AYAKÜSTÜ TERAPİ
Bir dönem ülkemizde modernleştirme ajanları vardı. Örneğin Hürriyet Gazetesi’nde bir dönem yazan Ayşe Arman bunlardan biriydi.
Modernleşmeyi züppeleşmeye indirgemişti. Bu züppeleşmenin niteliğini ise daha çok cinsellik oluşturuyordu. Röportaj yaptıkları insanlarla fotoğrafları cinselliği çağrıştıran düşünsel ve duygusal kadrajlamalar içerirdi.
Özellikle de kadınların modernleşmesine takmıştı, köşesindeki yazılarda.
Mükemmel kadın sürtüğün tekiydi ona göre.
Bir kadın mutfakta anne yatakta orospu olmalıydı ona göre. Kafiyeli cinsel çağrışımlar da yapardı böyle. Ona rehberlik yapan ise Ertuğrul Özkök’tü. O da lümpen Pazar yazıları yazardı; ince zevklerin (öreğin iyi bir şarabı bilmek), modern gündelik hayatın ve insanların nasıl olacağına dair.
Çok şey gibi onlar da geride kaldı. Türkiye’de insanlar, kurumlar vb. modernleşti mi; tartışılır? Zaten mesele de bu değildi, bazı insanlar modernleşme adı altında kendi hayatları dayatıyorlardı; modernleşmeyi bildiklerinden veya modern olduklarından değil.
Günümüzde de belki de bu modernleşme ile gelenek arasında kalınmasından mütevellit derin psikolojik çatlaklar olduğu kesin, insanların dünyasında. Bu gündelik yaşamdaki şiddet gösterilerinde, artan antidepresan hapların kullanımında görmek mümkün. Bununla birlikte ilginç biçimde insanları bulundukları psikolojik dertlerden kurtarmaya kendini adamış gibi görünen insanlar var. Bunların kimisi profesyonel, kimisi amatör, kimisi ise ne profesyonel ne de amatör.
İnsanları dolapların içine sokup orada bir gün bekletenler…
Dua seansları düzenleyenler…
Dans ve boşalma terapileri organize edenler...
Yazı, güzel konuşma adı altında hem sosyalleşme hem rahatlama atölyeleri düzenleyenler…
Sosyal medyada hiç durmadan konuşup öğüt ve akıl verenler…
Tinsel kurtuluş reçeteleri sunanlar…
İnsanları psikolojik sıkıntılarından kurtarmak için merdiven altı bir psikoterapinin geliştiğini söylemek mümkün.
Ayaküstü bir terapi yöntemi ile insanlara bu dünyada mutluluğu ve huzuru hediye edebilmek mümkün mü?
İnsanlar kendi travmalarıyla yüzleşip yaşamak yerine daha büyük bir travma satın alıyor olmasın?
İhtimal ki travmanın, psikolojik sorunların ne olduğu konusunda bile bir fikri olmayan insanların bir modanın, bir akımın içinde sürüklendiklerini fark etmeleri imkânı da yok.
Biz herhangi bir konuda yardım almaya gittiğimizde yardım aldığımız bizi yardıma daha çok muhtaç ediyorsa bu durum yardıma muhtaçlığı üretmek demektir. Şu bir gerçek ki Ayşe Arman’ı da anlamamıştı o dönemin insanları; isteyecek neyi kalır böyle bir insanın, verileni alır.
İnsanın en kötü hali kendini bilmez ve yönetemez haline dönüştürüldüğünü bilmediği haldir.
İnsan kurtarıcıların ellerinden çekip aldıkları yaşama zevklerini dişiyle tırnağıyla savunmalı.
…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.