Sağlık Bakanı Koca: Aşımızın devreye girmesi, tahminimiz nisan ayında olur
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, küresel dünyada grip aşı arzının yüzde 20 oranında arttığını belirterek, "Biz ne yaptık? 1,1 milyon geçen yıl yapıldı, biz bu yıl 2,3 milyona çıkardık. Peki şu ana kadar kaç kişiye yaptık, 600 bin kişiye yapıldı." dedi.
Koca, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Bakanlığının 2021 bütçesi üzerindeki görüşmelerde, milletvekillerinin sorularını yanıtladı.
Görüşleriyle politikalarına destek veren, eleştirileriyle toplumun daha iyi sağlık düzeyine ulaşması için çabasını ve niyetini ortaya koyan komisyon üyelerine ve tüm milletvekillerine Bakanlık adına teşekkürlerini sunan Koca, sağlığın, iktidarı ve muhalefetiyle herkesin ortak paydası olduğunu vurguladı.
Koca, görüşlerini paylaşan tüm milletvekillerinin bu kaygıyla hareket ettiğine inandığını ifade ederek, "Olumlu görüşleri de olumsuz görüşleri de daha iyi bir sağlıklı topluma ulaşma hedefimize yönelik önemli katkılar olarak atfediyorum." dedi.
Türkiye'de üretilen, sentez edilen, devamında 3 firmanın da ayrıca yerli olarak ürettiği Kovid-19 tedavisinde kullanılan ilaca ilişkin açıklamalarda bulunan Koca, "Benim kurucusu olduğum kuruluşla irtibatlı kılınarak özellikle bunu neredeyse her gün dillendiren arkadaşlarımız var. Umarım bugün beni dinlediklerinde bu yanlışı bundan sonrası için tekrarlamazlar diye ümit ediyorum." ifadelerini kullandı.
Bakan Koca, sözlerine şöyle devam etti:
"USAŞ'a başlayan arkadaşın 2 dönem belediye başkanlığı, ayrıca SGK il müdürlüğü yapmış geçmişi var. Sadece bir yıl zaman diliminde ders vermek üzere kurucusu olduğum üniversiteye gelmiş olan biri. Bugüne kadar belki yüz defa tekrar edildi ama bir gün belediye başkanlığı ve SGK il müdürlüğü söylenmedi. Diğer arkadaş ise son 4 yılını Acıbadem Özel Sağlık Hizmetleri'nde yurt dışı işleri için koordinatör olarak görev alan, ondan önce 3 farklı hastanede görev alan, 10 yılı özel sektörde geçen, sadece üniversitede ders vermek üzere 1-1.5 yılı geçen birisi. Bunu da özellikle söyleyeyim. Hastanelerdeki çalışması hiç konuşulmadı."
"Hiçbir şekilde üniversiteyle asla bir sözleşmesi ve menfaat ilişkisi yok"
Kovid-19 tedavisinde kullanılan bir ilaca yönelik açıklamalarda bulunan Koca, "Biz ilacı Çin'den 140 dolara alıyorduk ve bu ilacı yerlileştirmek istedik. Çünkü bu ilacı özellikle pandemide erken dönemde hastalarımıza vermek istedik. Son dönem uygulamalarımızda, geç dönem uygulamalarımızda bu ilacın fazla faydasının olmadığını gördük. Hatırlarsanız o dönem, bu ilacın etkisini öncelikle göreceğini ifade etmiştik. Çünkü Çin geç dönemde kullanıyordu. Yoğun bakım döneminde bir faydasının olmadığı, bu ilacın erken dönemde kullanımının faydalı olacağı düşünülerek rehberimize ilave edildi." bilgisini verdi.
Koca, sözlerine şöyle devam etti:
"Bu ilacı 140 dolar olduğu bilinerek, ilacın yaygın kullanımını sağlamak için yerlileştirme noktasında biz ısrarlı olduk ve bu ilacı sentezlemek üzere kurucusu olduğum üniversiteden bir öğretim üyesi arkadaş bilinen bir firmaya sadece proje desteği verdi. Hiçbir şekilde üniversiteyle asla bir sözleşmesi ve menfaat ilişkisi yoktu. Bunun altını özellikle çizmek istiyorum. Özellikle o arkadaş da heyecanla bu ilacı üretme çabası içinde oldu Amerika'da uzun süre bu konuda çalışan biri olduğu için. Devamında sentez başarıldı. Bu ilacı alabilecek tek yer Bakanlık, yani kamu. 140 dolar olan ilaç için telaffuz edilen, 100 dolar oldu. Bu arada 3 farklı firma da ham maddesini ithal ederek müracaatını yaptı. Ben sizin kurucusu olduğum yerle ilişkili kıldığınız yere ruhsat verdim mi? Bunları ilk defa duyacaksınız ve belki de inanmayacaksınız. Dört firmadan bahsediyorum, 4 firma birbiriyle mücadele, rekabet içinde olan firmalar. Bunların hepsi bilir."
