Konya’nın geleneksel çocuk oyunları
Bilgisayarın, teknolojinin olmadığı dönemde, çocuk seslerinin cıvıl cıvıl yankılandığı günlerde Konya sokaklarında geleneksel çocuk oyunları oynanmaktaydı.
Abdülkadir Kabadayı tarafından kaleme alınan ve Konya ile ilgili ansiklopedik bilgilerin yer aldığı “konyapedia” sitesinde yer alan bilgilere göre geleneksel çocuk oyunları içerisinde ferdi ve takım oyunları şöyle:
Çocuk oyunları ferdi oyunlar ve takım oyunları olarak iki kategoriye ayrılır.
FERDİ OYUNLAR
Çember Çevirme: At arabası demir tekerleği veya araba dingilinin ortasındaki küçük demir çemberle, bu çemberi çevirmeye yarayan ucu kıvrık kalın tel veya demirden oluşur. Bazen bu çember; bisiklet dış lastiği veya otomobillerin eski dış lastiklerinin kenarları da kullanılır. En kullanışlı olanı demir olanıdır.
Tel Araba: Malzemesi tamamen telden olmak üzere, iki veya dört tekerlekli olarak yapılır. Bu arabaya yine telden uzun bir direksiyon yapılır. Çocuk, bu direksiyon sayesinde tel arabayı sürer.
Uçurtma: Ferdi oyunlardan uçurtma, büyük uçurtma ve şeytan uçurtması olarak ikiye ayrılır. Büyük uçurtma için en az 30-40 cm uzunluğunda üç düzgün kamış bulunur. Bunlar, kâğıtla kaplandığında düzgün altıgen oluşturacak şekilde birbirine çatılarak bağlanır. Sonra uçlarından fırdolayı ip geçirilerek uçurtmanın iskeleti oluşturulur. Bu iskelet renkli kâğıtlarla sıkıca kaplanır. Uçurtmanın dengeli uçması için yine renkli kâğıtlardan uzunca bir kuyruk eklenir. Kuyruk ortaya gelecek şekilde üç kamışa birbirine eşit olarak bağlanan terazi ipleri uçurtmayı göklerle buluşturacak uzunca bir iple birleştirilir. Bu ip, ne kadar uzatılırsa uçurtma o kadar yükseklere uçar. Bahar aylarında uçurtma uçurmak çocukların vazgeçemediği bir oyundur.
Şeytan uçurtması; kare şeklindeki kâğıt ikiye katlanır, katlanan uçlar ters çevrilerek iki uca ip bağlanır. Öbür uca da kuyruk takılır. Bunun kuyruğu da uzun olmalıdır. Değilse iyi uçmaz ve takla atar.
TAKIM OYUNLARI
Beştaş: İki kişiyle oynanır. Oyunun malzemesi beş adet misket büyüklüğünde yuvarlak taştır. Oyuna başlayan oyuncu beş taşı iki avucunun içine alıp salladıktan sonra yere bırakır. İçlerinden bir tanesini eline aldıktan sonra havaya fırlatıp yerdeki taşların birini alarak aynı eliyle fırlattığı taşı tutar. Önce bütün taşları birer birer; ikinci turda ikişer ikişer; daha sonra üçünü bir, diğerini tek olarak alır. Sonunda da yerdeki dört taşın hepsini bir defada alır. Sonra bir elinin baş ve orta parmaklarını yere koyarak bir köprü yapar, diğer eliyle taşları yere fırlatır. İçlerinden birini eline alır ve onu yine havaya atarken yerdeki taşları anlaşmalarına göre (iki ya da üç) hamlede eliyle kurduğu köprünün altından geçirir. Hepsini geçirdiğinde oyunu kazanır. Bunları yaparken havaya fırlattığı taşı düşürürse, ya da yerdeki taşları alırken diğerlerine temas ederse oyun sırası diğer oyuncuya geçer.
