Cem Garipoğlu'nun mezarından çıkan poşetin sırrı çözülemedi

31 Mart 2019'da 17 yaşındaki Münevver Karabulut'u canice katlederek bir süre firari olarak bir evde kalan daha sonrasında polise teslim olarak cezaevine giren ve burada kendini asarak intihar eden Cem Garipoğlu'nun mezarından çıkarılan poşetin adli incelemesi tamamlandı.

Kız arkadaşı Münevver Karabulut'u canice hislerle öldüren ve bu suçtan dolayı 24 yıl hapis cezasına çarptırılan Cem Garipoğlu, hapiste kendini çamaşır ipiyle asarak intihar ederek hayatını kaybetmişti. Olayın sonrasında mağdur Karabulut ailesinden şüpheli sesler yükselmiş yıllar süren adalet arayışının ardından katil Cem Garipoğlu'nun mezarı fethi kabir yapılarak açılmıştı.

Açılan mezardan düzensiz bir şekilde kefensiz bir erkek cesedi ve mezara sonradan yerleştirildiğinden şüphelenilen bir poşet çıkmıştı. Karabulut ailesinin avukatı Rezan Hepözdemir, poşetin incelenmesi için dilekçe verdi.

Kabul edilen inceleme dilekçesinin ardından rapor ortaya çıktı. Sabah'ın haberine göre, İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarında incelenen poşetin içinde kan olduğu tespit edildi. Ancak bu kanın insana ait olmadığı, alınan örneklerin genetik analizlere de cevap vermediği ortaya çıktı.

Cem Garipoğlu kimdir?

Cem Garipoğlu, 29 Temmuz 1991'de İstanbul'da doğmuş ve 2009 yılında Münevver Karabulut cinayeti ile Türkiye kamuoyunda tanınmış bir isimdir. Münevver Karabulut, 3 Mart 2009 tarihinde vahşice öldürülmüş, cesedi parçalanarak bir çöp konteynerine bırakılmıştır. Olayın ardından Garipoğlu, baş şüpheli olarak aranmış ve yaklaşık 197 gün boyunca kaçak olarak yaşamış, sonrasında ise 17 Eylül 2009'da teslim olmuştur. Bu süreçte medya ve kamuoyu tarafından büyük bir ilgiyle takip edilen cinayet, Garipoğlu ailesinin maddi gücü ve etkili bağlantılarıyla ilgili pek çok spekülasyonu da beraberinde getirmiştir.

Dava süreci sonunda Cem Garipoğlu, 2011 yılında 24 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Cezaevindeki 5. yılında, 10 Ekim 2014 tarihinde, Silivri Cezaevi'nde kaldığı hücrede ölü bulunmuştur. Yetkililer, Garipoğlu’nun intihar ettiğini açıklasa da, kamuoyunda ölüm şekli ve cezaevi koşullarıyla ilgili çeşitli tartışmalar devam etmiştir. Garipoğlu'nun işlediği cinayet, Türkiye'de kadın cinayetleri ve adalet sistemi konusunda toplumun hassasiyetlerini artıran olaylardan biri olarak hatırlanmaktadır.