Ali Ulurasba

Ali Ulurasba

BİR ÇEKİCİ EYLEMSİZLİK OLARAK RETORİK

BİR ÇEKİCİ EYLEMSİZLİK OLARAK RETORİK

Ah evet retorik… Ne de afili. Ben söylerim gerisini onlar düşünsün… Çok klas bir hareket doğrusu.

Egzotik düşüncelerin düştüğü dilin kıvrımlarında kendini sloganlarla, metaforlarla yeniden üretmesi ve böylece içi boş söylemin gizlenmesi ne ala.

Retorik bir gizlenme biçimi.

Retorik doğrudan söyleyememenin ifşası.

Huizinga’nın ifadesiyle oyun çağı olan mitolojik çağın bir eseri retorik. Dilin ifade biçimindeki hiçbir şey gerçekçi değil.

Süslemeye maruz kalan sözcükler bir yandan kendi gerçeklerini gizleme telaşındayken bir yandan da kendilerini ele vermek istememelerinin çaresizliğine sıkışmış olarak uzanırlar

o,

bu veya

şu kulağa.

Duyanı etkilemek üzerine kuruludur retorik. Dolaysıyla doğru olmasının önemi yoktur. Söylem retorik olarak zaten bir öykü ve öykünmeye davettir; hepsi bu.

Retoriği her alanda görürüz ama özellikle söylenen yalanın gizlenmesi içindir.

Söylem bir eylem biçimiyle, bir hareketmiş, bir eylemeymiş bir edimmiş gibidir ama oysa retorik tam da bunu durarak yapar.

Retorik süslü bir biçimde durandır.

Retorik argo tabirle “gaz” vermedir.

Siyaset kürsülerinde, savaş meydanlarında, terapi masalarında retorik geçerlidir.

Retorik herhangi bir söylem veya söylev gibi bireysel değil toplumsaldır.

Retorik topluma yapılan ir şeydir.

Toplumsal kulağa söylenen sözler metaforik olmak zorundadır; klişe, slogan, hap…

Tek seferde tüketilen ve insana eylemiş hissi veren sözler…

A ülkesi B ülkesine saldırdığında C ülkesinde yer yerinden oynar ama hareket yoktur dildir yeri yerinden oynatan ve söylem zehir gibi yayılır toplumun bütün katmanlarına, böylece hemen herkes söylemin büyüsüyle seyirci konumunu elde eder, bir anda ve A ve B ülkesinin insanları birbirini gönül rahatlığıyla öldürebilir.

Retoriğin toplumsallığı, toplusallığın da retoriğidir.

İnsanlar birbirine retorik şiddeti gösterirler; söz en süslü haliyle insanlara çarpar ve geri döner, nihayetinde sözdür kimseye bir şey yapmaz, kimseyi düzeltmek, kimseyi adil yapmak, demokrat yapmak gibi bir işlevi yoktur çünkü o retoriktir.

Hâlâ retoriğin yaşam biçimi olduğu toplumlar var.

Söylem özneymiş, söylem eylemmiş, yani konuşma edimmiş gibi kavranıp içselleştiriliyor. Oysa ortada sözden gayri bir şey yok.

Sanırım az gelişmiş toplumların bir diğer özelliği de bu: sözün eylem sanılması, çarpıcı.

Retoriğe tapılan coğrafyalarda “susma, susarsan sıra sana gelecek!” gibi klişe sloganlar ataletin yayılmasına eşlik etmiştir ve etmektedir.

Eylemin olmadığı yerde hiçbir şey kazanılamaz.

Bu açıdan Sokrat’ın savunması muhteşemdir ama onu idam edilmekten kurtaramamıştır; bu açıdan Sokrat retoriktir, fatih değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Ulurasba Arşivi