Konya Milletvekilinden sert tepki: Ülkeler tanıdı, zulüm durmadı

Konya Milletvekilinden sert tepki: Ülkeler tanıdı, zulüm durmadı

MHP Konya Milletvekili Konur Alp Koçak, sosyal medya hesabından yayımladığı makalede Filistin’e yönelik uluslararası tutumu sert sözlerle eleştirdi.

Gazze’de yaşananların artık açık bir insanlık sorunu haline geldiğini vurgulayan Koçak, “Filistin’i yaşatmak için harekete geçmenin zamanı çoktan gelmiştir” diyerek uluslararası topluma çağrıda bulundu.

Fransa ve İngiltere’nin Filistin’i tanıma kararlarını olumlu ancak sembolik olarak nitelendiren Koçak, bu adımların Gazze’deki insanlık dramına somut bir katkı sunmadığını belirtti. Tanımanın bir başlangıç olabileceğini dile getiren Milletvekili, asıl çözümün koruma sorumluluğu çerçevesinde ortak ve etkili adımlarla mümkün olacağını ifade etti.

Koçak, 147 ülkenin Filistin’i tanımasına rağmen zulmün durdurulamadığını hatırlatarak, tanımanın ötesine geçilmesi, acil insani yardımların sağlanması, diplomatik baskıların artırılması ve gerekirse kolektif müdahale mekanizmalarının devreye sokulması gerektiğini söyledi.

whatsapp-image-2025-08-05-at-13-01-23.jpeg

1933 Montevideo Sözleşmesi’ne atıf yapan Koçak, Filistin’in devlet olma kriterlerini uzun süredir karşıladığını belirterek, tanıma kararlarının bu kadar gecikmiş olmasının da ayrıca sorgulanması gerektiğini dile getirdi. “Tanınma değil, korunma gerekiyor” diyen Koçak, Gazze’de açlık, susuzluk ve sivil ölümlerin hâlâ önlenemediğine dikkat çekti.

ABD’nin 2011 ve 2024 yıllarında Filistin’in BM üyeliğini veto ettiğini hatırlatan MHP’li Koçak, Washington yönetiminin Netanyahu hükümetine verdiği desteğin Gazze’deki yıkımı daha da derinleştirdiğini belirtti. Ayrıca, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın etkisizliğini ve bazı Arap ülkelerinin İsrail’le ilişkilerini de eleştiren Koçak, bu tutumların Filistin halkının yalnız bırakılmasına zemin hazırladığını söyledi.

Kosova örneğini hatırlatarak 1999’daki NATO müdahalesinin “koruma sorumluluğu” ve “insanî müdahale” ilkeleri doğrultusunda gerçekleştirildiğini ifade eden Koçak, Gazze’de yaşananların bu şartların çok ötesine geçtiğini vurguladı. Uluslararası toplumu harekete geçmeye çağıran Koçak, BM gündemine güçlü müdahale mekanizmalarının derhal taşınması gerektiğini belirtti.

MHP Konya Milletvekili Koçak’ın makalesi şu şekilde:

Filistin: Diplomatik Tanıma mı, Vicdanî Sorumluluk mu?

Fransa ve İngiltere’nin de aralarında olduğu bazı Batılı ülkelerin Filistin’i tanıma kararı alması son günlerde epeyce konuşuldu. Gazze’de soykırım devam ederken gelen bu haberler elbette ki memnuniyet verici, hatta bu haberlerin Gazze’deki trajedinin sona ermesi yönündeki ümitleri güçlendirdiği de bir gerçek. Lakin, bu ülkelerin tanıma kararı almasının sembolik bir jestten öteye geçmesi maalesef pek de muhtemel görünmüyor.

Şunu sorgulamak gerekiyor: 150’ye yakın devletin tanımış olması Filistin’e ne kazandırdı ki birkaç ülkenin daha tanıması neyi değiştirecek? Hatırlatmak gerekir ki Rusya ve Çin’in aralarında olduğu 147 BM üyesi devlet, hâlihazırda Filistin’i bağımsız ve egemen bir devlet olarak tanımış durumdadır. Açıkça görüldüğü üzere, devletlerin kahir ekseriyeti tarafından tanınmış olmak, Gazze’de yaşanan soykırımı engellemek için yeterli olmamıştır. Gazze’de bir dilim ekmeğe, bir yudum suya muhtaç bırakılan mazlum Filistin halkının ihtiyacı ise tanınma değil korunmadır.

