ABD'nin Irak’tan da çekilmesi IKBY'ye nasıl yansır?

ABD'nin Irak’tan da çekilmesi IKBY'ye nasıl yansır?

ABD'nin Irak’tan çekilmesi kararından ülkedeki birçok ABD müttefiki ve yanlısı aktör, grup ve aktivistin olumsuz etkilenebileceği konuşuluyor.

ABD, Afganistan’daki askerlerini çekmesinin ardından yıl sonunda da Irak'taki muharip güçlerini çekme kararını uygulamaya koyacak. Bu durumun, ekonomik ve siyasi krizin yanı sıra terör örgütleri, devlet dışı milis grupları ve ABD-İran çatışmasının istikrarsızlaştırdığı ülkede ABD’nin varlığını devam ettirmesini arzulayan Irak Kürtlerini nasıl etkileyeceği merak konusu.

ABD ile İran arasında çatışma sahasına dönen Irak’ta İran yanlısı milislerin ABD askeri üsleri ve Bağdat Büyükelçiliğini hedef alan saldırıları sonrası artan gerilim, Ocak 2020’de ABD’nin Bağdat’ta İranlı General Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis’i öldürmesinin ardından zirve yapmıştı. Buna tepki olarak toplanan İran etkisi altındaki Irak meclisi de Kürt ve Sünni vekillerin katılmadığı oturumda Şii siyasilerin oy çokluğuyla ABD ve diğer yabancı güçlerin ülkeden çıkarılması konusunda bağlayıcı olmayan bir karar almıştı. İran’ın Irak’taki ABD üslerine intikam saldırıları gerçekleştirmesi ve İran destekli milislerin de ABD ve uluslararası koalisyon güçlerine saldırılarının dozunu artırması ise ABD’nin zamanla ülkedeki birçok üsten çekilmesi ve asker sayısında azaltmaya gitmesini beraberinde getirdi. Son olarak ABD ve Irak’ın 4. Stratejik Diyalog görüşmelerinde ABD’nin 2021 sonuna kadar ülkedeki eğitim ve danışmanlık hizmeti verenler hariç muharip askerlerini çekeceği duyuruldu.

Haşdi Şabi gerilimi

ABD’nin Irak’tan çekilmesi kararından ülkedeki birçok ABD müttefiki ve yanlısı aktör, grup ve aktivistin olumsuz etkilenebileceği konuşulurken, birçok kazanımını ABD’nin katkısına borçlu olan ve ülkedeki ABD askerlerinin çekilmesinden endişe duyan Irak Kürtlerinin de bu gruplar arasında yer alması bekleniyor. ABD’nin 1991’de ülkenin kuzeyinde uçuşa yasak bölge ilan etmesiyle kazandıkları de facto özerkliği ABD’nin 2003 Irak işgaliyle anayasal statüye kavuşturan Irak Kürtleri, terör örgütleri PKK ve DEAŞ’ın artan tehditleri, Şii milislerle bağımsızlık referandumu ve Kerkük’ün kaybında zirve yaparak devam eden gerilimler ve İran’ın baskıcı politikaları nedeniyle yeni dönemde belirli risklerle karşı karşıya kalabilir. Zira eski Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı ve Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri Mesut Barzani’nin, Afganistan ile IKBY arasında kıyaslama yapılmasının doğru olmadığı yönünde halkı teskin edici açıklama yapma ihtiyacı hissetmesi, ABD’nin Afganistan sonrası Irak’tan da çekilmesinin Irak Kürtlerini nasıl etkileyeceğinin önemsendiğini ortaya koydu.

 

ABD’nin Afganistan benzeri bir çekilmeyle Irak’tan ayrılması muhtemel görünmese de yukarıda belirtilen tüm risklere karşı Irak Kürtlerinin ne ölçüde hazırlıklı olduğu tartışmalı. Nitekim yıllardır Barzani ve Talabani ailelerinin kontrolündeki KDP ve KYB arasında iki şehir devleti gibi yönetilen, güvenlik ve istihbarat birimleri ayrı olan bölgede yolsuzluk, ekonomik ve siyasi istikrarsızlık gibi ağır sorunlar mevcut.

2003 yılında işgal ettiği Irak’tan 2011’de askerlerini çeken ancak 2014’te DEAŞ ile mücadele için ülkeye yeniden asker gönderen ABD’nin, çekilme kararına rağmen eğitim ve danışmanlık hizmeti veren askerlerinin Irak’ta kalacak olması, ülkedeki İran destekli Şii milis ve siyasi grupları ikna etmedi ve ABD üslerine yönelik füze ve drone saldırılarına devam edildi. ABD ve öncülük ettiği DEAŞ ile mücadele koalisyonunun uçak ve drone gibi hava unsurları ve hava savunma sistemlerinin çekilmeye ne kadar dahil olacağı da ABD’nin Irak’tan çekilmesi tartışmasında etkili bir faktör olacak. Ayrıca, ABD’nin Irak’taki muharip güçlerini çekmesinin ardından NATO üzerinden Irak’taki askeri varlığını korumaya yönelik olası hamleleri de bu grupların saldırılarını sürdürmesinde itekleyici bir başka unsur olarak öne çıkabilir. İran destekli Şii milis gruplarının, ABD’nin sadece askeri değil, tıpkı Afganistan’daki ya da ideolojik olarak beslendikleri İran’daki gibi ülkeden diplomatik olarak da ayrılmasını arzulayabileceği dikkate alındığında, bu gruplar ABD askeri üslerinin yanı sıra ülkedeki diplomatik misyonları da çeşitli bahanelerle hedef almaya devam edebilir. Yıl sonunda muharip güçlerini çekeceğini duyuran ABD, Irak’ta askeri ve diplomatik varlığını korumaya devam edecek. Dolayısıyla ABD’nin Irak’taki çekilme kararı Afganistan’dan askeri ve diplomatik çekilmeyle benzerlik taşımıyor ve muhtemel sonuçları da farklılık arz ediyor.

