İran ile Irak arasındaki kanlı ve galipsiz savaş
İran ile Irak arasında 1980'de başlayan ve galibi olmayan 8 yıllık kanlı savaşın üzerinden yıllar geçmesine rağmen nedenleri tartışılmaya devam ederken etkileri hala hafızalardaki tazeliğini koruyor.
Baas yönetiminin "Saddam'ın Kadisiyesi" İran yönetiminin ise "Kutsal Savunma" olarak nitelendirdiği İran-Irak ya da diğer adıyla Birinci Körfez Savaşı 20. yüzyılın en önemli olaylarından biri olarak kayda geçti. İran-Irak savaşı, iki ülke arasında uzun yıllara dayanan sınır ihtilafları, iç meselelere müdahale iddiaları ve "devrim ihracı" suçlamaları nedeniyle Irak'ın devrik lideri Saddam Hüseyin'in sınırda yer alan ve Arapların yaşadığı İran'ın Huzistan eyaletinin iki önemli kenti Abadan ve Hürremşehr'e 22 Eylül 1980'de saldırmasıyla başladı. İki ülke arasında 8 yıl süren savaş, galibi olmayan fakat 1 milyon kişinin hayatını kaybettiği bir felaket olarak tarihteki yerini aldı.
SAVAŞTA TAHRAN VE BAĞDAT BOMBALANDI
Savaşta iki ülke de karşılıklı olarak başkentler Tahran ve Bağdat başta olmak üzere önemli şehirleri bombaladı ve önemli sivil kayıplara neden oldular. Irak ordusu, İran'ın Huzistan eyaletine bağlı ve Arapların yaşadığı iki sınır kenti Abadan ile Hürremşehr'i abluka altına aldı ancak sonuca gidemedi. Huzistan eyaletinin kuzeybatısındaki Ebu Gureyb Boğazı'nda ağır çatışmalar yaşandı.
BÖLGE ÜLKELERİNİN POZİSYONLARI
Türkiye, savaş boyunca tarafsızlığını korudu ve her iki ülkeyle de iyi komşuluk ilişkilerini sürdürdü. Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri Saddam'dan, Suriye de İran'dan yana tutum aldı. Muntazeri'nin anlatımına göre Türkiye Cumhuriyeti'nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve Filistin lideri Yasir Arafat gibi liderlerin barış girişimleri sonuç vermedi ve savaş devam etti.
GALİBİ OLMAYAN KANLI SAVAŞ
Yaklaşık bir milyon kişinin ölümüne, iki milyon kişinin yaralanmasına, 150 milyar dolar ekonomik zarara, yüz binlerce kişinin esir düşmesine, on binlerce kişinin kaybolmasına neden olan savaş, her iki ülkede de ağır yıkımlara yol açtı. Irak'ın zaferleri ile başlayan savaş, İran'ın direnmesiyle yıpratma savaşına dönüştü ve galibi olmadan sonuçlandı. Savaş, iki tarafın da kabul ettiği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 598 sayılı kararıyla 20 Ağustos 1988'de sona erdi. Barış görüşmeleri için eski İran Cumhurbaşkanı Ali Ekber Haşimi Rafsancani görevlendirilirken, Humeyni ateşkes kabulünü "zehir kadehini içmek" şeklinde nitelendirerek bunun kendileri için zor olduğunu söyledi. Savaşın sona ermesini takip eden birkaç hafta içinde İran güçleri, Irak topraklarını tahliye ederek 1975'teki Cezayir Antlaşması'nda öngörülen sınırlara çekildi. Kararın 3. fıkrası ve Cenevre Konvansiyonu tüm esirlerin ivedilikle serbest bırakılmasını öngörüyordu. Son savaş esiri değişimi 2003 yılında gerçekleşti. Son olarak İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin 11 Mart'taki Bağdat ziyaretinde, 1975 yılında imzalanan ancak daha sonra iptal edilen Cezayir Anlaşması'na dönüş kararı alındı ve İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, bunu "Saddam savaşının kalıntılarından biri daha ortadan kalktı" diye yorumladı. Taraflar Şattu'l Arap su yolunun ortak şekilde temizlenmeye başlanması kararı aldı. İki taraf anlaşmış olsa da İran, savaşı başlatan taraf olduğu için Irak'a karşı "savaş tazminatı" kartını ilişkiler bozulduğunda kullanıyor.
İRAN BU TARİHİ MÜCADELEYİ ZİHİNLERE KAZIYOR
Günümüzdeki Bağdat yönetimi savaşı ve kazanımları ile kayıplarını sahiplenmezken diğer cephede yer alan İran bu tarihi mücadeleyi yeni nesillerin zihninde canlı tutmak için çok yönlü politikalar yürütüyor. İran’da, bugüne kadar konuyla ilgili yaklaşık 250 sinema filmi çekildi, onlarca kitap yazıldı, müzeler açıldı ve her yıl birçok anma töreni düzenleniyor. 22-29 Eylül arasında "Kutsal Savunma Haftası" adıyla bir hafta boyunca etkinlikler, çeşitli programlar ve askeri gövde gösterileri yapılıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.