Kelime-i Tevhid'in faziletleri
“Kıyâmet günü bir kişi amelleri tartılmak üzere mizana getirilir ve günah ve hatalarının yazılı olduğu doksan dokuz sicil (büyük defter) açılır. Her bir defter gözün görebildiği yer kadar geniş ve uzundur. Mizanın bir kefesine konulur. Allâhü Teâlâ ona: “Bu defterlerde bulunan (günahlardan) bir şeyi inkâr edebilir misin? Kirâmen Kâtibîn meleklerim (yapmadığın şeyleri yazarak) sana zulmettiler mi?” diye sorar. Kul, ‘Hayır, yâ Rabbi’ der. Allâhü Teâlâ:
“Bu günahlara karşılık olacak bir sevabın var mı?” diye sorar. Kul, “Hayır” der. Allâhü Teâlâ: “Muhakkak senin, bizim nezdimizde büyük bir sevabın vardır ve bu gün sana asla haksızlık edilmeyecektir” buyurur ve üzerinde ‘Lâ ilâhe illallâh’ yazılı bir kâğıt çıkarılır ve mizanın diğer kefesine konur. Günahların yazılı olduğu defterlerden ağır gelir. Zira Allâhü Teâlâ’nın ismiyle tartılan hiçbir şey ondan ağır gelemez.”
“Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlullah” kelime-i tevhîdi Kur’ân harfleriyle yirmi dört harfdir. Kul kelime-i tevhîdi kalbi ile ihlâsla söylerse Rabbimiz Teâlâ buyurur ki:
“Yirmi dört harf(li kelime-i tevhîd) ile geldin. Gündüz ve geceyi yirmi dört saat olarak yarattım. Bu saatlerde işlediğin gizli ve âşikâr, büyük küçük, hata ile yahut kasten, sözle yahut fiille işlediğin her günahı bu kelime-i tevhîd hürmetine bağışladım.
Azîz Mahmûd Hüdâî (k.s.) buyurdu:
İyi bil ki kelime-i tevhîd zikri ve zikrullah (Allah ism-i celâlinin zikri) Allâhü Teâlâ’ya ulaştıran yolların en yakınıdır. Ancak Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) ulaşan bir silsileye mensup kâmil bir mürşid telkîniyle olmak şarttır. (Hulâsatu’l-Ahbâr, A. Mahmûd Hüdâi)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.