Ali Ulurasba

Ali Ulurasba

İYİMSERLİĞİN YETMEDİĞİ BİR DÖNEMDEN GEÇİYORUZ

İYİMSERLİĞİN YETMEDİĞİ BİR DÖNEMDEN GEÇİYORUZ

Sorunlar parçalanamıyor, çözümlerin hemen hepsi son derece kafa karıştırıcı ve her geçen gün büyüyen bir sorunlar yumağı çepeçevre insanlığı sarıyor.

İklim değişikliğiyle insanların ve toplumların varoluş ve yaşayışlarındaki değişim sanki bir birini tamamlıyor.

Başta kirli bir enformasyon ve bu kirli enformasyon karşısında yönetimlerin son derece sert ve ucu açık kararlar alarak özgürlükleri kısıtlaması. Asıl sorun belki de budur: Yani sorunu göstermemek için bütün çözüm yollarını da sert bir yönetim anlayışı ile kapatmak.

Görmezden gelmenin asıl körlük olduğunu bilmeyen yoktur.

Görmezden gelmenin bir süre sonra sorunları daha da büyüteceğini ve artık çözemeyeceğimiz bir noktaya getireceğini de bilmeyen yoktur.

Belki de bu durum Ortadoğu yönetim biçimlerine has bir olgudur: Bir iktidar kendi yetersizliğini kapatmak için şiddete, sansüre ve kirli bir enformasyona kendisini kaptırıyor. Toplum ve bireyler de öyle…

Sorumlunun peşinen ilan edildiği her yerde hayat bir önyargı yaşamıdır.

İnsanlar bir anda yer değiştiriyorlar bazı insanların kararlarıyla: Masumken bir anda suçlu olabiliyorlar. İyiyken bir anda kötü olabiliyorlar…

Sürekli düşman üreten bir sistemde iyimserliğin korunması imkânı da har geçen gün daha da zayıflıyor. Güvenebileceğimiz, devleti devlet yapan, iktidarı iktidar yapan bütün kökleşmiş mümkünler yerini bilmediğimiz, kirli olarak kendi varlığını dayatan şeylere bırakıyor veya bıraktırılıyor.

Vasatlığın iktidarı her artık şikâyet edilecek noktayı da geçmiş durumda ama bu olağanüstü durum karşısında bir çözüm yolunu geliştirebilecek nitelik de hemen hiçbir yerde görünmüyor.

Kendimize dönelim”, “kendi dünyamızı yaşayalım” dediğimiz yerde hiçbir pratik ve yaşam deneyimi olup bitenleri bizden uzaklaştırmıyor aksine hemen her türlü olumsuzlukla zehirli bir vatuzla yaşıyormuş gibi yaşamak zorunluluğunu tecrübe ediyoruz.

İnanılması güç olan iyimserliğin nasıl olup da yetmediği o eşik!

Yozlaşmanın köleliğine bu derece aşkla bağlı olmayı anlayabilmek sadece güçlü bir muhakeme, saf bir bilgi, sağlam bir kültür gerektirmiyor asıl cesaret gerektiriyor. İnsanlar, toplumun bazı kesimleri, iktidar veya muhalefet kararsız bir fırtına gibi; kendi yaptıklarıyla ilgili söylenen her doğru veya bulunan her çözüm yolu karşısında her şeyi bir anda yıkabilecek potansiyeli barındırıyor ve yıkıyor da.

Doğruyu dürüstçe istemeyenin, gerçeği bütün çıplaklığıyla kabul etmeyenin, bilinçli bir görmezden gelmenin hiçbir cezai karşılığı olmayan yıkıcı hazzı karşısında iyimserlik, samimi, umutlu, tutarlı, inançlı, kararlı ve vaat edilmiş o sahici hedefe odaklı hangi güçlü yanıyla karşı koyabilir ki?

Bitip tükenmek bilmeyen bir iyi niyet ve umut da bir hastalık biçimi değil mi artık?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Ulurasba Arşivi