Bilye-Boncuk: En az iki kişiyle açık alanda oynanır. Zemine bir üçgen çizilir ve oyuncular bu üçgenin içine kaç tane “bilya” koyacaklarına karar verdikten sonra ikili veya üçlü vb. üçgenden 2,5-3 metre uzakta bir sınır çizgisi çizerek bu sınırı aşmadan üçgenin içindeki bilyeleri vurmaya çalışırlar. Oyuncu sıralanmış biyeleri vurduğu yerden itibaren kazanır. Biye oyununda kazanmaya “ütmek” denir. Eğer oyunculardan biri kendi bilyesiyle, sağ baştaki ya da sol baştaki bilyeyi vurabilirse bilyelerin hepsini kazanır.
Çelik Çomak: İki türlü oynanır. Yere bir daire çizilir ve dairenin içine sayışarak bir ebe tespit edilir. Oyuncular, belli bir mesafe uzaklıkta beklerler. Ebe, çeliği bir çomakla vurur ve karşı oyuncular çeliği yakalamaya çalışır. Çeliği yakalayan oyuncu ebe olur.
Diğer çelik çomak oyununda da ebe vurduktan sonra oyunculardan biri çeliği yakalarsa, ebe değişir; ama ebenin yeri daireyle sınırlı değildir. Oyun, oyuncunun çeliği tuttuğu yerden itibaren, ebe değişerek ve yeni bir mesafe tayin ederek devam eder. Oyuncu, ebenin vurduğu çeliği düşürür tutamazsa, ebe çeliğin düştüğü yerden tekrar vurur. Oyun, çelik tutucular yıldırılana kadar sürer.
Çizgi: Üç-dört kişiyle oynanabilir. Yere beş tane eşit aralıklarla çizgi çizilir. Düz ve yassı bir taş bulunur. İsteyen kendi taşını kullanır, isteyen aynı taşla oynar. Oyun, saymak suretiyle başlar. Taş, birinci çizgiye bırakılır. Taş diğer çizgiye giderse oyuncu yanar. Oyuncu bu taşı, ayağının birini kaldırarak ve taşı diğer çizgilerin bulunduğu bölümlere taşıyarak ilerler. Oyun süresince ayağın biri devamlı yukarıda olmak zorundadır. Çizgilere basmadan, ayağını indirmeden, taşı çizgilere ve karelerin dışına atmadan oynayan oyuncu kazanmış olur.
Dokuz Taş: Yere veya bir kâğıda dama biçiminde şekil çizilir. İki kişi değişik renklerdeki taşlarını gelişigüzel karelere dizer. Burada dikkat edilmesi gereken husus; rakip oyuncunun taşlarını, dikey, yatay, ya da çapraz olarak bir araya getirmemesi için diğer oyuncunun kendi taşlarıyla sürekli araya girerek bu sistemi bozarken, kendisi de yatay, dikey veya çapraz olarak üçtaşı bir araya getirmeye çalışmayı içine almaktır. Bu şekliyle bir damayı andırır. En fazla; dikey, yatay ve çapraz olarak taşları bir araya getiren oyuncu kazanmış olur.
Fırça (Topaç): Fırça, kabaralı, çivili ve kamçılı olmak üzere üç türdür. Kabaralı fırça oyununda, topacın uç kısmında raptiye biçiminde bir uç vardır. Bal mumuna batırılmış bir iple sarılan fırça, hızla öne doğru atılırken ani bir hareketle ip kendine doğru çekilir. Fırçası en uzun süre dönen oyunu kazanır. Bazen fırçanın durması beklenmez ve oyuncu uzun bir kamış sopa ile dönen topaca vurarak topacı gezdirir.
Çivili fırçada ise; yere bir daire çizilir ve sayma yoluyla bir ebe seçilir. Diğer oyuncular, dairenin içine topaçlarını bir birine dayayarak papatya biçiminde sıralarlar. Çivili topaçta topacın uç kısmında kabara yerine çivi vardır. Oyuncu, çivili topacı iple sarar, fırçayı döndürerek diğer fırçaların tam merkezine hızla vurur ve diğerleri dairenin dışına dağılırken, ebenin uğunarak dönen fırçası, dairenin dışına çıkamayan fırçalara vurarak dairenin dışına çıkarır. Ebe, dairenin dışına çıkan fırçaları kazanır.
