Dinozor
Devletler ‘devam’ için devasa bütçeler ayırırlar. Aksi durum bir bütün olarak yok olmaktır zira… Bir zamanlar 250 civarında caminin, şu kadar medresenin, bu kadar tekkenin olduğu Belgrad’da şimdilerde sadece bir camii açık mesela… Sofya da öyle… Kavala’da ise hiç birisi yok (hepsini gördüm). Size ilişkin olan koruma altında değilse bayrağı altında olduğunuz devletin de bir önemi kalmıyor. Gidin yerleşin Almanya’ya, Amerika’ya daha iyi…
Bu toplum son 300 küsur yıldır (1699’dan beri) ülkesini (vatan toprağını), 200 yıla yakın bir zamandır (1839 Tanzimat) kültür ve medeniyetini, 100 küsur yıldır da (1908 İttihatçı Darbesi) ‘kendisine ilişkin olanı koruyan’ devletini kaybetti. Söz konusu dönem (yenilgiyle) akamete uğrayınca derin bir sessizlik dönemi başladı. Somut olan kültür varlıklarının nasıl talan edildiği, olmayanların ise hangi itibarsızlaştırma sürecine muhatap oldukları tarih kitaplarında yazmaz. Bunları paylaşmanın da zamanı gelecek bir gün… Biraz sabır… "Dürüst insan her zaman gerçeği söyler, akıllı insan ise yalnız zamanında..." demiş G. Bernard Shaw… Buna stratejik akıl denir. Ya da feraset…
Akıllı-ferasetli insan fetihle işgal, istidraçla keramet, riya ile takva, Müslüman ile münafık arasındaki farkı görebilendir. Bu yüzden saf ya da yalın haliyle dürüstlük yetmez, ‘akıllı’ da olmak gerekir. Strateji bazen savaşta geri çekilmeyi, bazen de düşmanı hataya zorlamak için tahriklere düşmeden mevziyi korumayı gerektirir. Barbaros’un büyük deniz zaferi Preveze böyle kazanılmıştır mesela…
Yaşadığın dönemin oyun kurucuları hususunda bir fikrin yoksa, sözgelimi Dünya Ticaret Örgütü, IMF, Dünya Bankası, sermaye piyasası, altın piyasası, döviz piyasası nedir nasıl işler, kimlerin kontrolündedir, kimler hangi manipülasyon gücüne sahiptir bilmezsen, illa da yıkanmış bir beynin varsa; düşman operasyon çeker ve sen de gafletinden, belki de ihanetinden destek olursun... Söz konusu ‘misyon’sa gerisi teferruat diyemeyenlerin gündemi de doğal olarak maaş zammının ötesine geçemeyecektir.
Eğer Türkiye, Suriye sürecinde ülke olarak bu stratejik aklı kullanmasaydı Rusya ile de İran ile de İsrail ile de savaşa girerdi. Ama sabırla takip edilen stratejik akıl her biri için sonuç doğurmuştur. Ya da stratejik akıl 15 Temmuzda iş başında olmasaydı 100 yıllık sessizlik süresi bir o kadar daha uzatılacaktı. Stratejik olmayanı da yüz yılın başında yaşamıştık hatırlarsanız. 1908’de ülke yönetimine el koyan bir kısım gafil (komitacı ve darbeci olduklarından ‘hain’ de denebilir) için yıl 1918 olduğunda geride yaşayabilecekleri bir ‘ülke’ kalmamıştı.
‘Saf’ yani stratejik aklı olmayan hibrit savaştaki taktik ve stratejik geri çekilmeyi yorumlayamaz. Kimi zaman ticaretin dahi ‘diplomasi’ olduğu konusunda bir fikri yoktur mesela... Bu güruh hain değil belki ama doldurduğu heybe düşmanın… Doğrusu ‘misyon’ aleyhine çalışanların kahir ekseriyetinin bu gruptan olduğu kanaatindeyim. Söz konusu kalabalıklar stratejik (akıllı) düşünemediğinden aklı ancak her şey olup bitince geliyor başına…
Bir de durumun farkında olanlar var elbette; her iki yandan da… Bunlardan birincisi işbirlikçi bir diğeri misyon sahibidir. Asıl zorluk da birinci sıradaki ile mücadele etmekte… Geçmişte FETÖ’nün kullandığı ‘kutsallar’ nasıl ki koruma sağlıyor idiyse kendilerine, bir de ‘kutsallaştırılanı’ kalkan olarak kullanan var. Hani şu yolsuzluk sürecinden bahsediyorum. Dananın bacağının kopmasına da az kaldı. Fosilleşmiş düşünceleri karşılık bulmuyor şükür. İsrail her nasıl 7 Ekim sonrası dünya kamuoyunda mahkûm edilmişse, Türkiye’de ‘devlet benim’ diyen dinozorlar da yakında müzeye kaldırılacak ve gelecek nesiller bir fosil kadar bile değer vermeyecek onlara...