Kendisinin nerede neyi konuştuğunu çok iyi bildiğini dile getiren Koca, "Ben tek firmaya olmayacak, dedim. Diğer müracaat eden 3 firmayla birlikte verilecek, 4 firmaya verilecek, dedim. Ben çünkü ham madde ithalinin ne olduğunu biliyorum, maliyetinin 10 doları geçmediğini de biliyorum. O nedenle 13-14 dolardan da fazla bunun fiyatı olamayacak. Yurt dışına istediğiniz fiyatı verebilirsiniz ama kamuya vereceğiniz fiyat onda biri olacak dedim. Yani, 23-24 dolardan fazla olmayacak dedim. Bunu kabul etmiyorsan ruhsat yok dedim." açıklamasında bulundu.
Koca, normalde bunun uygulanabilir bir şey olmadığına işaret ederek, şunları kaydetti:
"Kamu mantığında yapılabilecek bir şey değil. O firma kabul etmedi. Bunu birçok arkadaşımız iyi bilir, birçok yeri zorladılar ve en sonunda olmadığını gördüler. İki firma hemen kabul etti, 10 bin kutu ilaç vermeyi de taahhhüt ederek. Bu durumda o firma da 10 bin kutu verecek dedim ve 4 firmaya biz ruhsat verdik. O firmaya özellikle vermek isteyen kamudaki arkadaşlardan birisini de görevden aldım. Israrla benimle irtibatlı kıldığınız firmaya verilmemesini söyleyen ben, o kişiyi, 4 firmaya vereceksiniz ve bunun fiyatı 13-14 doları geçmeyecek. 140 dolar olan ve o firma 100 dolara vermeyi teklif eden firmadan bahsediyorum. Devamında 4 firmaya verildi ve 4 firma da 14 dolardan vermeye devam etti. O benim görevden alıp başka birisini atadığım kişinin verdiği ruhsatla alındı ama görevden aldığım kişi şu an özel sektörde."
Milletvekillerinin iyi niyetine güvenerek anlattığını belirten Koca, bu dediklerini Türk Tabipler Birliği'nin (TTB) kendisine ziyaretinde de anlattığını söyledi. Koca, "4 firma, şimdi 2 firmaya daha verdik 6 firma oldu. Bu firmaların hepsi neyin nasıl olduğunu iyi bilir." diye konuştu.
Koca, ilaç için 4 firmayı ihaleye aldıklarını da belirterek, "O yüz dolar diyen benimle ilişkili kılınmak istenen firmanın verdiği fiyat 350 lira, vermedi; diğer 2 firma indirdi aşağıya. İkincisinde 200 liraya indirdi, vermedi. Bunları bugüne kadar yaşamamışsınızdır ama böyle oldu." dedi.
"USHAŞ'ın Sağlık Bakanlığı adına aldığı bütün kitler 9,8 liranın üstünde asla değil"
Kovid-19 tanısında kullanılan kitlere ilişkin açıklama yapan Koca, "Kit meselesinde bizim yurt dışından aldığımız kitin karşılığı 8,75 dolardı. Bu kiti yerlileştirmek istedik. Bir firma yerlileştirdi, hatlarını da biz satın aldık ama o nemli değil. Bu yerlileştirmeyle birlikte devamında bir ay sonra başka üreten firmalar da oldu. Bu firmadan bizim aldığımız rakam neydi biliyor musunuz, 32 lira. Yerli üreten şu an aldığımız firmalara 'Biz sizden almak istiyoruz' dediğimizde 8 doların altına inmediler." diye konuştu.
