80 yıldır dinmeyen acı: 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Soykırımı

80 yıldır dinmeyen acı: 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Soykırımı

Kırım Tatar Türkleri, Sovyet rejimi tarafından 80 yıl önce bugün yani takvimler 18 Mayıs 1944 tarihinde hayvan vagonlarına doldurularak vatanlarından sürgün edildi. işte özyurtlarından edilen Kırım Türkleri'nin acı hikayesi...

Sarf edilen isnatsız suçlar nedeniyle yüz yıllardır yaşadıkları öz vatanından, öz toprağından, atalarından koparılmaya çalışılan bir halk… Kırım Tatar Soykırımının 80. yılında tren vagonlarında ve sürgün yerlerinde yaşanan acılar hala taze, hala yüreklerde…

II. Dünya Savaşı’ndan Kırım’da nasibini almıştır ve 1943’te Stalingrad’da Almanları mağlup eden Kızıl Ordu, stratejik konumu dolayısıyla “Kırım’ın Anahtarı” olarak ifade edilen Orkapı’ya kadar gelmiş ve 10 Nisan 1944’te ise 1941’de Alman ordusuna terk ettiği Kırım’a tekrar girmiştir. Kırım’a giren Sovyet askerleri, Kızıl Ordu’da Almanlara karşı beraber savaştıkları ve hatta Amet-Han Sultan, Abduraim Reşidov ve Fetislam Abilov gibi “Sovyetler Birliği Kahramanı” olarak en üst rütbeden unvan verilen Kırım Türkü askerleri unutarak (!) Nazilerin kurduğu Türkistan Lejyonları’ndan olan ve Kızıl Ordu’daki Türk askerlere kıyasla sayıları çok az olan Mavi Alay birliğinin askerlerini sözde vatana ihanet gerekçesi göstererek suçlamış ve bütün Kırım Türklerine karşı baskı ve şiddet uygulamaya başlamışlardır.

13 Nisan 1944’te ise SSCB İçişleri Halk Komiseri ve Devlet Güvenliği Genel Komiseri Beriya ile Devlet Güvenliği Halk Komiseri Merkulov tarafından Kırım Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin “Sovyet karşıtı unsurlardan temizlenmesi” hususunda talimatname yayınlandı. Bu talimatnameyle yazının ilerleyen kısımlarında da değinildiği üzere soykırım esas sebebi görülmektedir.

Amet-Han Sultan Abduraim Reşidov Fetislam Abilov

Yayınlanan talimatname uyarınca Sovyet karşıtı unsurların tespiti için Kırım Komünist Parti Bölge Komitesi “Olağanüstü Devlet Komisyonu” teşkil etti. Bu görevin başındakiler SSCB Devlet Güvenliği Halk Komiseri yardımcısı Kobulov ve SSCB İçişleri Halk Komiseri yardımcısı Serov’du. Komisyon, Sovyet karşıtı adı altında Kırım’da Türkler başta olmak üzere Slav olmayan milletleri raporlama çalışmalarına başlamış ve Yalta, Akyar, Akmescid, Kerç, Gözleve ve Canköy’e Beriya komutasındaki NKVD kuvvetlerinden 10.000 ila 15.000 kadarı da raporcuları korumak için konuşlandırılmıştır.

Beriya gelen raporlarla beraber Kırım Türklerinin İkinci Dünya Savaşı’nda Sovyet halkına karşı sözde “ihanet faaliyetlerinde” bulundukları iddiasıyla Türklerin Kırım’dan sürgün edilme isteğini 10 Mayıs 1944’te Stalin’e sunmuştur.

Stalin, Beriya’nın bu teklifine bir gün sonra cevap vererek 11 Mayıs 1944’te SSCB Devlet Güvenlik Komitesi tarafından Kırım Türklerinin tamamen Kırım’dan çıkarılmaları ve tarım, sanayi ve ulaşım alanlarında iş gücü açığı bulunan Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nde “özel sürgünler” olarak sürekli ikamet ettirilmelerini karara bağlayan “çok gizli” ibareli kararnameye imzasını attı.

Sürgün operasyonu ile Beriya görevlendirilmiş ve 1 Haziran 1944’e kadar tamamlanması istenmiştir. Kırım’da raporcuların güvenliği için var olan NKVD kuvveti sayısı arttırılmış ve bu kuvvetler Yarımada’nın tüm sathına yayılmıştır. Sürgünde kullanılacak kamyonların ve trenlerin de istasyonlara varması ile hazırlıklar tamamlanmıştır.

