Obruk oluşumuna karşı su tasarrufu uyarısı
Türkiye'nin "tahıl ambarı" Konya Ovası'nda oluşan ve yer altı sularının etkin kullanımı, obrukların sayısını giderek artırıyor. Ülkede obruk oluşumları sıklıkla Konya Kapalı Havzası'nda görülüyor. Kireç taşlarındaki karstlaşma neticesinde gelişen mağara sistemlerinin tavanlarının çökmesi sonucu meydana gelen obrukların oluşumunda arazinin litolojik özellikleri, yer altı suyunun çekilmesi ve suyun akım yönü etkili oluyor. 1970'li yıllardan itibaren yer altı sularının kontrolsüz kullanımı ve buna bağlı olarak su seviyesindeki düşüş, derinlikleri 20 ile 150 metre arasında değişen obrukların oluşumunu da hızlandırıyor.
KONYA KAPALI HAVZASI'NDA OBRUK SAYISI 1080
Konya Teknik Üniversitesi (KTÜN) Obruk Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Fettullah Arık, geçmişte obrukların dağlık bölgelerde, günümüzde ise yerleşim yerlerinde meydana geldiğine söyledi. Obruklarla gündeme gelen Konya'nın Karapınar ilçesindeki killi kireçli toprak tabakasının, obrukların oluşmasında etkili olduğunu belirten Arık, yer altı su akımının Tuz Gölü'ne doğru kırık hattan hareket ederken oluşturduğu boşlukların sürekli genişlediğini ve zamanla çöktüğünü dile getirdi. Son yıllarda obruk oluşumunda görülen artışa işaret eden Arık, "Geçen yıl Karapınar'da 540, diğer ilçelerle 600 civarında obruk sayısını tespit etmiştik. Bu yıl araştırmamızda daha önce olan fakat tespit edilemeyenlerle birlikte Konya Kapalı Havzası'nda obruk sayısı 1080'dir. Bunun daha da artacağını öngörüyoruz." diye konuştu. Arık, yer altı sularındaki değişkenlerin obruk oluşumunu doğrudan etkileyen faktörlerden olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti: "Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi ülkemizde de yer altı sularında düşme devam ediyor. Özellikle Konya Kapalı Havzası'nda yağış ülke ortalamasının yarısı kadar. 2020 kışı, son 20 yılın en az yağış alınan dönemi olarak kayıtlara geçti. Bu kuraklık geçen yıl daha ciddi hissedildi. Bunun devamıyla yer altı sularında düşüş arttı. Kapalı havza olduğu için yer altı suları sadece yağışlarla besleniyor. Bunun yanında yer altı suyu kullanımı da yoğun. Kaçak kuyular vasıtasıyla yer altı suyu aşırı kullanılıyor. DSİ'nin verilerine göre emniyetli su rezervi 2,5 milyar metreküp, kullanılan ise 4,5 milyar metreküp. Bundan dolayı yer altında su seviyesi her geçen yıl düşmeye devam ediyor. Buna paralel olarak obruk oluşumu da artıyor."
ÇİFTÇİLER TARLADAKİ OBRUKLARI KAPATIYOR
Bölgede oluşan obrukların tarım alanlarında görülmeye başlandığına dikkati çeken Arık, şunları kaydetti: "Vatandaşların aceleyle kapatma girişimi oluyor. Küçük obruklar kapatılabilir ancak ilerleyen yıllarda daha büyük çöküntüye neden olabiliyor. Buradan uyarmak istiyorum. Kapatılan obrukları tespit etmemiz de mümkün olmuyor. Sahada ayrıntılı incelemelerde ortaya çıkıyor. Obruk sayısı bu nedenle hızlı şekilde arttı, tespit edilemeyenleri ortaya çıkardık. Yılda 20'li sayılarda obruk oluşması çok ciddi tehlikeyi gösteriyor. Geçmişte su seviyesi yüksekken, yüksek kesimlerde obruk oluşuyordu. Günümüzde yerleşim yerlerinde, tarımsal ve yatırım alanlarda obruk oluşuyor. Kuraklığa bağlı obrukların durdurulması için yapabileceğimiz pek bir şey yok. Obruk oluşumunun önüne geçebilmek için kontrol edebileceğimiz tek şey; yer altı suyun kullanımı. Bu havza içerisinde çok su tüketen bitkileri azaltılarak, uzun vadede obruk oluşumunu azaltabiliriz."
"KONYA BÖLGESİNDE HASADI YAPILAMAYACAK CİDDİ ORANDA ARAZİ SÖZ KONUSU"
Ziraat Mühendisleri Odası Konya Şube Başkanı Murat Akbulut da ciddi afetle karşı karşıya olduklarını söyledi. Kuraklığın deprem afeti gibi olduğunu, göçük altında ise çiftçinin kaldığını aktaran Akbulut, ilerleyen zamanda bunun gıda açığı olarak görülmesinden endişe ettiğini dile getirdi. Akbulut, hububat ekiminde beklenen yağışın düşmediğini, şubat-marttaki yağışlarla bir nebze nefes aldıklarını ifade ederek, "Ancak yağışın miktarından çok dağılımı önemlidir. Nisan-mayısta yağış alamayınca bugün durum budur. Konya bölgesinde hasadı yapılamayacak ciddi oranda arazi söz konusu. Çoğu bölgede de tarlalarda hayvanlar otlatılıyor. Bunlar çok üzücü. Ülkemizin ihtiyacı 20 milyon ton buğday üretimini karşılayabiliyorduk. Kıraç alanlardan ürün hasadı yapılamadığında ciddi oranda rekolte kaybı olacak." diye konuştu. Tarımda üretimin devamı ve verimliliğin sağlanmasında suyun önemine işaret eden Akbulut, havzadaki su kapasitesinin üzerinde kullanımı olduğunu vurguladı.
“SALMA SULAMA KULLANIMI ARTIK YAYGIN DEĞİL"
Akbulut, sulamanın sınırlandırılmasının kuraklığın çözümü olamayacağını belirterek, şöyle konuştu: "Bize su lazım. Suyu dış havzadan getirmek suretiyle mutlaka sulu tarıma geçmek gerekiyor. Aksi taktirde kuraklıkla yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Buna dair önlemler almak zorundayız. İklimde değişiklik ve kaymaları canlı yaşıyoruz. Salma sulama kullanımı artık yaygın değil. Alınan önlemler, hibe destekleri ve basınçlı sulama sistemlerinin gelişmesi neticesinde üreticimiz tercih etmiyor. Az da olsa yapılan salma sulamanın tamamen bitmesiyle sorunun çözülmesini söylemek yanlış olur. Desteklemelerin havza bazlı yapılması gerekiyor. Buğday ve mısırın her yerde aynı olmaması lazım. Konya havzasında az su tüketimi olan buğdaya verilecek destek artırılabilir. Adana bölgesinde de mısır üretimine verilen desteği artırılarak çok su tüketen ürünlerin o bölgede yetiştirilmesi sağlanabilir. Bu sayede desteklemeleri daha etkin kullanarak suyun etkin kullanımını sağlayabiliriz."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.