Daha sonra bu firmaların sayısının 12'ye çıktığını anlatan Koca, "32 liraya aldığımız kitlerin hepsini ihaleye sokarak 6 firma girdi. Fiyatı kaça indi biliyor musunuz, 9,8 lira. Niye? İki firma özellikle rekabet ederek yurt dışına satışı kapatmak için fiyatı 9,8 liraya indirdi. Normalde maliyeti 9,8 lira değil. Peki, 9,8 liraya verdikten sonra bizim geçmişe yönelik 32 liraya aldığımız kitler için ne yaptım ben? Geriye dönük 1,7 milyon kiti 9,8 liraya çektim. Kamuda bu yapılabilir mi, kamu mantığında bu mümkün mü? USHAŞ'ın Sağlık Bakanlığı adına aldığı bütün kitler 9,8 liranın üstünde asla değil." açıklamasında bulundu.
Koca, sözlerine şöyle devam etti:
"Devamında bu firmalar tekrar ihaleye sokuldu. Firmalar çünkü 9,8 liradan artık vermek istemedi, diğer 3 firma da vermedi, 12 firma da vermedi, 1,65 dolardan vermek durumunda kaldılar. Devamında şu an kim veriyorsa, 4 firmadan alınıyor, 1,65 dolardan alınıyor. Ama geçmişe dönük, pandeminin nisan ayından aldığım kiti 9,8 liraya, 1,7 milyon kiti geriye dönük fatura keserek aldık. Kamu mantığında yeri yok, ben onu anlıyorum ama bunu yaptım diyorum."
"Mersin'de 22 Mart'tan önce testi pozitif olan bir vatandaşımız varsa lütfen çıksın söylesin"
Bakan Koca, Mersin'de ilk vakanın görüldüğüne ilişkin iddialara yönelik de buna ilişkin Adana'da, Mersin'de de açıklama yaptığını hatırlattı. O zaman yaptığı konuşmalara işaret eden Koca, "Evet, bu sehven yapılmış. Bunun doğru olmadığı bilgisi de editör tarafından bildirildi. İki ay önce söylediğim şeyi söylüyorum. Şunu söylüyorum, şubat ayı denilen ay, Mersin'de yayında bahsedilen ilk vaka 25 Mart'tır. Şubat değil, yanlışlıkla şubat yazılmış. 1 milyon 840 bin Mersin'deki kardeşime seslenerek söylüyorum. Mersin'de ilk vaka 22 Mart'ta görüldü, şubatta yok." bilgisini verdi.
Söz konusu vakanın bir avukat olduğunu ve yabancı biriyle temas sonucu enfeksiyonu aldığını belirten Koca, "Mersin'de 1 milyon 840 bin kardeşimize seslenerek söylüyorum, 22 Mart'tan önce testi pozitif olan bir vatandaşımız varsa lütfen çıksın söylesin. İddia ediyorum, 22 Mart'tan önce testi pozitif olan yok diyorum. Lütfen politikacılar sağlık üzerinden siyaset yapmasınlar. 22 Mart'tan önce daha pozitif olan bir vaka çıkmadı. Hala şubat diye niye ısrar ediyoruz? Yazık değil mi, niye siyaset yapıyoruz, sehven yapılmış, yanlış yapılmış, editöre bildirilmiş. Yok, siz çıkarın. Hatası düzeltiliyor, söyleniyor, bunu hala ısrarla söylemenin anlamı yok ki." ifadelerini kullandı.
"Bu yıl eczaneden sattırmadım, bununla ilgili hakkı olan kimse ona vermeliyiz diye"
Koca, grip aşılarının her ülke tarafından bir yıl öncesinden sipariş verildiğini söyledi.
Bakan Koca, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin geçen yıl tedarik ettiği grip aşısı bir milyon 300 bin, küsuratını söylemiyorum ama yapılan bir milyon 100 bin. Yani, geçen yıl eczanelerde parayla satışına izin verildiği halde yapılan toplam aşı bir milyon 100 bin oldu, bir milyon 300 bini tedarik edilmiş olmasına rağmen 200 bin arttı. Parası olanlara veriliyor dediniz, parası olanlar almasın diye eczanelerden satmadım ben. Bu yıl ben eczaneden sattırmadım, bununla ilgili hakkı olan kimse ona vermeliyiz diye. Dolayısıyla bir milyon 100 bindi. Dünyanın oranlarını söylüyorsunuz, haklısınız. Ama dünya bugüne kadar yoğun aşı yapıyordu. Küresel dünyada aşı arzı yüzde 20 oranında arttı, 2-3 kat artmadı, kapasite belli. İngiltere 25 milyon yapıyordu, 30 milyon yaptı, Almanya 21 milyon yapıyordu 26 milyon yaptı. Biz de 1,3 milyon gibi daha önce yapılan bir oran olduğu için artırabileceğimiz rakam sınırlı. Biz ne yaptık? Bu süreçte 2,3 milyona çıkardık, yani 1,1 milyon geçen yıl yapıldı, biz bu yıl 2,3 milyona çıkardık. Peki şu ana kadar kaç kişiye yaptık, 600 bin kişiye yapıldı."
"Bu dönemin mevsimsel gribi artık Kovid"
Koca, aşının kimlere yapılması gerektiğine ilişkin Bilim Kurulu'nun çalışma yaptığı söyledi. Koca, "En riskliden başlayarak bu gruplar tanımlandı. Bu gruplar dışında, şimdi söylüyorum burada olmayan 80 yaş üstünü de koyduk. Aşımız da 2,3 milyon. Eğer bu noktada böyle devam edersek 75, 70, 65 gibi aşağı doğru indirmeyi hızla planlıyoruz. 1-2 gün içerisinde de sağlık çalışanlarımıza da başlıyoruz." dedi.
Her yıl normalde 42. haftadan başlayarak influenza sürveyansı yaptıklarını aktaran Koca, "Yani, oluyor mu, var mı, başladı mı diye her yıl. Dünya yapar, biz de benzer şekilde. Şu an 47. haftadayız, yani 5 haftadır influenza yok. Şu an influenza yok diyorum."
Bir milletvekilinin "olmayacağı anlamına gelmez" yönündeki eleştirisi üzerine Koca, "Gelmez ama yok diyorum, tedirgin etmeyin insanları demek istiyorum. Şu ana kadar 5 haftadır tarıyoruz, bu dönemde influenza yok. Her yıl bu dönemde çocuk poliklinikleri üst solunum yolu enfeksiyonundan geçmez biliyorsunuz. Şu an üst solunum yolu enfeksiyonu olan çocuk polikliniklerine gidin, çocuk poliklinikleri çok sakindir. En yoğun olan erişkin, dahili poliklinikler daha fazladır. Çünkü, Kovid daha fazla. Bu dönemin mevsimsel gribi artık Kovid."
Türk Eczacıları Birliği'nin (TEB) grip aşısı temin ettiğini ancak izin verilmediği yönündeki iddialara ilişkin Koca, şunları söyledi:
"TEB'in 1,5 milyon aşı dediği normalde ruhsatlı olan aşıyı herkes getirebilir. Ruhsatlı olmayan aşı için Halk Sağlığından, Bakanlıktan izin alınması gerekir. Bununla ilgili elimde belgeler var. TEB diyor ki, 'Ben Hollanda menşeli bir firmadan 1,5 milyon aşı buldum. Bunun fiyatı 12 dolar. Bu firma, tarihi söylüyorum 31 Ağustos'da DMO'ya söylüyor, 11 dolara size veriyorum diyor.' Bize firma 11 dolar diyor, TEB bize 12 dolar diyor, tabii buradan yüzde 4 komisyon alacak ayrıca. Firmanın buraya verdiği teklif 12 dolar ve artı yüzde 4 olacak. Ama yani firma bize 11 dolar veriyor. Sonra firma diyor ki okuyorum, 'Bu Abbott firmasının Hollanda'da üretmiş olduğu aşıdan Türk Eczacıları Birilği ile de paylaşıldı. Tedarikçi depolardan üretici yetki belgesi aşının orijinal olup olmadığını kanıtlayan analiz sertifikası, orijin sertifikası gibi belgeler sağlanamadığı için ürünün gerçekten olup olmadığı teyit edilememiş, ayrıca mevcutsa bile sahte veya bozulmuş olabileceği kaygısıyla tedariğinden vazgeçilmiştir.' Firma diyor. Nerede aşı? Bu kadar söylüyorum. Firmayla zaten bir ay öncesinden irtibattayız."
Bakan Koca, Kovid-19 aşı çalışmalarına ilişkin, yurt dışında Faz-3 aşamasına gelen yakında ruhsatlanabilecek aşılar olduğunu belirterek, Pfizer'in ve Çin Sinovac aşısının Faz-3'ünün üniversitelerde devam ettiğini ve şu ana kadar bu aşılarla ilgili herhangi bir sorun yaşanmadığını söyledi.
Koca, Rus aşısı konusunda ise Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) standartları olduğunu, toksikolojik kısmının tamamlanması durumunda bu aşının da devreye gireceğini belirtti.
Bu aşılarla ilgili de irtibatlarının devam ettiğini ifade eden Fahrettin Koca, "Pfizer ile ilgili aralıkta olma ihtimali, Sayın Uğur Hoca'nın (Prof. Dr. Uğur Şahin) söylemiyle çok zayıf görünüyor. En erken 15 Aralık'tan sonra ruhsat alınabilir. Ruhsatın aralıkta olmama ihtimalinin yüksek olduğu, olursa bize, Türkiye'ye verebileceği rakam 1 milyon. Ocak ayından itibaren de tedrici yıl içinde 25 milyona kadar şeklinde şu an görüşmelerimiz var. Çin aşısı için de aralıkta en az 10 milyon gibi bir aşıyı alabilir olacağız. Bu sayıyı artırmak istiyoruz. Ocak ayında da en az bu kadar olacak. Bu sayı muhtemelen iki katına kadar çok rahat çıkabilir. Bununla ilgili 1-2 gün içinde de sözleşmede imzalanacak. Bu aşıları bizim için şimdi karşılıklı sözleşmenin içeriği dahil olmak üzere teyitleşildi." bilgisini paylaştı.
Yerli aşı çalışmalarına da değinen Koca, 16 aşı çalışmasının bulunduğunu, en erken insan Faz-1 çalışmasına geçen bir aşının olduğunu ve bu inaktif aşının ilk 44 kişiye yapılacağını, onların da bu hafta tamamlanacağını bildirdi.
Bakan Koca, şöyle devam etti:
"Bizim aşımızın devreye girmesi, tahminimiz nisan ayında şeklinde olur. Bizim dünyada erken dönemde aralık ayında aşı çıkar çıkmaz vatandaşımıza güvenilir olan iki aşıyı Türkiye'de şu an uyguluyoruz. Hem Pfizer'i, hem Sinovac'ı uyguluyoruz. Bu anlamda herhangi bir sorun yaşamadık. Antikor oluşuyor. İkisiyle ilgili girişimlerimiz ciddi. En erken dönemde vatandaşımıza temin ederek, yoğun bir şekilde temin ederek aralıkta yaptırmak istiyoruz. Dünyada erken dönemde güvenebilir olduğumuz çıkan aşıyı vatandaşımıza, önce kendimden başlamak üzere yapmak istiyoruz. Bunun içinde yoğun bir çaba içinde olduğumuzdan emin olun. Aralıkta başlayabilirliğimizin de çok yüksek olduğunu bilmiş olalım. Ben sayıyı şimdiden çok söylemek istemiyorum. 10 milyonlarla ifade edilen sayılar olduğundan emin olun."
"Şehir hastanelerinde hasta garantisi iddiası doğruyu yansıtmıyor"
Şehir hastanelerinin "bir hastane" olarak düşünülmemesi gerektiğinin altını çizen Koca, alanında özelleşen ve birçok hastanenin bir arada sağlık dağıttığı hastane şehirleri olduğunu söyledi.
Fahrettin Koca, şehir hastanelerine başvuranların sağlıkla ilgili sorunlarının tamamını bir merkezde sonuçlandırmayı, hastane ve il gezmekten kurtararak bulunduğu bölgede en üst noktada hizmet eden sağlık üssü olmalarını hedeflediklerinin altını çizdi.
Şehir hastanelerinin tek bir yerleşkede bütün sağlık sorunlarına cevap vermek üzere tasarlandığına işaret eden Koca, hastanelerin deprem izolatörleri kullanılarak şiddetli depremlere dayanıklı binalar halinde inşa edildiğini belirtti.
Bakan Koca, şehir hastanelerine hasta garantisi verildiği iddialarına ilişkin, "Şehir hastanelerine hasta garantisi verildiği iddiaları doğruyu yansıtmamaktadır. Acil hizmetler, poliklinik hizmetleri, yatan hasta ve ameliyat sayısında herhangi bir garanti söz konusu değildir. Yatak doluluk oranıyla ilgili de herhangi bir garanti söz konusu değildir. Bir kullanım bedeli var, hizmet bedeli var. Bu hizmet bedelleri 25 yıllık değil. 5 yıllığına veriliyor. Önümüzde Yozgat, Mersin, Denizli gibi 1 yıl sonra ihaleleri serbest olarak yapılabilecek şehir hastanelerimiz olacak. Şu an hizmet veren müteahhit dediğiniz kişiler buraya katılıyor olacak. P2 hizmet bedelini bir başkasına çok rahat verebiliyor olacağız. Hizmetlerin de pahalı olmadığını, hizmetlerin de piyasadan şu an aldığımız fiyatlardan da düşük olduğunu özellikle fizibilite de öngörülen ve güvence altında olan aylık miktarın yüzde 70'i için SUT fiyatlarından yüzde 40 indirim yapıyoruz. Bu miktarı aşan hizmetler için laboratuvar tetkiklerinde yüzde 15, görüntülemede ise yüzde 40 daha indirim sağlıyoruz. Şehir hastaneleri dışındaki kamu hastanelerinde bu fiyatı alamıyoruz." diye konuştu.
