Tarihi Zalmanda Hanı
Konya Ovası’nın ortasında, Altınekin’in uçsuz bucaksız bozkırlarında yol alırken karşınıza çıkan taş bir yapı, ilk bakışta zamana meydan okuyan bir yalnızlık gibi görünür. Oysa bu yapı, yüzyıllar boyunca kervanların, tüccarların, dervişlerin ve yolcuların uğrak noktası olmuştur:
Konya’nın Altınekin ilçesine bağlı Koçyaka köyü yakınlarında yer alan Zalmanda Hanı, Anadolu’nun kültürel miraslarından bir tanesidir. Yapının kitabesi bulunmadığından dolayı, Zalmanda Hanı’nın yapım tarihi kesin olarak bilinmese de Turgutoğulları’ndan Yusuf Şah Bey’in kızı Sultan Hatun’un 1446 tarihli vakfiyesi, Su-ulmanda (günümüzde Sulmanda veya Zalmanda) bölgesinin vakıf olarak gösterildiğini kaydetmektedir. Bu bilgi, hanın muhtemelen 15. yüzyılın ilk yarısında inşa edilmiş olabileceğine işaret eder.
Adının kökeni üzerine farklı rivayetler bulunsa da, bölge halkının hafızasında “Zalmanda” adı, buradaki hanın asırlardır varlığını sürdürmesinin en canlı kanıtı gibidir. Hanın taş işçiliği Selçuklu mimarisinin izlerini taşımaktadır. Giriş kapısındaki anıtsallık, geniş avlusu ve konaklama odalarının planı, Selçuklu kervansaray geleneğinin tipik örneklerindendir. Hanın yapımında birçok devşirme malzeme kullanıldığı gibi çevresinde de çok sayıda taş eserler bulunmaktadır. Han günümüzde restore edilmiştir.
Peki, bu hanın önemi nedir? Öncelikle, Altınekin’in Anadolu ticaret yollarındaki stratejik konumunu gösterir. Konya’dan yola çıkan kervanlar, Tuz Gölü’nün doğusuna ilerlerken güvenli bir mola noktasına ihtiyaç duyarlardı. Zalmanda Hanı, tüccarların mallarını korumak, yolcuların can güvenliğini sağlamak ve kervanlara yiyecek-içecek temin etmek için inşa edilmişti. Aynı zamanda dini bir işlevi de vardı; yolcuların ibadetlerini yerine getirebileceği bir mescit bölümü bulunurdu.
Ticaret yollarını güvence altına alabilmek için bozkırın ortasında adeta bir “taş zinciri” kurulmuştu. Kervansaraylar, bu zincirin halkalarıydı. Konya’dan Kayseri’ye, Konya’dan Aksaray ve Sivas’a uzanan güzergâhlarda, her 30–40 kilometrede bir han inşa edilmişti. Zalmanda Hanı da işte bu zincirin önemli halkalarından birini oluşturuyordu.
Bugün hanın sessiz taşları arasında dolaşırken, burada konaklamış tüccarların ayak seslerini, develerin çanlarını, kazanlarda kaynayan çorbanın kokusunu ve gökyüzünü aydınlatan meşaleleri hayal etmek mümkündür. Zalmanda Hanı, yalnızca bir yol yapısı değil, aynı zamanda Selçuklu medeniyetinin ticarete, kültüre ve insana verdiği önemin somut bir nişanesidir.
Konya’nın kültürel mirası içinde hak ettiği ilgiyi görmeyen bu han, aslında Altınekin’in tarihsel derinliğini de ortaya koymaktadır. Bugün yapılacak koruma ve tanıtım çalışmalarıyla, Zalmanda Hanı yalnızca taş bir yapı kalıntısı olmaktan çıkıp, Anadolu’nun kervan yolları hafızasında yeniden canlanabilir.