Kırbaçlı fırçada ise; yerde dönüşleri ağırlaşan fırçalar bir değneğe bağlı sicimle kırbaçlanarak tekrar hız kazandırılır. Bu oyun, tek kişiyle de oynanır.
Fotmiş: Çocukların çok sevip çokça oynadığı bir oyundur. Düzgün yassı taşlarla oynanır. Düz bir çizgi çizilir. Bu çizgiden tahmini olarak birkaç metre uzaklığa da bir daire çizilip, dairenin içine kiremitler veya düzgün taşlar üst üste konur. Sayı yöntemiyle belirlenen ebe, dairenin başında durur. Düz çizgi hizasından diğer oyuncular ellerindeki taşlarla, daire içindeki üst üste konmuş taşları devirmeye çalışırlar. Devrilen taşları aynı şekilde üst üste dizmeye çalışan ebe, erken dizip oyunculardan birini yakalarsa, ebe o olur. Oyun böyle devam eder.
Harmanbiş: Toprak ve suyla oynanır. Önce topraktan bir kümbet yapılır, kümbetin üzeri su ile sulandırılıp avuç içleriyle perdahlanarak kümbet sıkıştırılır. Biraz bekledikten sonra kümbet güneş altında hafif kurumaya yüz tuttuğunda üç-dört çocuk kümbeti çeşitli yerlerinden alttan oymaya başlarlar. Her oyuncu oyduğu kısımdan kümbetin içindeki toprağı boşaltmaya başlar ve kümbet neredeyse bir kaplumbağa şeklini aldığında, kümbetin tepesi delinerek oradan aşağıya su akıtılır. Suyun, oyuncuların oyduğu deliklerden birinden akması beklenir ve suyun dışarı sızdığı oyuk sahibi oyuncu cezalandırılır.
İp Sekme: Ara sıra erkek çocuklar da oynarlarsa da yaygın olarak kız çocuklarının oynadıkları bir oyundur. İki veya üç çocuk bir tarafta, iki veya üç çocuk karşı tarafta olmak üzere uzunca bir ipi iki kişi tutar ve sallamaya başlar. Önce sayışarak seçilen oyuncu grubu oyuna başlar. Önce yavaş olarak sallanır. Oyuncular bu etabı yanmadan geçerlerse, hızlı sallanmaya başlanır. Hızlı etabı da geçen oyuncular için daha hızlı sallama etabı devreye girer. Bütün etapları başarıyla geçen gruplar oyunu kazanır.
İstop: Takım oyunu olan istopta ebe sayışarak belirlenir. Ebe, topu havaya atarak bir isim söyler. İsmi söylenen kişi topu tutarsa, o da başka bir isim söyler. Tutamazsa; “istop” diye bağırır ve oyuncular kaçarken birden olduğu yerde dururlar. Ebe, bu arada bir renk söyler, oyuncular o renkten bir nesneye dokunmak zorundadırlar. Dokunamayan oyuncu olursa ebe, onu topla vurmaya çalışır. Eğer vurabilirse, ebe vurulan oyuncu olur. Oyunun başında belirlenen can sayısını (kredisini) bitiren oyuncu oyun dışı kalır.
Körebe: Takım oyunudur. Çok kişiyle oynanır. Sayışarak bir ebe belirlenir. Seçilen ebenin gözleri bir bezle bağlanır. Çocuklar bir iki m çapında bir daire içine dağılırlar. Diğer oyuncular, ebe ortada kalmak şartıyla ebenin etrafında: “Ebe beni yakalayamaz”; “Ben neredeyim?”; “Haydi beni bul” diye ebeye seslenirler. Ebe, sesin geldiği tarafa doğru gidince oyuncular daire içinde kalmak şartıyla yer değiştirip ebeyi yanıltırlar. Bu arada ebe, ağaca, duvara da çarpabilir. Böylece eğlenceli bir ortam oluşur. Ebe, birisini yakalarsa bu sefer ebe o olur.
