KONYA HABER
Konya
Açık
17°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3419 %0,23
48,8992 %0,43
4.866,76 % 0,20
Ara

SIRADANLIĞIN DEĞERİ YA DA AŞIRILIĞIN TATMİNİ

YAYINLAMA:

Kendiliğin kayıtsızlığa dönüştüğü bireysel dünyada insan kendisi için bir oyun, bir sarhoşluk anı, bir oyalanma biçimi, yaşamı teğet geçme aracıdır.

Sıra dışı olmanın paniği yansıyor artık insanların varlığına. Toplumdan kendisini ayrıştırma ama nasıl bir ayrıştırma?

Erick Hobsbawm 20 yüzyılın dramasını “aşırılık” olarak ifade etmişti.
Toplumun inşa ettiği toplumun dışına çıkamaz. Birincisi bu. İkincisi insan diğeriyle (başkalarıyla) sıradanlığın değerini anlar, yüksek anlam potansiyellerine ulaşabilir.
İkincisi toplumdan ayrışmanın SİCK OF MYSELF (Kristoffer Borgli 2022) ve THE MAN WHO SLEEPS (Bernard Queysanne 1974) filmlerinde olduğu gibi zannetmek büyük hata. Üstelik sosyal medyadaki farklılaşmış insanların artık aşırılığın huzursuzluğunda strese kapıldıkları, anksiyeteye düştükleri, depresyona girdikleri bizatihi çektikleri görüntülerle ortaya dökülüyor.

Görülme, duyulma, dikkat çekme, beğenilme arzularının açtığı yaralar selfilerine, videolarına yansıyor.

Ayrıca bu alanda çalışanların insanlara “kendi” olmalarını fısıldayıp durmaları da delirtici olsa gerek. Hangi “kendi”miz bu?

“Ben”i bilmeden insan nasıl “kendi” olabilir.

İçinde yaşadığı toplumu kabullenmeden insan nasıl toplum dışı davranabilir?
Giyiniş biçimiyle, tavırlarıyla, çektiği sosyal medya fotoğraf ve videolarıyla insanlar kendilerini toplumdan ayırdıklarını zannediyorlar. Beğeniler, arzularını tatmin ediyor. Bir işaret parmağının hareketiyle saniyesinde yok olduklarını bilmiyorlar veya bilerek yapıyorlar. “Aşırılık” bir değer gibi sahipleniliyor. Ama hangi aşırılık ve nasıl bir aşırılık?
Sıradanlığın değeri unutulmuş durumda. Zaten hiç sıradan olmamış bir insanın sıradışı/aşırı olması nasıl mümkün olabilir? Kolektif ve dayanışmacı bir yapı olmadan insan nasıl kendisi olabilir? Tanımlanmaya bütüne karşı bir başkaldırı gerçekten de insanın kendiliği midir, kayıtsızlığın bir başka biçimi midir?

Gramsci “kimse toplumun dışında yalnızca insan olarak var olamaz” der.
Bir replik: Kendini kandırmayı, kendini uyuşturmayı, kendi oyununa getirmeyi sürdürebilendin belki ama oyun bitti. Büyük şenlik, ertelenmiş yaşamın yalancı sarhoşluğu bitti. Dünya yerinden kıpırdamadı, sen değişmedin. Kayıtsızlık seni fraklı kılmadı, ölmedin, delirmedin.

Uzun lafın kısası yoktur: Kimse toplumun dışında değildir, toplumun içinde olan da

kendisi değildir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *