Bakan Ersoy: İyi olanı rehber edinmeliyiz

Bakan Ersoy: İyi olanı rehber edinmeliyiz

Mevlana'nın 747. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri başladı. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, törende yaptığı konuşmada, Mevlana’nın örnek alınması gerektiğini, dile getirdi.

Bakan Mehmet Nuri Ersoy törende yaptığı konuşmasının devamında, “ Öyle bir ocaktayız ki Hz. Mevlana sözleriyle tüm dünyayı  747 yıl öncesinden etkisi altına almıştır. İyi olanı rehber edinmeliyiz. Rehber ve menzil belliyken iyilik arayışımızdan korkmadan ilerleyebiliriz. İyilik davranış söz ve niyettedir. Güçlümüz hangisine yetiyorsa o bizim sorumluluğumuzdur. yanlış olanın düzeltilmesi de erdemdir. İyilik aramak samimiyet ve dürüstlük gerektirir.  İyiliği doğru yerde ve doğru kişilerde aramak meziyettir. Bu yüzden onu anlamaya anlatmaya ve yaşamaya çalışıyoruz. Yanlış yapmak insana mahsustur. Bizim dergahımızda umutsuzluk yoktur. Hz. Mevlana’yı rahmet ve minnetle anıyorum. İnternetteki Şebi Arus gösterimlerimiziz 150 milyon kez izlendi” dedi. Bakan Ersoy konuşmasının devamında, “

Sizleri ve sizlerin şahsında hayat yolculuğunda, geniş, ferah ve huzurlu Mevlana menziline yol bulup ulaşmış herkesi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Öyle bir ocaktayız ki özündeki kor 747 yıl önce, kendisini tutuşturan yüce makama yürümüş olsa da, geride bıraktığı alazlar, hala bütün dünyada farklılıkları bir kapta eritecek, katılıkları yumuşatacak, neticede hepimizi etrafında toplayarak ısıtacak denli güçlüdür.

Hazreti Mevlana miras olarak bizlere benzersiz bir hayat bırakmıştır. Eserlerini ise mirasını sözlerle anmak için değil, sözleri takip ederek o hayatı bizim de yaşayabilmemiz için kaleme almıştır. Yolu bulmak için yolcuya tarif gerekir. Ama önce yola çıkmaya niyet etmek şarttır. Eğer maksat bu değilse hiçbir tarif kişiyi ne yolun başına getirebilir ne de sonuna ulaştırabilir. 

Bu yıl da Mevlana’dan söz alıp dedik ki “İnsan yeter ki iyilik arasın, onda kötü bir şey kalmaz.” Bu öğüdün muhatabı elbette biziz. Ancak Mevlana’nın sözü dilde değil gönülde ses bulmalıdır. Yeri geldiğinde başkasına iletmek için değil her yerde bizzat yaşayıp, uygulamak için öğrenilmelidir. Zira sözün kalıcı olmasını ve başka başka gönüllerde yankı bulmasını gerçekten istiyorsak, yaşayarak o sözü vücuda getirmeli ve sözün kendisini değil sonucunu insanlara göstermeliyiz.

Göz alışkanlığından olsa gerek, daima önümüzde duran gerçekleri bazen fark edemiyoruz. Hazreti Mevlana’nın sözlerinin taşıdığı benzersiz etkinin kelimelerin şanından değil söyleyenin şanından kaynaklandığını unutuyoruz. Kaldı ki sözün sahibini bilmek de kaynağı bilmek değildir. Kaynağı bilmek o sözü söyleten hayatı, değerleri, sebepleri bilmektir. Bakınız, iyilik aramaktan kasıt, kendi davranışlarımıza yön vermek olarak algılanabilir. İnsanların davranışlarındaki kusuru örtüp ardında temiz niyet bulma çabası ya da kendimizi iyi hissettiren işlere yönelme ihtiyacı olarak da görülebilir. İşte kaynağı aradan çıkardığımızda, sözleri böyle kendimize göre yorumlamaya başlar, iyi anlayışını kişiselleştiririz. Oysa Mevlana’yı biliyorsak, ona makam kapılarını açan yüce dinimiz İslam’ın değerlerini, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in yolunu anlıyorsak, iyiliğin asla kişisel olamayacağını, arayışın bireyselde değil evrenselde sonuçlanacağını, anlamın bir, kapsamın ise hepsi olduğunu biliriz.  Yol belliyken, rehber belliyken ve menzil de belliyken biz de iyilik arayışımızda kaybolmaktan korkmadan ilerleyebiliriz.

Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir.”

 

Görüyoruz ki iyilik davranıştadır, sözdedir ve niyettedir. Gücümüz hangisine yetiyorsa azimle yerine getirmeye çalışmak da bizim görev ve sorumluluğumuzdur. Yine anlıyoruz ki, iyilik sadece yaptığımız işlerin doğru olmasından değil, yanlış olanın düzeltilmesinden de kaynaklı bir erdemdir. Yani iyilik, kendimizle birlikte çevremizi de değiştirebilme gücüdür. İyilik aramak her şeyden önce samimiyet ve dürüstlük gerektirir. Aksi takdirde, bulduklarımızın ve ulaştıklarımızın, iyi olmaktan çok uzak olduğunu üzülerek tecrübe ederiz. Bugün dünyaya baktığımızda nice insanın kendilerine iyilik getirdiklerini söyleyenlerin elinde kötülükle tanıştığını görüyoruz. Adına demokrasi deyin, özgürlük deyin, medeniyet deyin; dün ve bugün güzel sözlerin arkasına kötü niyetlerin saklanabildiğini yaşayarak öğrendik. Demek ki iyiliği doğru yerde doğru şekilde ve doğru kişilerde aramak da bir meziyettir. Üstelik yanlış ile doğrunun nice örneği, başı ve sonuyla karşımızda dururken girdiğimiz yanlış yolun mesuliyetini de üstlenmek zorundayız. Tercihi yapan bizken sonuç için başkasını suçlayamayız.

  İşte bu yüzden Mevlana’ya dönüyoruz. Onu anlamaya, anlatmaya ve yaşamaya çalışıyoruz. Kendi içimizden iyilik aramış ve bulmuş, sayısız insana da buldurmuş bir rehber varken ona başvurmaktan daha doğalı ve doğrusu yoktur. Şunu da unutmayalım yanlış yapmak insana mahsustur. Beşeriz, öyle ya da böyle yoldan şaşıyoruz. Ama bizim değerlerimizde umutsuzluk yoktur. Bu dergâha her gelişimizde biliriz ki kapı daima açık. Yeter ki gönlümüze kilit vurmayalım, içeriye girmekten çekinmeyelim. Vuslatın 747’nci yılında Hazreti Mevlana’yı rahmetle ve minnetle anıyorum. Sağlıklı günlerde, daha coşkun ve farklılıklarla zenginleşmiş kalabalıklarda birlikte olma temennisini dile getirirken, bu yıl internet ve sosyal medya mecralarında, Şeb-i Arus paylaşımlarımızın 150 milyon gösterime ulaştığı bilgisini de, büyük bir memnuniyetle paylaşmak istiyorum” dedi.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.