilleri ve karamsarlığı ile tanınan topluluğun hareketine ise Edebiyat-ı Cedide (Yeni Edebiyat) denildi. Tevfik Fikret, 1896 yılı sonlarında Robert Kolej'de Türkçe dersleri vermeye başlamıştı, bu görevi ölümüne dek sürdürdü.

0x0-olumunun-104yilinda-tevfik-fikret-ve-asiyan-1566197349376.jpg

AŞİYAN

Serveti-i Fünûn'un kapanması, baskılı yönetimden duyduğu karamsarlık, arkadaşları Hüseyin Siret ve İsmail Safa'nın sürgüne gönderilmesi, 1902'de kız kardeşi Sıdıka'yı kaybetmesi, babasının Irak'a sürülmesi ve 1905'te babasını da kaybetmesi, Tevfik Fikret'i çok yıpratmıştı. İstanbul’u ahlaksızlıkla suçlayıp lanetleyen ünlü "Sis" şiirini 1902 yılında İstanbul'un sisler altında olduğu bir günde yazdı.

Sıkıntılar içindeki şair, inziva düşüncesini gerçekleştirmek için Kadırga'daki konağın satışından elde ettiği parayla Robert Kolej'in yamacında, Rumelihisarı'nda planlarını kendi çizdiği bir ev yaptırmaya başladı. Üç katlı ahşap yapının inşaatı, 1905'te tamamlandı. Günümüzde müze olarak hizmet veren eve eşi ve oğlu ile birlikte yerleşti. Toplumla arasına bir mesafe koyabileceği, mesleğine devam edebileceği, ülkenin gidişatını uzaktan izleyip eser üretebileceği bu mekana Aşiyan (yuva) adını verdi. Evinin bahçesine gömülmeyi vasiyet etti. Tevfik Fikret için artık 'millet', 'din', 'tarih', 'kahramanlık' gibi kavramlar anlamsızlaşmaya başlamıştır. "Tarih-i Kadîm" şiirini din ve tarihe karşı, "Lahza-i Teahhur"u Ermenilerin 1905'te Sultan II. Abdülhamid'e düzenledikleri suikastın başarısızlığına duyduğu üzüntü üzerine yazdı; ancak II. Meşrutiyet'in ilanına kadar bir daha hiç şiir yayımlamadı. Sürekli edebiyat üzerine düşünmekte ve Edebiyat-ı Cedide hareketinin içe dönük boyutunu aşacak bir edebiyat tavrına doğru ilerlemekteydi.

İNZİVA

Tevfik Fikret, Mekteb-i Sultani Müdürlüğü sırasında Darülfünun’da edebiyat dersleri de vermekte idi. 1910’da bu görevinden de ayrılıp yeniden Aşiyan’da inzivaya çekildi ve yalnızca Robert Kolej’deki derslere devam etti. Fikret, Meşrutiyet yönetiminden hayal kırıklığına uğramış, artık İttihat ve Terakki yönetimine muhalif olmuştu. 1911’de yayımladığı "Haluk’un Defteri"nde artık tek umudu olarak gördüğü gençliğe seslenen ve onlara çalışkanlığı, yurt sevgisini öğütleyen şiirlere yer verdi. Aynı yıl yayımladığı "Rubab’ın Cevabı" adlı bir diğer şiir kitabında halkın acılarını konu edinen şiirler vardı.

dscn9364.jpg

SON YILLARI

Şair, 1912’de, Trablusgarp Savaşı nedeniyle Meclisin feshedilmesine karşı öfkesini "Doksanbeşe Doğru" adlı şiirinde ifade etti. Bu şiiri, Nüzhet Sabit’in çıkardığı "Vazife Dergisi"nde yayımlandı. Şiirinde, meclisin kapatılmasını, 36 yıl önce (hicri 1295 yılında) II. Abdülhamit’in meclisi kapatmasına benzetiyordu. Yalnızca padişahı değil, İttihat ve Terakki'yi de son derece sert biçimde eleştirmekte idi. Eleştirilerine, devrin yolsuzluklarını dile getiren “Han-ı Yağma”, yanlış bir kararla I. Dünya Savaşı’na girilmesini yeren “Sancak Şerif Huzurunda” şiirleriyle devam etti.

Fikret’in şiirleri devrin yöneticilerini kızdırmış ve şairin muhafazakar çevrelerden ağır eleştirilere uğramasına sebep olmuştu. Bu olumsuz tepkiler şairde büyük bir moral çöküntüsüne sebep oldu ve sağlığı bozuldu. Mehmet Akif’in kendisine Süleymaniye Kürsüsünde yönelttiği suçlamalara 1914'te kaleme aldığı “Tarihi Kadim’e Zeyl” adlı ünlü şiiriyle yanıt verdi. Modern bir okul açmak, yeni bir edebiyat dergisi çıkarmak gibi projeleri vardı ama bozulan sağlığı nedeniyle bunları gerçekleştiremedi; Son yıllarında çocuk şiirleri yazmakla meşgul oldu. Yalın bir dille ve hece ölçüsüyle yazdığı bu şiirleri 1914’te yayımlanan "Şermin" adlı kitapta topladı. Kitaba, genç yaşta ölen kız kardeşi Sıdıka'nın kızı ve eğitimci Mustafa Satı Bey'in kurduğu Yuva adlı okulun öğrencileri ilham vermişti. Geçirdiği bir ameliyat sonrasında 19 Ağustos 1915’te Aşiyan'da hayatını kaybetti.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.