Peki, bu kadar hazırlık yapılırken Kırım Türkleri ne yapıyordu?

4’ü general, 80'den fazla albay, 100'ün üzerinde yarbay ve yüzlerce orta ve küçük rütbeli subaylar ile beraber 53.000 mevcutla Kızıl Ordu'da canlarını ortaya koyarak savaşıyordu ve en üst rütbeden taltif olan Sovyetler Birliği Kahramanı madalyalarıyla ödüllendiriliyordu! Kırım’da yalnızca aileleri vardı. Kadınlar, çocuklar, sakatlar ve yaşlılar!

Görsel: 1943’te Vatanlarında Son Günlerini Geçiren Kırım Tatarları

Kaynak: (“Історична правда-a”, 2017)

18 Mayıs 1944…

Saat tam 04.00…

Kırım, Kızıl Ordu askerlerinin sokaklarda yankılanan ayak sesleri ile bir kez daha kana ve gözyaşına boğulmaktadır. Askerler ellerinde silahlarla uyumakta olan Kırım Türkü ailelilerin evlerine giriyor ve ev ahalisini “Sovyet Devleti adına! Vatana ihanet suçundan hepiniz Sovyetler Birliği'nin diğer bölgelerine sürgüne gönderiliyorsunuz!” diye bağırarak uyandırıyorlardı. Yanlarına çok fazla bir şey almalarına izin verilmiyor ve bir an önce de hazırlanmaları için sürekli baskı uygulanıyordu.

İnsanlar ise sabahın 04.00’ünde uyku sersemliğiyle yataklarından kalkmış ve silahların gölgesinde korku, endişe ve panik ile hazırlanmaya çalışıyordu. Hazırlanmaları için bazen beş dakika, bazen on kimi zamanda on beş dakika veriliyordu. Bunun haricinde niçin, nereye, ne zaman ve nasıl götürüleceğiz soruları hep cevapsız kalıyordu. Emir kesin ve açıktı: hazırlanın ve dışarı çıkın!

Ne olduğunu anlamayan, nereye, ne zaman ve hangi koşullar altında götürüleceğini bilmeyen Türk ahali ise başlarında silahlı Sovyet askerleri ile evlerinden çıkarılarak bulundukları yerlerin toplanmaya en uygun olan bölgelerinde tecrit ediliyorlardı. Toplanma yerlerinde tecrit edilen bu korumasız insanlara, askerler kimi yerlerde kaçmaları için fırsat veriyor ve daha sonrada arkalarından ateş açarak öldürmeler gibi keyfi muameleler yapıyordu. Sağ kalabilen insanlar ise kendilerini yüzyıllarca yaşadıkları vatandan ayıracak trenlerin olduğu istasyonlara taşıyacak kamyonları beklemeye başlamışlardı. Kırım Türkü erkeklerinin çoğunluğu “Sovyet Devleti adına” II. Dünya Savaşı’nın meydanlarını doldurmuş ve geride kalan eli silah tutan erkekler de iki gün önce “Emek Ordusu”na alınma bahanesiyle tecrit edilmişti. Karşı koyabilecek kimse yoktu.

Kırım Türklerinin evlerinden çıkartılıp toplanma yerlerinde tamamen tecrit edilmeleri sağlandıktan sonra kamyonların harekete geçmesi için emir verildi. Kamyonlar toplanma meydanları ve istasyonlar arasında sayısız sefer yapmaya başlamışlar ve insanları istasyonlara taşımışlardı. İstasyonlara getirilenleri de hiç vakit kaybetmeden hayvan ve yük taşımada kullanılan tren vagonlarına dağıtılıyor ve vagon değiştirmelerine de asla izin verilmiyordu. Tıka basa insan istifi ile dolan her vagonun kapağı bir bilinmeze doğru sıkı sıkıya kapatılıyordu. Kırım Türklerinden oluşan ilk sürgün kafilesinin bu şekilde yola çıkmasından sonra Serov ve Kobulov, Beriya’ya bir telgraf çekerek durumdan haberdar etti.