Saklambaç: Takım oyunudur. Oyuncu grubu, sayışarak ebe seçerler. Ebe, bir duvarın belirlenen bir yerine duvara dayadığı ellerine yüzünü yaslayarak genellikle elliye kadar sayar. Bu esnada diğer oyuncular bir yerlere saklanırlar. Ebe, bu oyuncuları aramaya başlar. Bir oyuncuyu görüp de koşarak duvara sobelerse; ebe, sobelenen oyuncu olur. Eğer ebe, oyuncuları ararken oyunculardan biri koşarak gelip ebeyi sobelerse; ebe, ebeliğe devam eder. Oyun bu şekilde sürer gider. Son zamanlarda, bu oyunun adına toplu saklambaç da denmektedir. Bu oyunda da kurallar aynı olup sobe merkezi, duvar yerine toptur.
Taklalı Kümbet: Dörder kişilik iki takımla oynanır. Sayışma sonucu ebe olan takımın oyuncularından ikisi ayakta sırt sırta verip bellerini eğerek “v” şekli oluştururlar. Diğer iki ebe de rükû şeklinde eğilip kafalarını arkadaşlarının basenlerine dayayıp elleriyle arkadaşlarının bacaklarını sıkıca kavrarlar. Bu kümbet oluşturulduktan sonra diğer grup üyeleri bunların üzerinden takla atarlar. Takla atarken elleriyle ebelerin sırtlarına çeşitli ezalar vermek oyunun âdetindendir. Taklayı atamayan yahut düşen olursa bu sefer o grup ebe olur. Oyun gruplar bıkana kadar sürer.
Uzuneşek: En az dört oyuncuyla oynanan bir oyundur. Oyuncular arasından önce iki kişi ebe seçilir. Seçilen ebeler sırt sırta verirler, eğilip ellerini dizlerine bağlayıp popolarını birbirine dayarlar. Diğer oyuncular sıraya girip bunların üzerine atlarlar. Atlama sırasında düştükleri takdirde yanıp ebe olurlar. Çocuklar atlarken “birdirbir, ikidir iki, üçtür üç, dörttür dört…” diyerek atlama işini sürdürürler. Sonuncusu ise atladıktan sonra ebe oyuncuların yanında yer alır, eğilir. Ebe üzerinden atlanırken bazı sayılarda kimi güldürücü hareketler de yapılır. Örneğin yedinci oyuncu “yedilim yedili, yediğim tekme” der; diğer oyuncular tarafından ebe tekmelenir. Sekizinci oyuncu atlarken “sekizim seksek” der, tek ayaküstünde durur. Bundan sonra atlayacak oyuncuların atladıktan sonra tek ayaküstünde durması zorunludur. Sekizinci oyuncu kendinden sonra atlayan oyuncuları seksek olarak istediği gibi dolaştırmak hakkına sahiptir. Dokuzuncu oyuncu atlarken “dokuzum durak” der demez seken oyuncuların olduğu yerde kımıldamadan durması gerekir. Onuncu oyuncu atlarken “Onum orak, Fatih'in topları” der, ebelerin sırtlarını yumruklamaya başlar. Oyun yeni ebenin belirlenmesiyle aynı tarzda sürüp gider.
Yüzük: Bu oyun, çoğunlukla kış gecelerinde ev ortamında oynanır. İki veya daha çok oyuncu bir araya gelir. Bir tepsi içinde kahve fincanları getirilir. Oyunu başlatmak için bir oyuncu seçilir. Oyuncu, el çabukluğuyla yüzüğü fincanlardan birinin altına gizler ve fincanları karıştırır. En kısa zamanda yüzüğü bulan oyunu kazanır ve oyun onunla devam eder. Kış geceleri iyi bir şekilde değerlendirilmiş olur.
BİBLİYOGRAFYA
Kabadayı, 2003, 259-272; a.mlf., 2004; Aydınlı, 2007; www.halkoyunlari.com/seyirlik-oyunlar-yazilar/konya-mahalli-cocuk-oyunlari; www.kultur.gov.tr; www.rtukcocuk.org.tr Kaynak Kişiler: Vehbi Kunduracı (d. 1924, Şeyhahmet/Karatay); Halit Çeşmeci (d. 1929, Parsana/Selçuklu); Mustafa Öğredik (d. 1924, Tarla/Selçuklu).
Kaynak:BBN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.