Devletlerin hak ve görevlerini düzenleyen 1933 Montevideo Sözleşmesinde devlet olarak tanınma için gerekli görülen dört kıstas (sınırları belirlenmiş toprak, kalıcı bir nüfus, etkin bir hükümetin varlığı ve diğer devletlerle ilişki kurabilme kapasitesi) açısından bakıldığında, Filistin’in çoktan tüm ülkeler tarafından tanınmış olması gerekirdi. Dolayısıyla, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerin tanıma kararına sevinmek mi gerekir, yoksa bugüne kadar Filistin’i tanımadıkları ve soykırım başladığından beri sivilleri korumak adına bir şey yapmadıkları için bu ülkeleri kınamak mı gerekir diye düşünmek lazımdır.

Netanyahu’ya en büyük desteği veren ABD’nin Filistin’in yok edilmesine göz yumduğu bir dönemde üç beş ülkenin daha tanıma kararı almasının, akan kanın ve gözyaşının durmasını, soykırımın sona ermesini ve soykırım suçlularının hak ettiği cezaları almasını sağlayacağını beklemek naiflik olacaktır. Ayrıca, ABD’nin 2011 ve 2024’te Filistin’in BM üyesi olmasına dair kararları veto ederek engellediği hatırlanır ve bu zalimane tavrını sürdürdüğü dikkate alınırsa, yeni tanımaların bazılarının vicdanını rahatlatacağı ama Filistin’i kurtarmaya yetmeyeceği anlaşılacaktır. İslam İşbirliği Teşkilatının etkisizliğini, bazı Arap ülkelerinin ihanetini ve İsrail’e hâlâ silah temin eden ülkelerin vicdansızlığını da unutmamak gerek.

Netanyahu’yu durmaya zorlamak yerine Filistin’i tanımak, elbette ki tek başına yeterli değildir. İnsan hakları dendiğinde esip gürleyenlerin, soykırıma maruz bırakılan sivil bir halkı korumak amacıyla soykırım dâhil her türlü insanlığa karşı suçu işleyen Netanyahu hükümetini durdurmak için yapabileceği esasen çok şey vardır.

Filistin’i tanımış olan ve önümüzdeki dönemde tanıyacak olan ülkelerin bu mezalimi sona erdirmek için acilen somut adımlar atması gerekiyor. Netanyahu’nun Filistin’i haritandan silme planı gerçekleşecek olursa, Filistin’i tanımış olmanın ne anlamı kalır? Bugün Filistin’i yaşatmak için öncelikli olarak yapılması gereken şey, onu tanımak değil onun mazlum halkını korumaktır.

Filistin’i tanıyan ya da tanıyacağını ilan eden ülkeler, bu adımı sadece sembolik bir jest olarak bırakmamalı; somut sonuçlara yol açacak şekilde derhal harekete geçmelidir. Evvel emirde, Gazze’de yaşanan insanlık dramının hafifletilmesi için acil insanî yardımların kesintisiz biçimde bölgeye ulaştırılması sağlanmalıdır. Bu ülkeler, birlikte hareket ederek, BM gündemine Gazze’deki insanlık suçlarına karşı askerî seçenek dâhil güçlü müdahale mekanizmalarının getirilmesini sağlamalıdır.

Hatırlanacağı üzere, 1999’da Kosova’daki insanî kriz gerekçesiyle başlatılan NATO müdahalesi, “koruma sorumluluğu” ve “insanî müdahale” ilkeleri doğrultusunda gerçekleşmişti. Bugün Gazze’de yaşananlar, o dönemdeki müdahaleyi meşrulaştıran şartların çok ötesine geçmiştir. Artık yaşanmamış felaket, çekilmemiş acı, işlenmemiş suç kalmamıştır. Uluslararası toplumun bu tablo karşısında sessiz kalması, hukukî olduğu kadar vicdanî bir sorumluluktur. Üstelik bu sorumluluk, tanıma kararıyla geçiştirilemeyecek kadar da büyüktür. Filistin’i yaşatmak için harekete geçmenin zamanı çoktan gelmiştir.

Kaynak:BBN

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.