'İslamcılık' hareketinin teorisyenlerinden: Said Halim Paşa

'İslamcılık' hareketinin teorisyenlerinden: Said Halim Paşa

Dönemin önemli fikir ve devlet adamlarından, İslamcılık hareketinin teorisyenlerinden Sait Halim Paşa, Ermeni komitacı tarafından şehit edilişinin 99. yılında anılıyor

"İslamcılık" akımının teorisyeni olarak da bilinen, Milli Mücadele'de kullanılsın diye İtalyan bankaları ile kredi anlaşması yapan ve bir Ermeni komitacı tarafından 6 Aralık 1921'de Roma'da şehit edilen Osmanlı İmparatorluğu'nun ünlü devlet adamlarından Sait Halim Paşa vefatının 99. yılında yad ediliyor.
Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın torunu, Prens Halim Paşa'nın büyük oğlu olan Sait Halim Paşa, 1864'te Kahire'de doğdu. İlk ve orta eğitimini İstanbul'da özel öğretmenlerden alan Sait Halim, Arapça, Farsça, İngilizce ve Fransızca öğrendi.
Yüksek öğrenimi için İsviçre'ye giderek Lozan Üniversitesinde siyasal bilgiler okuyan, eğitiminin ardından İstanbul'a gelen Sait Halim Paşa, Osmanlı devlet kademelerinde göreve başladı. 1888'de Mir-i Miran rütbesi ve Mecidi nişanı ile Şura-yı Devlet (Danıştay) üyesi olan Sait Halim Paşa'ya, 1889'da II. ve 1892'de I. rütbe Osmani, 1899'da murassa Mecidi nişanı ve 1900'de Rumeli Beylerbeyi payesi verildi.
Sultan II. Abdülhamit döneminde Mısır ve Avrupa'ya giderek Jön Türk hareketinde rol alan Sait Halim Paşa, 1908'de II. Meşrutiyet'in ilan edilmesiyle İstanbul'a döndü. Aynı yıl bulunduğu Şura-yı Devlet azalığından kadro dışı bırakılan Sait Halim Paşa, belediye genel seçimlerinde Yeniköy dairesi reisliğine seçildi. Cemiyet-i Umumiye-i Belediye ikinci reisliği yapan Sait Halim Paşa 1908'de II. Abdülhamit tarafından Ayan Meclisi üyeliğine tayin edildi.
Sait Halim Paşa, 1912'de Şura-yı Devlet reisliğine getirildi, reislikten çekildiği sırada İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin genel sekreterliğine seçildi. Mahmut Şevket Paşa'nın sadrazamlığı sırasında 1913'te ikinci defa Şura-yı Devlet Reisliğine ve üç gün sonra Hariciye Nezaretine atanan Sait Halim Paşa, Mahmut Şevket Paşa'nın öldürülmesinden sonra 11 Haziran 1913'te sadaret kaymakamlığına vezirlik rütbesi ile getirildi. Bir gün sonra da sadrazamlık makamına atanan ve 17 Haziran'da hükümetini kuran Sait Halim Paşa, 12 Haziran 1913-14 Şubat 1917 yılları arasında sadrazamlık yaptı.
Sait Halim Paşa, 1913 Eylül'ünde, Bulgarlarla Edirne'nin Osmanlı'da kalması ve Meriç Nehri sınır olmak üzere barış anlaşması imzalanması dolayısıyla padişah tarafından İmtiyaz Nişanı ile onurlandırıldı.
ERMENİ KOMİTACI ŞEHİT ETTİ
Osmanlı İmparatorluğu'nun 1914'te 1. Dünya Savaşı'na katıldığı süreçte, Almanya sefiri Wangenheim ile ittifak anlaşması Yeniköy'de Sait Halim Paşa'nın yalısında imzalandı. 1915'te Hariciye Nazırlığından, 3 Şubat 1917'de de Sadrazamlıktan çekilen Sait Halim Paşa, 10 Mart 1919'da tutuklandı ve 28 Mayıs 1919’da Malta'ya sürüldü.
Tahliye olduktan sonra yerleştiği Roma'da devletinin bekası için çalışmaktan vazgeçmeyen, Milli Mücadele'de kullanılmak üzere İtalyan bankalarından kredi arayışında olduğu, hatta bankalarla anlaştığı belirtilen Sait Halim Paşa, 6 Aralık 1921 Salı günü bir Ermeni komitacı tarafından katledildi. Paşanın cenazesi İstanbul'a getirildi ve 30 Aralık 1921 günü Yeniköy'deki yalısından alınarak, törenle Sultan Mahmut Türbesi'nin bahçesine defnedildi.