Çekilen ilk telgrafa göre ilk gün akşam saat sekiz itibariyle toplam 90.000 kişi istasyonlara götürülmüş ve bunlardan 48.400 kişi gidecekleri yerlere gönderilmişti. 19 Mayıs’ta ise Beriya’ya iki telgraf birden çekildi. İlk telgrafta öğlen 12.00 itibariyle istasyonlara toplam 140.000 kişinin götürülerek bunlardan 119.424 kişinin gönderildiği, ikinci telgrafta ise akşam saat 18.00 itibariyle istasyonlara getirilenlerin toplam 165.515 mevcuda ulaştığını ve bunlardan da 136.412 kişinin gidecekleri yerlere gönderildikleri bildiriliyordu.

18 Mayıs 1944 Perşembe günü saat 04.00’te başlayan operasyonun 20 Mayıs Cumartesi günü saat 16.00’da bittiğini bildiren son telgrafta ise toplam 180.014 kişinin altmış yedi vagona doldurularak yola çıkarıldığı, bunlardan altmış üç vagonda bulunan 173.287 kişinin gitmeleri gereken yerlere gönderildiği, geriye kalan dört vagonun ise aynı gün yola çıkacağı ve ayrıca Kırım Rayon Askeri Komiserliklerinin askerlik çağında olan 6.000 Kırım Türkünün Kızıl Ordu üniformasıyla askere sevk edildiği (!) ve diğer taraftan da Beriya'nın emri ile 5.000 Kırım Türkünün Moskova kömür madenlerinde çalışmaya gönderildiği ifade edilmiş ve bunlar ile beraber toplamda 191.014 kişinin sürgün edildiği belirtilmiştir.

Kırım’ın Sovyet karşıtı unsurlardan ancak daha derin ve gerçek anlamıyla gayr-i Slav unsurlardan arındırılması işlemi 4 Temmuz 1944’te tamamen sona ermişti. Başından sonuna kadar operasyonu titizlikle yürüten Beriya operasyonun bittiğini ilan eden raporunu büyük bir gururla Stalin’e sundu. Raporda yarımadadan toplam 225.009 kişinin sürgün edildiğini bildiriyordu. Bunların içinde 183.155 kişiyle Kırım Türkleri zirveyi alıyordu. 1783’te Kırım’ı işgal eden Çariçe II. Katerina’nın rüyalarını süsleyen ve gerçekleşeceği günü “kutsal gün” ilan ettiği “Türksüz Kırım” hayali artık gerçekleşmiş oluyordu. İşte bu kutsal günü gerçekleştirmekten büyük mutluluk duyan Sovyet devleti bir kutlama tertip ederek sürgün operasyonunda görev alanlara nişan ve madalyalar takdim ediyordu. Coşku ve mutluluk duygularının tavan yaptığı bu kutlamanın tam ortasında Kobulov’a bir haber ulaşır.

Gelen haberde henüz Kırım Türklerinin bölgeden tamamen çıkartılamadığı, Azak Denizi ile Sivaş arasında yer alan ve halkı balıkçılık ile tuz üretiminde çalışan Arabat köyündeki Kırım Türklerinin unutulduğu ve dolayısıyla operasyonun tamamlanamadığı belirtiliyordu. Böyle bir haberin sürgün operasyonunun sözde şerefine tertip edilen bir kutlamada gelmiş olması Kobulov’u oldukça derinden etkiler ki bir vahşete daha imza atarak 2 saat içerisinde orada tek bir Kırım Türkü’nün kalmaması için emir verir.

Ancak, Kırım Türklerini taşıyan trenlerin tamamının çoktan yola çıkmış olması köy halkının onlara yetiştirilmesini imkânsız kılmıştır. Bunun üzerine kana susamış vahşi zihniyetleri bir kez daha harekete geçer ve Arabat’taki bütün Kırım Türklerini büyük ve eski bir gemiye bindererek ve mahzene kapatmışlardır. Daha sonra gemiyi Karadeniz’in derin bir yerine getirip içeresindeki insanlar ile batırırlar. Bu faciadan tek bir kişi bile kurtulamamıştır. Kobulov ve diğerleri artık nihayet rahatlayabilmiştir (!). Ölüm trenlerinde olan diğer Kırım Türkleri ise “insan” istifleriyle dolu kapalı vagon kapılarının ardında başlarına gelen felaketin acısıyla baş başa kendilerini bekleyen sona doğru bir yolculuk içerisindeydiler.

Sürgünün tarihe mal olmuş utanç vesikası Devlet Güvenlik Komitesi Kararnamesi operasyonun düzenli ve sorunsuz bir şekilde halledilmesi için kâğıt üzerinde her türlü talimatı vermiş görünmektedir. Kararnameye ilave olarak gerek sürgün esnasında gerekse de taşıma ve yerleşme işlemi esnasında alınması gereken tedbirlerin belirtildiği kısımda sürgünlerin yol boyunca sağlık sorunlarıyla ilgilenilmesi de belirtilmişti. Bu konudaki sorumlu ise SSCB Sağlık Halk Komiseri Miterev’di. Verilen talimat uyarınca Türklerin bulunduğu her vagona gerekli tıbbi malzemeler ile birlikte bir doktor ve iki hemşirenin sözde tahsis edilmesi gerekmekteydi. Ayrıca, iaşenin karşılanması için bütün vagonlara günlük olarak sıcak yemek ve su temin edilmesi de sözde uygun görülmüştü.

Ancak, kararnamenin talimatlarına daha Kırım’dan çıkarılmalar başlandığı zaman uyulmadığı görülmüştü. Sözde vagonlarda olması gereken sağlık personelinin sadece trenlerin durduğu istasyonlarda nadiren bulunmuş olması ve sıcak yemeğin ise günde bir kere ve sadece belirli istasyonlarda verilmiş olması bu duruma örnektir. Bu açıdan kararnamede ki bu talimatların sadece sürgüne insani bir görünüm kazandırmaktan ibaret olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Uygulanmayan bu talimatlar sonucunda insanların açlıktan güçleri tükenmeye başlamış ve kemikleri sertleşmiştir. Birçoğu ise bu felaketin ağırlığına dayanamamış ve aklını yitirmiştir.

Bütün bu soykırımın yanı sıra tarihi gördüğü en büyük cani Stalin ve Sovyet hükümeti Kırım Türklerinin geride kalan mülklerine dahi tasallut etmiş ve bir kararname daha yayınlayarak Kırım Türklerinin söz konusu mülklerinin yağmalanması ve hatta sanatsal ve müzelik değeri olan eşyaların ayrılmasını dahi emretmiştir. Çok sanat ve kültür düşkünü gözüken bu zihniyet yalnızca Kırım Türkleri değil Ahıska ve Çeçen-İnguş gibi esir ettiği milletlere karşı bu utancı her zaman yaşayacaktır.

Görsel: Söz Konusu Kararname

Kaynak: (“Історична правда-b”, 2015)

Sürgün operasyonunu müteakiben SSCB İçişleri Halk Komiseri Leonid Beriya 4 Temmuz 1944’teki açıklamasında Kırım Türklerinin tamamının gönderildikleri yerlere ulaştıklarını ve bunlardan 151.604 kişinin Özbekistan’a ve 31.551 kişinin de Rusya Federasyonu’nun diğer bölgelerine gönderildiklerini bildirdi. Beriya verdiği bu bilgilerle yol boyunca hiç kimsenin hayatını kaybetmediği imajını oluşturmaya çalışmaktadır. Ancak Kırım Türklerinin yaklaşık 22 gün süren ölüm yolculuğunda nüfuslarının neredeyse yarısını kaybettiği bir gerçektir. Sürgünden 22 yıl sonra, 1966’da Kırım Türk Milli Hareketi mensuplarınca Kırım Türklerinin nüfus sayımı yapılmış ve neticede sürgün edilen halkın toplam sayısının 238.500 olduğu tespit edilmiştir. Toplamdaki bu rakamın 205.900’ünü yani %86.4’ünü kadınlar ve çocuklar oluşturmaktadır. Nüfus sayımına Kırım’dan göç ederek ayrılanlar, askere gidenler ve Emek Ordusu’na alınanlar dahil edilmemiştir. 112.700 çocuktan 60.034’ü, 93.200 kadından 40.085’i ve 32.600 erkekten 12.061’i ölüm yolculuğunda ve sürgünün ilk yıllarında hayatını kaybetmiştir. Bu rakam sürgüne gönderilen halkın “%46.2”sine tekabül etmektedir.

Kırım Türk Milli Hareketi mensuplarının yaptığı bu nüfus cetvellerinde aynı zamanda ölenlerin ne zaman ve ne sebepten öldükleri de yazmaktadır. En çok ölüm sebebi açlıktır. Açlıktan sonra hastalık ve Özbekistan’da pamuk tarlalarında çalıştırılırken gördükleri şiddet gelmekteydi. Hastalananların ölüm sebebi ise yine bir vahşet örneği olarak “öldürücü ilaç” almaları olmuştur. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde herhangi bir topluluğa karşı işlenen kitlesel suçlar “soykırım” olarak ifade edilmektedir. Kırım Türklerinin sürgün sırasında ve sonrasında nüfusunun %46’sına kadar varan ürkütücü boyutlarda verdiği kayıplar Kırım Türklerine karşı işlenen bir soykırım girişiminin en açık ispatıdır.

Ancak sürgün adı altında “soykırım”a dönüşen 18 Mayıs 1944 dahi Kırım Türklerinin içindeki vatan sevgisi ve iman ateşini söndürememiş ve bu millet Antlı Şehidi Numan Çelebi Cihan’ın milletinin yarasını sarmak için ant ettiği yemini tutmak için İsmail Gaspıralı’nın çizdiği yolda Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun yolbaşçılığında Kırım Tatar Milli Hareketi’ni başlatmış ve Vatan Kırım’a geri dönmeyi dünyaya örnek olacak şekilde başarmıştır. Çariçe II. Katerina’nın düşlediği ve Stalin’in de gerçekleştirdiğini sandığı “Türk'süz Kırım” safsatasını da tarihe gömmüş ve düşleri kabusa çevirmiştir.

Genç Tatar

“18 Mayıs 1944’de soykırımda hayatını kaybeden tüm Kırım Türklerine rahmet diliyoruz. Bu yazının hazırlanmasında Genç Tatar ve Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Konya Şubesi’ne teşekkür ederiz.”

KAYNAKÇA:

Bayar, N. K. (2018, 26 Temmuz). Kırım Tatar Sürgünü’nün Hukukî Değerlendirmesi. Erişim Adresi: http://www.surgun.org/yazilar/21-k-r-m-tatar-suerguenue-nuen-hukuki-degerlendirmesi Erişim Tarihi: 13.5.2021

Історична правда-a. (2017, 19 Mayıs). За рік до Вигнання. Кримці в об’єктиві Герберта Ліста. Erişim Adresi: https://www.istpravda.com.ua/artefacts/2017/05/19/149804/ Erişim Tarihi: 1.6.2021

Історична правда-b. (2015, 2 Temmuz). Кримські татари - ціна війни, ціна миру. Erişim Adresi: https://www.istpravda.com.ua/digest/2015/07/2/148470/ Erişim Tarihi: 1.6.2021

Karatay, Z. (Yapımcı) ve Karatay Sarısoy, N. (Yönetmen). (2012). Kırımoğlu: Bir Halkın Mücadelesi [Belgesel]. Türkiye.

Kırım Tatarlarının Sürgün Kararnamesi – Deportation Decree No. 5859ss. (2018, 2 Kasım). Erişim Adresi: http://www.surgun.org/belgeler/29-kirim-tatarlarinin-surgun-kararnamesi-deportation-decree-no-5859ss Erişim Tarihi: 13.5.2021

Kırımlı, H. (2017, 6 Haziran). Kırım Tatarları Kimdir?. Erişim Adresi: http://www.kirimdernegi.org.tr/temel-bilgiler/kirim-tatarlari-kimdir Erişim Tarihi: 11.5.2021

Kısly, M. (2015). Post-Traumatic Generation: Childhood Of Deported Crimean Tatars in Uzbekistan. Uluslararası Suçlar ve Tarih, (16), 71-94. Erişim Adresi: https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/700970

Özcan, K. (2002). Vatana Dönüş: Kırım Türklerinin Sürgünü ve Millî Mücadele Hareketi (1944-1991). İstanbul: Tarih ve Tabiat Vakfı Yayınları

Tanatar, B. (2018, 19 Ocak). Kırım Tatar Sürgünü – 18 Mayıs 1944. Erişim Adresi: https://www.vatankirim.net/kirim-tatar-surgunu-18-mayis-1944-bulent-tanatar-71/ Erişim Tarihi: 12.5.2021

Kaynak:Veli SÖYLEMEZ

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.