Koca, taşınan hastane binalarının özel sektöre devredilebileceği ve farklı amaçla kullanılacağı eleştirilerine karşılık olarak, "Benim asla hiçbir hastaneyi eğitim ve sağlık dışında kullanılmasına müsaade etmeyeceğimden emin olun. Numune, Dışkapı, Yüksek İhtisas dahil olmak üzere... Şehir hastanelerinde bu süreçte hizmet olarak verilen kemoterapi, fizik tedavi gibi tıbbi hizmetleri biz kendimiz işletiyoruz. Biz bu hizmeti dışarıdan almıyoruz. Sadece kira veriyoruz." ifadesini kullandı.
Fahrettin Koca, tahkim konusunda ise "Uyuşmazlık, finansman sağlayanların taraf olduğu kreditörler bir konu ise ilgili husus uluslararası tahkimde ama Türk hukuku uygulanarak uyuşmazlık çözülecek." değerlendirmesinde bulundu.
"Kovid-19 kaynaklı tespit edilmiş ölümlerin sayısı, 8 bin 62'dir"
Sağlık Bakanı Koca, Türkiye'de ölüm bilgilerinin iki kaynakta toplandığını, bunlardan birinin belediyelerin e-Devlet veri tabanında da yer alan defin sayıları olduğunu, diğerinin ise Türkiye İstatistik Kurumu olduğunu belirtti.
Söz konusu iki ayrı veri tabanının birlikte kullanımının yanlış olduğuna ifade eden Koca, ölüm raporlarında bulunan bazı kategorik bilgilerin de yanlış yorumlandığının söyledi.
Ölüm sayıları konusuna açıklık getirdiğini ifade eden Bakan Koca, ölüm bildiriminde kullanılan formun yeni olmadığını vurguladı.
Koca, bu formun 2013'ten itibaren kullanıldığını anımsatarak, bu belgede yer alan iki hanenin önemine işaret etti.
Bu hanelerden biri ölüm şekli, bir diğerinin ise ölüm sebebi olduğunu aktaran Fahrettin Koca, şu bilgileri verdi:
"Ölüm şekli hanesinin amacı, bulaşı hastalık dediğiniz şu bilgiyi veriyor; Ölen kişi silahlı saldırı gibi adli bir vakayla veya hastalık, yaşlılık gibi normal beklenecek bir ölüm mü? Bu sorunun cevabı, doğal ölüm veya adli vaka sonucu ölümdür. Bu haneye, hastalığa bağlı doğal ölümün izahı için bulaşıcı hastalık veya bulaşıcı olmayan hastalık açıklaması da eklenmiştir. Kayıtlar, bu yılki toplam ölümlerin, yaklaşık 10'da 1'inde ölüm şeklinin bulaşıcı hastalık sonucu doğal ölüm olduğunu göstermektedir. 10'da 9'u ise bulaşıcı olmayan hastalık, yaşlılık ve benzeri şeklinde işaretlenmiştir. Bu hanedeki bilgi, ölümün nedenini hastalık bazında göstermez. Buradan Kovid-19 ölüm sayıları anlaşılmaz. Bulaşıcı hastalık eşittir Kovid demek değildir. Bulaşıcı tek hastalığın Kovid-19 olduğunu düşünmek yanlıştır. Raporda, ölüm nedeni hanesi asıl bilgiyi veren kısım alttaki ölüm hanesi ikinci hekim tarafından doldurulur. Defin sonrası alınan kesin ölüm raporunda hastanın onaylanmış ölüm nedeni bu hanede yer alır. İstatistiklerde, Kovid-19'un ölüm nedeni olarak gösterilebilmesi buradaki veriye dayanır. Bulaşıcı hastalığa dayanmaz."
Koca, beledeyilerin e-Devlet veri tabanında yer alan mezarlık bilgi sisteminde söz konusu ildeki defin sayılarının yer aldığını belirtti.