Türkiye'de modern dönemde İslamcı düşüncenin gelişmesine önemli katkıları bulunan bir fikir adamı olan Sait Halim Paşa'nın, 1919'da yayınlanan "Buhranlarımız" adlı kitabı, "Meşrutiyet", "Mukallitliklerimiz", "Buhran-ı İçtimaimiz", "Buhran-ı Fikrimiz", "Taassup", "İnhitat-ı İslam Hakkında Bir Tecrübe-i Kalemiyye" (İslam Aleminin Çöküş Sebepleri Üzerine Bir Deneme) ve "İslamlaşmak" olmak üzere 7 ayrı başlıktan oluşuyor. Paşanın bilinen diğer eserleri, "İslam'da Teşkilat-ı Siyasiyye", “Islahatımızın Esasları”, mektupları ve hatıralarıdır.
Ayrıca müziğe karşı da ailesinden gelen ilgisi olan Sait Halim Paşa'nın amcası Mısır Hıdivi İsmail Paşa, Verdi’nin ünlü Aida operasını sipariş etmişti. Babası tambur, kendisi ud ve piyano çalan Sait Halim Paşa'nın büyük oğlu Prens Halim Bey tambur, kemençe, viyolonsel, küçük oğlu Prens Ömer Bey de ud çalardı. Müzik dünyasının ileri gelenleri Sait Halim Paşa ve çocukları ile fasıllar yapardı. 
"HEM BATI'YI HEM DE KENDİ TOPLUMUNU ÇOK İYİ TANIYORDU"
İbn Haldun Üniversitesi Medeniyetler İttifakı Enstitüsü Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Vahdettin Işık, Sait Halim Paşa'nın hem Batı'yı hem de kendi toplumunu çok iyi tanıdığını söyledi. 
Sait Halim Paşa'nın çok farklı bilgi sistemlerinden istifade ettiğini vurgulayan Işık, "Sait Halim Paşa'nın döneminin aydınları içindeki özgüvenli ve sükunetli tutumunun yetiştiği aile, aldığı eğitim ve üstlendiği sivil ve resmi görevlerde biriktirdiği tecrübe ilgili olduğunu düşünüyorum. Bu tecrübeye hem İslami terbiye hem de Batı eğitimi ekleyince onun hem bir düşünce hem de bir dava adamı olarak öne çıkmasının tesadüf olmadığı anlaşılacaktır." diye konuştu. 
Paşa'nın sadrazamlığa getirildikten sonra İttihat ve Terakki içinde sekülerleşme hareketlerine karşı ciddi bir set oluşturduğunu aktaran Işık, sözlerine şöyle devam etti: 
"Edirne'nin geri alınmasında Enver Paşa ile birlikte hareket etti. Yıllardır başımızın belası olan kapitülasyonlar da Sait Halim Paşa döneminde kaldırıldı. Bugün bizim açımızdan da çok önemli olan doğa ve toplum bilimlerinin bir arada öğretildiği müfredat çalışmaları Paşa’nın döneminde yapıldı. Ayrıca Paşa, çok hayırsever bir şahsiyetti, insanların yetişmesine çok emek verirdi. Çok önemli musikişinasları ve edipleri himaye ederdi. Hem kendisi hem de kardeşi Abbas Halim Paşa Mehmet Akif'in de yakın dostları idiler. 
Paşa genellikle kitaplarını Fransızca yazardı. Çünkü Osmanlı ve Müslümanların yaşadığı diğer bölgelerin içinde bulunduğu çöküşün sebebi İslamiyet gibi bir algı oluşmuştu. Paşa’nın Fransızca yazmasının amacı hem Batı'ya hem de buradaki Batıcılara bir cevaptır.  Görüşlerinin Batı aydınları tarafında da okunmasını istemiştir bir İslam savunucusu olarak. Onun en önemli risalelerini Osmanlı Türkçesi'ne Mehmet Akif çevirmiştir. İslamcılığı Sait Halim Paşa kadar bütünlüklü ve sistemli tarif eden ikinci bir kişi olmadı ve hala da yok maalesef. Sait Halim Paşa, 'Her milletin kendine has fikirleri ve hisleri vardır. Başka milletlerin tecrübelerinden istifade edebilir ama taklit edilmemeli. Taklit edilen düşünce, kavram ya da kurum Batı'da iyi sonuç vermiş olsa bile kendi toplumunuza uyguladığınızda aynı sonuçları asla elde edemezsiniz. Bir başkasını taklit ederek, kendi toplumunuzun sorunlarını çözemezseniz. Aksi takdirde kendi toplumunuza yabancılaşırsınız.' diyor."
"DÜNYANIN GİDİŞATININ İYİ OKUNMASI GEREKTİĞİNE İNANIYORDU"
Vahdettin Işık, Sait Halim Paşa'nın Türk aydının iki türlü yanlış yaptığına inandığını belirterek, şu değerlendirmede bulundu:
 "Osmanlı'nın üst üste yenilgiler almasının ardından bir grup aydın, 'Eskiden galip bir medeniyet iken şimdilerde neden sürekli yeniliyoruz' sorusu üzerine kendilerini ve Avrupa'yı yeniden anlamaya çalıştılar. Fakat şöyle bir hata yaptılar. Dediler ki, 'Biz eskiden çok iyi Müslümandık, bugün tekrar iyi Müslüman olursak sorunları çözeriz.' İlk bakışta doğru gibi görünse de iyi Müslüman olmak adına daha fazla göreneğe dayalı dini ve mistik teamüllere yöneldiler ama ülkenin yenilgileri devam etti. Bu sefer Tanzimat sonrası gelen aydın kuşak ise 'Avrupa, dini kamusal alanın dışına ittiği için başarılı oldu, biz bunu yapmadığımız için başarısız oluyoruz' dediler. Yani bizim başarısızlığımızın sebebi din dediler. Sait Halim Paşa, bu noktada 'meseleyi sadece metafizik bir mahiyete indirgeyerek açıklamak yanlıştı' görüşünü savundu. Çoklu akıl yürütme yerine meseleyi salt metafizik ya da dini bir kurguyla yorumlayınca meselenin sebeplerini anlaşılamadığını gördü. O tarihi-toplumsal olayların bilgi sistemi, iktisadi süreçler, tarihi-toplumsal yasalar, idari ve siyasi düzenlemelerin toplumların geleneği ve ihtiyaçları ile irtibatı ve uluslararası dengeler gibi çeşitli dinamikler ile irtibatını kurarak anlamak gerektiğini düşünüyordu. Bu yüzden de Paşa, kendi toplumuna yabancılaşmadan ama farklı milletlerin tecrübelerinden de istifade ederek, dünyanın gidişatının iyi okunması gerektiğine inanıyordu. Bunun da asla taklit ile olamayacağını savunuyordu." 
Sait Halim Paşa'nın, bir toplumun özgürlük, eşitlik, kardeşlik, dayanışma ve adalet esasları çerçevesinde yapılandırılmasını savunduğunun altını çizen Işık, şöyle devam etti:
"Sait Halim Paşa, sükunetli ve mutedil, ötekileştirmeyen, insanlığının tecrübesinden istifade eden ama kendi değerlerinden de kuşkuya düşmeyen bir aydındı. O sorunları sadece tespit etmekle kalmadı aynı zamanda çözüm önerilerini de eserlerinde madde madde sıraladı. Çünkü hem İslam'ı biliyor, hem de Avrupa’yı tanıyordu. Hem teorik altyapısı sağlam hem de devletin üst kademelerinde yer aldığı için devlet yapısını ve uluslararası ilişkileri çok iyi biliyordu. Dışişleri Bakanlığı ve Sadrazamlık yapmış biri olarak teorik bilgisini doğrudan yönetimde bulunduğu dönemin tecrübesi ile de buluşturmuştu. Bu nedenle olayları çok boyutlu değerlendirebiliyordu." 
Sait Halim Paşa'nın Ermeni komitacı tarafından şehit edilmesinin arkasında yatan nedenlere dikkati çekmek istediğini dile getiren Işık, "Eğer Sait Halim Paşa 6 Aralık'ta öldürülmemiş olsaydı 7 Aralık'ta İtalya'da bir bankadan istiklal mücadelemiz için çok ciddi maddi yardım gönderecekti." diye konuştu.

'İslamcılık' hareketinin teorisyenlerinden: Said Halim Paşa

'İslamcılık' hareketinin teorisyenlerinden: Said Halim Paşa

'İslamcılık' hareketinin teorisyenlerinden: Said Halim Paşa

'İslamcılık' hareketinin teorisyenlerinden: Said Halim Paşa

'İslamcılık' hareketinin teorisyenlerinden: Said Halim Paşa

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.