TYB Konya’da Mevlânâ ve Yunus Emre konuşuldu
Nuri Şimşekler: “Yunus Emre, “Mevlânâ bizi göreli onun ulu bakışı bizim gönlümüze ayna oldu.” diyor. Bu cümleyi de bilim insanları Yunus Emre’nin, Hz.Mevlânâ’nın meclisinde bulunduğuna dair bir bilgi olarak nitelendiriyor. Bir diğer rivayet de Hz. Mevlânâ vefat ettikten sonra Kubbe-i Hadra olarak bilinen Yeşil Kubbe yapılıyor. Yapan kişi dönemin veziri MuinüddînPervane’nin hanımı Gürcü Hatun. İnsanlardan para toplayıp kalanını kendi bütçesinden karşılayarak o yeşil türbeyi yaptırıyor. O yapıma Yunus Emre de katılıp kerpiçleri yukarıya atıyor. Attığı kerpiç işçi tarafından tutulmadan olduğu yere düşüyor. Bu Sultan Veled’in dikkatini çekiyor, yanına gidip; “Sen o kadar bilge bir kişisin ki, bina yapmayı bırak, gönüller yap...” diyor.Her ne kadar görüştüklerini bilmesek de aynı dönemde yaşamış, aynı sokaklarda nefes almış, aynı yöneticilerin bulunduğu şehirlerde bulunmuş iki gönül gıdası, ilâhî aşkı bizlere hatırlatan kıymetlerimiz olduğunu anlattı.
“Aşk Ancak Bâkî Olandır.”
Doç. Dr. Şimşekler; “Bütün dünyalık şeyleri sevip onlara bağlanmak, fânî şeylere duyulan bağlılık aşk değildir. Mevlânâ’nın “Aşk ancak bâkî olandır.” sözüne karşılık Yunus Emrede diyor ki:
“Ey dost, seni sevelden aklım gitti kaldım ben,
Irmakları terk edip denizlere daldım ben.”
Denizler ilâhî vahdet âlemini temsil eder, ırmaklar ise dünyalık şeyleri temsil eder...” diyerek aslında Yunus Emre’nin ve Mevlânâ’nın birbirinden farklı olmadığını, ikisinin de ilâhî aşk üzerinde durduğunu söyledi ve “İnsanoğlunun yaratılış gayesi kulluktur. Kulluğun da tek ihtiyacı yaratanına bağlı kalabilmektir. Yaradan: “Yatarken, otururken, her durumunuzda beni anınız...” diyor, bu anmak da aşktır. O yüzden her ikisi de bâkî olan aşkı seçmeyi söylüyorlar, fâni olan dünyalık aşkları değil.” diyerek Yunus Emre ile Mevlânâ’nın farklı dillerde aynı konularıişlediklerini ve ilâhî aşkın önemini vurguladı.
Hz. Mevlana: “Kırk İnsana Secde Edeceğine Bir Allah’a Secde Et.”
“Padişahların tahtları ilâhî aşkın yanında tahtadan ibarettir. Allah bu âlem devam etsin diye padişahların gözlerini ve ağızlarını bağlamıştır. Bu suretle taç ve taht onlara tatlı gelir, insanlardan kazanç elde edelim derler. Fakat kazana kazana kum gibi altın biriktirseler de yine ölürler, altınlar ortalarda kalakalır...” diyen Mevlânâ’nın sözleri ile Yunus Emre’nin; “Nice tahta binenler yire düştü. Nice benim diyene sinek üştü…” sözleri arasında bağ kuran Şimşekler, gerçek makamın gönül sultanlığı olduğunu vurguladı. Yollar, köprüler, iş hanları, bedestenler yapmanın yöneticilerin tabii ki görevi olduğunu, ama bir adım daha ileri gidip sosyal ve kalıcı bir şeyler yaparak gönüllere taht kurmalarının daha mühim olduğunu, gönüllere dokunulmadığı sürece yapılan idareciliğin bir yere kadar olduğunu belirterek “Gönüllere dokunanlar asla unutulmazlar…” dedi.
Şimşekler, program sonunda; “Mevlânâ, Yunus, Hacı Bektaş-ı Velî, Ahmet Yesevî, Hacı Bayram-ı Velî gibi değerler, kültür sarayımızın temel taşları, yapılarıdır. Farklı coğrafyalarda, farklı dillerde, farklı üsluplarla, ama aynı kaynaktan, Kur’ân ve Sünnet’ten, beslenip aynı şeyleri söylemişlerdir. Bir binada bütün taşlar aynı değildir, ama hepsi aynı kaynaktan, aynı taş ocağından geliyor…” diyerek konuşmasını tamamladı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.