Geçmişte Irak Kürtlerinin ABD’nin Irak’tan çekilmesi durumunda güçlerini IKBY’ye konuşlandırabileceği söylemine karşı, Şii milisler de IKBY’nin Irak’ın parçası olduğunu ve burada da ABD varlığını istemediklerini belirtmiş, çok defa ABD askerlerinin bulunduğu Erbil’deki Uluslararası Havalimanı ve Harir Askeri Üssüne füze ve drone saldırıları gerçekleştirilmişti. Afganistan’da prestij kaybı yaşayan ABD’nin Irak’tan da tamamen çekilmesi için baskı kurmaya devam etmesi muhtemel olan milislerin, IKBY’deki ABD askeri üslerinin tamamen boşaltılması halinde de ABD’nin Erbil’deki başkonsolosluk binalarını hedef alarak Amerikan karşıtı propaganda faaliyetlerini sürdüreceği tahmin edilebilir.

 

Sincar’daki yerel unsurları Haşdi Şabi bünyesinde maaşa bağlayan PKK’nın Şii milislerle kurduğu ilişki dikkate alındığında ise PKK ve milis gruplarının ayrı ayrı saldırılarına maruz kalan IKBY’nin beklenenin aksine Sincar’a yönelik askeri bir operasyona dahil olması durumunda, PKK ve milis grupları birlikte Erbil yönetimine karşı komplike saldırılar gerçekleştirebilir.

Öte yandan, ABD’nin çekilmesinin yaratacağı nispi güç boşluğunu fırsata çevirmek isteyecek milis gruplarının, IKBY’deki saldırılarını motivasyon açısından çeşitlendirerek bunları Erbil ve Bağdat arasındaki tartışmalı konularda Irak Kürtlerine karşı bir kart olarak kullanması da olası. Zira Şii milisleri kontrol edemeyen Bağdat yönetiminin hesabını soramadığı bu saldırılara nadiren karşılık veren ABD’nin de çekilme pozisyonunda olması nedeniyle cesaretlenen söz konusu grupların saldırı tarzlarını çeşitlendirmesi beklenebilir.

Hatırlanırsa IKBY, Irak merkezi yönetiminin karşı çıktığı 25 Eylül 2017’deki bağımsızlık referandumunun ardından 16 Ekim 2017’de Kerkük dahil tartışmalı bölgelerin tamamına yakınından çekilerek buraları Irak ordusuyla birlikte Şii milislere bırakmak zorunda kalmıştı. Böylesi bir saldırıda ABD’nin kendilerini koruyacağı yanılgısının yanı sıra peşmergenin Kerkük’ten beklenmeyen çekilmesiyle iç karışıklık ve partiler arası ihanet suçlamalarına düşen Irak Kürtleri için Şii milislerin 16 Ekim’deki saldırısı, Bağdat’la yaşanacak kriz anlarında mevcut kazanımlarına karşı tekrar edebilecek potansiyel bir tehdit olarak hafızalardaki tazeliğini koruyor.

PKK ve DEAŞ tehdidi

Irak hükümeti ile IKBY arasında 9 Ekim 2020’de imzalanan ve Musul’un Sincar ilçesindeki PKK ve Haşdi Şabi varlığını sonlandırması öngörülen anlaşmadan rahatsız olan terör örgütü PKK’nın da anlaşma sonrası IKBY’de peşmerge, polis, memur ve sivillere yönelik saldırılarını artırdığı görülüyor. Ayrıca, Erbil merkezli KDP’yi Türkiye’nin IKBY’deki PKK karşıtı operasyonlarına yardım etmekle suçlayan örgütün, Türkiye’nin bölgedeki harekât hızı ve kapsamı artan operasyonlarını takiben IKBY’ye yönelik saldırılarında da artış yaşanması muhtemel. Sincar’daki yerel unsurları Haşdi Şabi bünyesinde maaşa bağlayan PKK’nın Şii milislerle kurduğu ilişki dikkate alındığında ise PKK ve milis gruplarının ayrı ayrı saldırılarına maruz kalan IKBY’nin beklenenin aksine Sincar’a yönelik askeri bir operasyona dahil olması durumunda, PKK ve milis grupları birlikte Erbil yönetimine karşı komplike saldırılar gerçekleştirebilir.

