KONYA HABER
Konya
Parçalı bulutlu
17°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,2772 %0,27
48,3439 %0,46
4.751,22 % -0,09
Ara
BBN Haber Video Haber İstiklal Marşı'nın bestecisi: Osman Zeki Üngör

İstiklal Marşı'nın bestecisi: Osman Zeki Üngör

"İstiklal Marşı", "İlim Marşı", "Azmü Ümit Marşı", "Töre Marşı", "Türk Çocukları" ve "Cumhuriyet Marşı" gibi eserlere imzasını atan Osman Zeki Üngör vefatının 63'ncü yılında anılıyor

Okunma Süresi: 3 dk

İstiklal Marşı'nın bestecisi, Türkiye'deki ilk konser keman sanatçısı, ilk senfonik orkestranın kurucularından ve ilk orkestra şeflerinden olan Osman Zeki Üngör'ün vefatının üzerinden 63 yıl geçti. Üsküdar'da 1880'de dünyaya gelen Üngör'ün dedesi Osmanlı'nın saray orkestrası olan Muzıka-yi Hümayun bünyesinde "Fasl'ı Cedid"i tertip eden Santuri Hilmi Bey, babası Şekerci Hacı Bekir ailesinden Hüseyin Bey'di. Üngör, dedesinin de isteğiyle 7 yaşında çalmaya başladığı kemanda ustalaştı ve 11 yaşına geldiğinde Muzıka-yi Hümayün'da senfonik orkestra üyeliğine seçildi. Girdiği bu bandoda yeteneğiyle II. Abdülhamid'in dikkatini çeken ve Batı müziği öğrenimi görüp konser kemancısı olarak yetiştirilen Üngör, o tarihten itibaren özel hocalarla çalıştı. Üngör, Vondra Bey'den keman, D'Aronda Paşa'dan müzik nazariyatı, solfej, klasik fon felsefesi ve tarih dersleri aldı ve bu eğitimlerin sonucunda da ilk Türk konser kemancısı oldu.

İLK TÜRK KONSER KEMANCISI

Bu arada Beşiktaş Askeri Rüşdiyesi'nde okuyan Zeki Üngör, resitallerde ve sarayın resmi davetlerinde çalarken, "Fasl'ı Cedid"de ve Saffet Atabinen'in ilk defa düzenlediği senfoni orkestrasında baş kemancı olarak çalıştı.  Üngör daha sonra binbaşı rütbesiyle Saray Orkestrası Şefi olurken, repertuvarında çoğunlukla marşlar ve popüler parçalar bulunan orkestrayı modernleştirme çabasında olan Saffet Atabilen'i destekleyen sanatçıların başındaydı.

TÜRK ORKESTRASININ ÇIKTIĞI İLK AVRUPA TURNESİNİN ŞEFLİĞİNİ YAPTI

Muzıka-yi Hümayun'da ve İstanbul Erkek Muallim Mektebi'nde öğretmenlik yapan Üngör, bağımsız kadrosu olan ilk Türk senfoni orkestrasıyla Union Française'de ilk defa saray dışında halka yönelik konserler verdi ve orkestra şefi olarak iki ay süren Avrupa turnesine çıktı. İlk olarak Viyana'da, ardından Berlin, Dresden, Münih, Budapeşte ve Sofya'da sahneye çıkan sanatçının çıktığı bu turne, bir Türk orkestrasının çıktığı ilk Avrupa turnesi oldu. Avrupa şehirlerinde de orkestralar idare ederek konserler veren Üngör, asıl ününü Mehmed Akif Ersoy'un yazdığı İstiklal Marşı'nı 1922'de besteleyerek elde etti. Cumhuriyet'in ilanından sonra vazifesini Ankara'ya naklederek Ankara Riyaset-i Cumhur Musıki Hey'eti şefi oldu.  Musıki Muallim Mektebi'nin kurulmasında da önemli rol oynayan Üngör, 1924'ten 1934'e kadar bu okulun müdürlüğünü yaptı. Üngör, 1926'da Türkiye'nin tanıtımını yapmak için Avrupa sahilini boydan boya dolaşan Karadeniz Gemisi'yle gezecek orkestrayı oluşturdu ve 4 ay boyunca her limanda konser verdi. 1934'te emekliye ayrılan Üngör bir müddet Teşvikiye Caddesi'ndeki Maçka Palas'ta oturdu ve 28 Şubat 1958'de İstanbul'da vefat etti. Cenaze töreninde özel izinle İstiklal Marşı çalınan Üngör'den önce bu izin sadece Mehmet Akif Ersoy için verilmişti. Üngör'ün başlıca eserleri, "İstiklal Marşı", "İlim Marşı", "Azmü Ümit Marşı", "Töre Marşı", "Türk Çocukları" ve "Cumhuriyet Marşı" oldu.

İSTİKLAL MARŞI'NIN BESTELENMESİ

Osman Zeki Üngör, İstiklal Marşı'nın besteleniş hikayesini şöyle anlatmıştı: "İstiklal Savaşı'nın devam ettiği sıralarda ben, Muzıka-yi Humayun muallimi idim. Yani doğrudan doğruya Saray'a ve Vahdettin'e bağlıydık. Bando, Fasıl Takımı ve Orkestra benim emrimde idi. Şişli'de Uğurlu Han'ın 4 numarasında oturuyordum. Kurtuluş ordusu süvarilerinin İzmir'e girdiklerinden iki veya üç gün sonra evimde, Talim-Terbiye Heyeti azası ve terbiye mütehassısı dostum Haydar merhumla oturuyorduk. Kapı çalındı. İlkokul öğretmeni İhsan merhum geldi. Büyük bir heyecan içinde, süvarilerin İzmir'e girişlerini anlatmaya başladı. Hepimiz coşmuştuk. Hemen kalkıp piyano başına geçtim ve derhal içimde doğan parçayı çalmaya koyuldum. İlk etapta marşın giriş kısmındaki akoru oluşturdum. Bu şekilde iki, üç mezür yaptım. Arkadaşlarım, 'Aman, bu çok güzel bir şey olacak.' dediler. Bunun üzerine İhsan'a İzmir'in kurtuluşunu ve büyük zaferi bütün teferruatı ile anlatmasını rica ettim. O anlattı, ben çaldım. Böylece kısa zamanda eserin taslağı ortaya çıktı. Ertesi gün de çalıştım. İki gün sonra beste bitti. Götürüp arkadaşlara gösterdim. Çok beğendiler. Bunun üzerine bu müziği Milli Marş olarak takdime karar verdim." (AA)

 

 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *