Salgın sürecinde sahiplerine nefes olan tarihi meskenler Safranbolu konakları
Türk kent kültürünün yaşayan en önemli yapı taşlarından biri olan ve bu nedenle UNESCO tarafından Dünya Mirası kabul edilen Karabük'ün Safranbolu ilçesindeki konaklar, yeni tip koronavirüsle (Kovid-19) mücadele sürecinde sahiplerinden daha çok ilgi görmeye başladı.
Kovid-19 tedbirleri kapsamında uygulanan sokağa çıkma kısıtlaması ve "evde kal" çağrıları doğrultusunda apartman dairelerinde kalmak istemeyen konak sahipleri, soluğu daha önce boş tuttukları, genellikle üç katlı, 8-10 odalı, ihtiyaçlara uygun tasarlanmış ve estetik biçimde şekillendirilmiş geleneksel konaklarda aldı.
Özellikle geniş aileler, büyük kültür birikiminin ve yüksek düzeyde ustalığın ürünü olan, atalarından kalma konaklara yerleşti.
Safranbolu Kaymakamı Mehmet Türköz, Osmanlı'dan kalma önemli bir kent olan Safranbolu'nun tarihi ile öne çıktığını ve bu nedenle UNESCO Dünya Miras Listesi'nde bulunduğunu hatırlattı.
İlçede yaşayanların genellikle yazlık ve kışlık olarak iki evi bulunduğunu, birinin tarihi bölgede geleneksel Türk evi, diğerinin ise yeni yerleşim yerindeki apartman dairesi olduğunu anlatan Türköz, Safranboluluların salgın döneminde geleneksel evleri tercih ettiğini dile getirdi. Safranbolu'da yaklaşık 2 bin geleneksel Türk evi bulunduğunu aktaran Türköz, "Vatandaşlarımız pandemi sürecinde dikey mimarideki apartmanlardan çıkarak konaklarına, geleneksel evlerine geldiler ve süreci rahat, sağlıklı bir şekilde geçirmeyi tercih ettiler. Zaten Safranbolu da içinde yaşayarak koruma kültürüne sahip bir şehrimiz." diye konuştu.
Türköz, insanların tarihi yapılarda daha çok hareket edebildiğinin altını çizerek, boş duran bazı konakların yeniden işlev kazanmasının da ilçeye faydalı olduğunu vurguladı.
"ESKİ KENTLERDE BİRLİKTE YAŞAMA KEYFİNİ, SANATINI SÜRDÜRÜRÜZ"
Kent üzerine çalışmalar yapan ve birçok kitabı bulunan, salgın döneminde de geleneksel Safranbolu evinde yaşamayı tercih eden 74 yaşındaki araştırmacı-yazar Aytekin Aytekin de tarihi Safranbolu evlerinin insanların yaşamına göre biçimlendiğini belirtti.
Geleneksel evlerin avluları bulunduğunu söyleyen Aytekin, şu bilgileri aktardı: "Safranbolu evlerinin tasarımında tek bir ilke vardır, odağında insan vardır. Ev insanın yaşam biçimine göre tasarlanır ve yapılır. Günümüzde ise bunun tersi olan bir uygulama var. Safranbolu evleri nasıl insana göre biçimleniyorsa, günümüzdeki beton evlere göre de insanlar biçimleniyor. Ev nasılsa ona uymak zorundasınız. Safranbolu evlerinin zemin artı 3 katlı olması, 8 ila 10 arasında odasının olması, bu odaların güneşi doğumundan batımına kadar görebilmesi... Odalarda saat ve ısı farkına göre hareket yeteneği, her oda içerisinde yeme-içme, yatma, abdest alınabilecek gusülhane ve yüklüğün bulunması, dolapların bulunması insana yaşam keyfi veriyor."
Salgın döneminde 651 metrekarelik geleneksel Safranbolu evinde hayatını sürdürdüğünü dile getiren Aytekin, "Bahçeli evimizde hiç sıkıldığımı söyleyemem. Evler ahşap olduğu için nefes alır. Pencerelerden baktığınızda olağanüstü bir kent panoramasıyla hanları, hamamları, camileri, evleri gözleyebilirsiniz. Oysaki apartman penceresinden baktığınızda karşı apartmanı ve büyük bir beton kütlesinden başka bir şey göremezsiniz. Nefes de alamazsınız. Modern yaşam bizi biçimlendirir, eski kentlerde ise birlikte yaşama keyfini, sanatını sürdürürüz." diye konuştu.
Aytekin, tarihi evlerdeki mutfak ve ambarlarda insanların bir kışı geçirecek kadar yiyecek ve içecek stoklayabildiğine işaret ederek, bu tür geleneksel evlerde komşuluk ilişkilerinin de ileri düzeyde olduğuna dikkati çekti. Kovid-19 ile mücadele döneminde babasından kalan asırlık konakta kalmayı tercih eden 84 yaşındaki Yılmaz Kavuşturucu ise apartman dairesi yerine 3 dönüm bahçesi olan konakta salgın dönemini geçirdiğini, bu karardan dolayı da son derece mutlu olduklarını anlattı.
Kavuşturucu, ahşabın kokusuyla yaşamadan bu atmosferin anlatılamayacağını ifade etti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.