Diğer taraftan, 9 Aralık 2017’de yenilgiye uğratıldığı duyurulan ancak son dönemde Erbil ve Bağdat arasındaki tartışmalı bölgelerde saldırıları artan DEAŞ da IKBY için potansiyel bir risk oluşturuyor. Nitekim, Ezidilerin çoğunlukta yaşadığı Sincar’a 3 Ağustos 2014’te saldırı düzenleyen DEAŞ karşısında savunma kurulamamış ve binlerce Ezidi DEAŞ’ın zulmüne maruz kalmıştı. Bu dönemde, DEAŞ Erbil’e 30-40 kilometre yaklaştığında Irak Kürtlerinin bir kısmı telaşla havalimanı ve otogarlara doluşarak ya da araçlarıyla kuzeye doğru yol alarak şehri tahliye etmeye kalkmış, gıda ve petrol stoku yapmaya başlamıştı. Buna karşın çok sayıda kişi de peşmergenin DEAŞ’a karşı mücadelesine gönüllü olarak katılmaya hazırlanmıştı. Peşmerge güçleri her ne kadar DEAŞ’la mücadelede deneyim kazanmış ve koalisyon güçlerinin askeri yardımlarıyla donanımlarını artırmışsa da son dönemde saldırılarında artış trendi görülen DEAŞ’ın, halihazırda Erbil ve Bağdat arasındaki tartışmalı bölgelerdeki güç boşluğundan yararlandığı ve ABD’nin çekilmesinin oluşturacağı olası bir istikrarsızlığı da fırsata çevireceği söylenebilir.

 

ABD’nin Irak’tan çekilmesi kararından ülkedeki birçok ABD müttefiki ve yanlısı aktör, grup ve aktivistin olumsuz etkilenebileceği konuşulurken, birçok kazanımını ABD’nin katkısına borçlu olan ve ülkedeki ABD askerlerinin çekilmesinden endişe duyan Irak Kürtlerinin de bu gruplar arasında yer alması bekleniyor. 

İran’ın İ-KDP üzerinden baskı politikası

Irak’taki güçlü nüfuzunu IKBY’de de oluşturmak isteyen ve Süleymaniye’deki etkisine nazaran Erbil’in Türkiye ve ABD ile yakın ilişkilerinden rahatsızlık duyan İran da bu dönemde IKBY üzerindeki baskısını artırabilir. İran’ın Şii milisler, Bağdat yönetimi ve Suriye savaşında ilişkisini geliştirdiği PKK üzerinden IKBY ve özellikle KDP’ye baskı yapabileceği birçok aracı mevcutken, bu dönemde özellikle IKBY’de konuşlu bulunan ve İran tarafından terör örgütü olarak kabul edilen İran-Kürdistan Demokrat Partisinin (İ-KDP) kampları ve üyelerine yönelik saldırılarla daha fazla baskı kurulabilir. Zira geçmişte IKBY’deki İ-KDP kamplarına çok sayıda top atışı yapan, lider ve üyelerine Avrupa ve Erbil’de suikast düzenlemekle suçlanan ve yakın zamanda İ-KDP’nin Erbil’de öldürülen üyesi nedeniyle de işaret oklarının yöneldiği İran, Irak yönetiminden İran muhalifi yapıları ülkeden çıkarması için resmi olarak talepte de bulundu.

ABD’nin Afganistan benzeri bir çekilmeyle Irak’tan ayrılması muhtemel görünmese de yukarıda belirtilen tüm risklere karşı Irak Kürtlerinin ne ölçüde hazırlıklı olduğu tartışmalı. Nitekim yıllardır Barzani ve Talabani ailelerinin kontrolündeki KDP ve KYB arasında iki şehir devleti gibi yönetilen, güvenlik ve istihbarat birimleri ayrı olan bölgede yolsuzluk, ekonomik ve siyasi istikrarsızlık gibi ağır sorunlar mevcut. 2017’deki referandumun ardından Kerkük’ün kaybedilmesinde KDP’nin KYB Eş Başkanları Bafel ve Lahur Talabani’yi peşmergeyi buradan çekmek ve ihanetle suçladığı hatırlandığında, Irak Kürtlerinin dışarıdan gelebilecek potansiyel tehditlerle mücadele edebilmesi için, içeride Erbil ve Süleymaniye merkezli KDP ve KYB kontrolündeki peşmergelerin birleştirilmesi çabalarını hızlandırması ve siyasi partiler arasındaki anlaşmazlık alanlarını onarması öncelikli gündem. Ayrıca yolsuzluk ve işsizlik gibi konuların üzerine giderek Bağdat’tan gelen memur maaşlarının kesintisi durumunda doğabilecek kitle hareketlerine engel olabilmek için alternatif gelir kaynaklarını çeşitlendirmesi de gerekiyor. Öte yandan, ABD’nin çekilmesinden sonra oluşacak güç boşluğunu İran’ın baskılayıcı ve hegemonik politikalarıyla domine etmemesi için Türkiye ile ilişkileri geliştirmesi ve PKK-DEAŞ ile mücadelede daha fazla işbirliğine yönelmesi elzem.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.