O dünyanın ilk Master Şefi, Mevlana'nın baş aşçısıydı, yaptığı yemekler tükenmez, herkes doyardı
Konya, 13. yy.’da yaşamış olan büyük aşçıbaşı Ateş-Baz-ı Veli Hazretleri ve farklı çeşitlerden oluşmuş mutfağıyla Orta Asya ve Selçuklulardan günümüze kadar ulaşan büyük bir lezzetin ve kültürün izlerini taşıyor.
Master Şeflerin duayeni
Ateş-Baz-ı Veli, Mevlevi ve Konya Mutfağının piri, Hz. Mevlana’nın ise baş aşçısıydı.
Dünyada ilk anıt mezar yaptırılan Master Şef
Kendisi dünyada muhtemelen adına ilk defa anıt mezar yaptırılan aşçıbaşı olma özelliğine sahip.
Dünyanın yemek uzmanları Konya'ya akın etti
Feyzi Halıcı, 1986 yılında Ateş-Baz-ı Veli’nin hakka kavuşmasının 700. yıldönümü anısına uluslararası bir yemek kongresi hazırlamış, programı İstanbul ve Konya’da gerçekleştirmiş ve dünyanın en ünlü yemek uzmanlarını Konya’ya getirmişti.
Bu kongreden sonra Konya’ya gelen her yemek yazarı veya uzmanı Ateş-Baz-ı Veli’yi ziyaret etmek istemişti.
Ateş Bazı'nın medfun bulunduğu Aşıklar Tepesi'ne Mutfak Müzesi
Uzmanlara göre Konya yöresinin Mevlana’dan sonra turizm açısından böyle bir değere sahip olması, bu değerin farkına varılıp oraya bir Konya Mutfak Müzesi ilave edilmesi ve çevre düzenlemesinin yapılması Ateş-Baz-ı Veli Hazretleri’ni dünya gastronomları için önemli bir ziyaret yeri haline getireceği belirtiliyor.
Ateş-Baz-ı Veli Hazretleri kimdir?
Hayatı hakkında yeterli bilgi yoktur. Mevcut bilgiler, menkıbevî de olsa yaşadığı yıllar ve Mevlevî kültüründeki yeri hakkında fikir verecek durumdadır.
Mevlana'nın babası ile Horasan'dan mı geldi?
Mevlânâ’nın babası Bahâeddin Veled ile Horasan’dan geldiği veya kafileye Karaman’da katıldığı rivayet edilmektedir. Horasan’dan geldiği yolundaki görüş daha kuvvetlidir.
Yemek pişirmek için ateş oldu
Yûsuf b. İzzeddin’e “ateşle oynayan kişi” anlamına gelen Farsça âteşbâz unvanının verilmesi şu menkıbeye dayanır:
Bir gün, mutfakta odun kalmadığını arzetmek üzere Mevlânâ’nın huzuruna girer. Mevlânâ’nın latife olarak, “Kazanın altına ayaklarını sokarak kazanı kaynat!” demesi üzerine öyle yapar; ayak parmaklarından çıkan alevlerle aşı pişirir. Kerametin açıklanmasını istemeyen Mevlânâ, “Hay âteşbâz, hay!” der. Böylece Yûsuf bu olaydan sonra “Âteşbâz” unvanıyla anılmaya başlar.
Aşıklar tepesinde medfun
Âteşbâz-ı Velî’nin türbesi Konya’da Meram yolu üzerinde Aşkan (Âşıkān “âşıklar”) tepesi yakınlarındadır.
Mevlevilikte mutfak manevi eğitim yeri
Mevlevîlik’te mutfak “aşhane” olduğu gibi daha önemlisi, Mevlevîliğe intisap niyazında bulunan kişilerin temel eğitimlerinin yapıldığı yerdir. Mevlânâ zamanında bu önemli görevi “Âteşbâz-ı Velî” Yûsuf b. İzzeddin yerine getiriyordu. Sonraki dönemlerde bu unvan bu göreve tayin edilen kişiler için kullanılmıştı.
Mevlevîhânelerdeki özel ocağa “Âteşbâz-ı Velî ocağı” denir.
Önemli günlerde aş burada pişirilir, ayrı bir yerde saklanan gümüş renkli “Âteşbâz-ı Velî kazanı”, işi bitince yıkanarak özenle yerine kaldırılırdı. Mevlevî dergâhlarında meydân-ı şerifte serili beyaz postun adı “âteşbâz postu”dur. Bu makama teslimiyet, “Mevlevîliğe ikrar vermek”, “çileye soyunmak” demektir. Sâliklerin mürebbisi olan “âteş-bâz türbedarı”nın âyin sırasında semâhânedeki yeri postnişin ve tarikatçı dedenin hizasında idi. Meşîhatnâmeler çok defa “âteşbâz şeyhi” ile gönderilirdi. Kazan ve tencerelerin açılışında olduğu gibi yemekten sonraki “gülbank”te Âteşbâz-ı Velî de zikredilir. Mevlevîlik’te onun makam ve mevkiine daima büyük saygı gösterilmiştir.
Yararlanılan Kaynaklar:
Sâkıb Dede, Sefîne, s. 211, 212-213.
Abdülbâki Gölpınarlı, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, İstanbul 1953, s. 205, 290, 331, 332, 333, 396, 415, 416.
a.mlf., Mevlevî Âdâp ve Erkânı, İstanbul 1963, s. 7, 126.
Konyalı, Konya Tarihi, s. 587.
N. Clément Huart, Mevlevîler Beldesi Konya (trc. Nezih Uzel), İstanbul 1978, s. 141-143.
Hasan Özönder, Konya Velîleri, Konya 1980, s. 115-123.
Hakkı Önkal, “Konya’da Âteş-bâz-ı Velî Türbesi”, İİFD, sy. 1 (1975), s. 223-238.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.