Defin raporlarının ise kişilerin öldüğü ilde verildiğini ifade eden Bakan Koca, belediyelerin verilerinin kendi illerindeki defin sayılarını ortaya koyduğuna işaret etti.
TÜİK verilerinde dağılımın ölen kişilerin ikamet adresine göre yapıldığını, belediye ve TÜİK verileri arasında bir fark oluştuğunu belirten Koca, "Bu farkı yılın 9'uncu ayında görürsünüz. 31 Aralık'tan yeni yıla devrettiğinizde toplam vefat sayıları iki kaynakla eşitlenir. Birkaç il belediyesi verilerine bakıp sonuç çıkarmak, bu iki kaynağı harmanlamak yanlış olur. Yılın sonu beklenirse, TÜİK verileriyle diğer verilerin çakıştığı zaten görülmüş olacaktır." şeklinde konuştu.
TÜİK verilerine göre, geçen yılın 9 ayında ölüm sayısının 329 bin 274, yıllık öngörülen yüzde 2 oranında artışla bunun şimdi 336 bin 518 olmasının beklendiğine işaret eden Fahrettin Koca, şunları kaydetti:
"Bu yılın ilk 9 ayında Kovid-19 kaynaklı ölümler dahil 339 bin 26 ölüm gerçekleşmiştir. Yani aradaki fark 7 bin 244'tür. Kovid-19 kaynaklı tespit edilmiş ölümlerin sayısı 8 bin 62'dir. Ölüm nedenleri, TÜİK tarafından Dünya Sağlık Örgütünün standart sınıflamasına göre yayımlanır. Bu sınıflamada, enfeksiyon ve parazit hastalıkları başlığı altında 21 alt başlık ve 932 hastalık bulunmaktadır. Sadece Kovid değil. Bağırsak enfeksiyonları, hepatit, tüberküloz bunlardan bazıları. Kovid-19 şu an için en çok akla gelenidir. Geçtiğimiz yılın ilk 9 ayında 21 başlık altındaki 932 hastalık sebebiyle ölüm sayısı 8 bin 977'dir. Bu yıl ise Kovid hariç 8 bin 785'tir. Geçen yıla göre üstelik daha azdır. Kovid ölümlerinin 'bulaşıcı hastalık' başlığı altında verilmediği açıktır. Bunları sırf bulaşıcı hastalık sebebiyle ölüm diye Kovid-19 hanesine yazmak yanıltıcıdır."
"29 Temmuz'dan bu yana ağır hasta sayısı 8 kat arttı"
Koca, Kovid-19 vaka ve hasta konusuna da değinerek, dünyada ülkeler arasında test politikası birliği olmadığını söyledi.
Bazı ülkelerin sadece solunum güçlüğü çekenlere bazılarının ise hastanelerde yatanlara test yaptığını, açık test politikaları uygulayanların da bulunduğunu dile getiren Bakan Koca, uluslararası bildirimlerde Türkiye'nin sadece semptomlu hastalara test yapan ülkeler arasında sayıldığını bildirdi.
Vaka sayılarının da bu açıdan kıyaslandığını, DSÖ'nün de böyle bildiğini aktaran Koca, Bakanlık rehberinde de "semptomu olanlara test yapılır" şeklinde yazıldığını belirtti.
Uyumsuzluğa yol açmamak ve normalleşmeyle birlikte dünyanın test politikasından vazgeçtiğini, sadece solunum sıkıntısı olan hastalara test yapılmaya başlandığını o dönemde Türkiye'nin kesitsel taramalar, havaalanları ve sporcular gibi pek çok tarama yapıldığını dile getiren Fahrettin Koca, şöyle devam etti:
"Bu aradaki farkı ayırmak üzere semptomlu olan kişileri göstermek üzere hasta olarak tanımladık. Semptomu olmayan ama pozitif olanlar değildi. Semptomlulara test yapan bir ülke olarak kabul edildiğimiz bir dönemde semptomlu olup testi pozitif çıkanların bildirilmesi daha doğru bir hareketti. Daha önce sonuçlarını kamuoyu ile paylaştığımız saha çalışmalarına da devam edeceğiz. Bilim Kurulumuzla önümüzdeki günlerde bu konuları tartışarak, toplam vaka, yatan hasta, hasta başlığı altında ne varsa bunun hepsini kamuoyu ile paylaşacağımızı ve tabloda nasıl göstereceğimizi de tartışıp göstermiş olacağız.
Hasta olarak tanımladığımız konuda dünyanın politikası değişti. Dünya, kendisine solunum sıkıntısı olarak gelen hastaya test yapıyordu. Benim tarama olarak evde takip ettiğim hastaya yapılmasıyla eş değer miydi?
29 Temmuz'dan bu yana ağır hasta sayımız 8 kat arttı. Bu, vatandaşımızı ve sizleri uyarmıyor mu? Ağır hastamız 8 kat artıyor. Evde semptomu olmayan, hastaneye yük olmayanın sayısı mı sizin için önemli? Bu dönemde şundan emin olun. Pozitif olup semptomu olmasa bile bütün vatandaşlarımız takibe alındı. Filyasyon yapıldı. Bütün vatandaşlarımız telefonla arandı. Bütün vatandaşlarımız HES koduna işlendi. HES kodunda gördüğünüz bütün vatandaşlarımız, herkes orada."
Dünya Sağlık Örgütünde Türkiye'nin başarısını gösteren bir yayın olduğunu vurgulayan Koca, Avrupa'da hiçbir ülkenin başarısının DSÖ'nün sitesinde yer almadığına dikkati çekti.
DSÖ Avrupa Direktörü Hans Kluge'nin virüs taşıyan ya da virüs şüphesi bulunan kişilerin karantinaya alınması, hafif vakaların da karantinaya alınmasının çok önemli olduğunu ve Türkiye'nin bunu salgının başından itibaren yaptığı yönündeki açıklamalarını hatırlatan Bakan Koca, "Avrupa Direktörü Hans Kluge söylüyor. Bir enfeksiyon hastalıkları hocası söylüyor. Hans anlıyor, biz de anlayalım. Vaka tanımlarının standart hale getirilmesi durumu var. Bu konuda birçok ülkede sorun var. Türkiye'de semptomatik vakalarda olduğu gibi semptom göstermeyen vakalar içinde de detaylı raporlama yapılıyor." dedi.
Koca, sağlık personeli alımlarına ilişkin de "Önümüzdeki günlerde KPSS puanına göre ÖSYM tarafından yapılacak merkezi yerleştirme ile 12 bin sözleşmeli sağlık personeli alıyoruz. ÖSYM hazırlık yapıyor. Bununla ilgili 7 bin hemşire, 1700 ebe, 2 bin 864 sağlık teknisyeni gibi devam ediyor." bilgisini verdi.
Başta hekimler olmak üzere sağlık çalışanlarının temel insan hakkı olan sağlık hizmetine adanmış olarak sağlıklı bir toplum olma hedefindeki güç olduğunu vurgulayan Sağlık Bakanı Koca, hekimlerin hastanın nabzını tuttuğu kadar toplumun da nabzını tutabilen bir misyona sahip olduğuna dikkati çekti.
Koca, Türkiye'nin birlik ve birliğinin korunmasında halkın sağlık seviyesinin yükseltilmesinde kararlı olduklarının altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir Kurtuluş Savaşı veriyoruz. Bir salgın hastalıktan kurtulma savaşı. Ulusal bir seferberlik haliyle her vatandaşımız üzerine düşeni yapmaktadır. Bu sefer cephede olan ordumuz askeriye değil tıbbiye ordusu, sağlık ordumuz. Hiç tanımadığı kişileri sağlığına kavuşturmak adına yapmak, kendi hayatını riske atmak aynen bir cephede savaş ile eş değerdir. Bu ordumuzun hakkını ödeyemeyiz. Elimizdeki imkanlarla maddi olarak destek vermeye gayret ediyoruz. Bunun karşılığı maddi olamaz. Toplumumuz nezdinde bu gayretler önemli bir karşılık görmüştür. Sağlık çalışanlarına pandemi zamanında değil gelecekte de ihtiyaç duyacağız. Sağlık çalışanlarımızı korumak zorundayız. Pandeminin yayılmasını engelleyici tedbirlere sıkı sıkıya uymamız, onların üzerindeki yükü hafifleterek onların bu gayretlerine verilebilecek en büyük karşılık olacaktır. Meslektaşlarımın görevi başında Kovid-19'a yakalanmasının meslek hastalığı olarak kabul edilmesinden ve kaybettiklerimizin şehit statüsünde sayılmasından Bakan olarak memnuniyet duyarım. Yüce milletimizin bu yolda atacağı adımı saygıyla karşılarım."
Komisyonda, Sağlık Bakanlığı, Türkiye Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğü, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ile Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığının bütçeleri kabul edildi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.