Çocuğa Sorumluluk Kazandırmak
Gazetemizin geçen sayısındaki yazımızda; “eğitimde disiplin” konusunu işlemiş ve disiplini “çocuğa iyi davranışlar kazandırmak” olarak tarif etmiştik. Bu yazımızda da aynı konu ile paralellik taşıyan “çocuğa sorumluluk kazandırmak” konusunu ele alacağız.
Günlük hayatımızda, konuşmalarımızda “sorumlu ve sorumluluk” veya bu kelimelerin zıttı olan “sorumsuz ve sorumsuzluk” kelimelerini çok kullanırız. Sorumluluk kelimesinden herkes kendine göre bir şeyler anlar. Kimisi disiplin anlar, kimisi baskı anlar, kimisi hakların kısıtlanması olarak anlar.
Çocuğumuza sorumluluk duygusunu aşılamak istersek, anne-baba olarak önce kendi sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz. Anne baba kendi sorumluluklarını yerine getirmezse çocuklar bunları sezerler ve onlar da yapmazlar. Çünkü çocuklar çok iyi gözlemcidirler ve sezgileri çok güçlüdür. Çocuğumuza sorumluluk kazandırmak istersek pek çok konuda olduğu gibi bu ailenin ortak kararı olmalıdır. Sorumluluktan anne baba aynı şeyi anlamalılar, birisi baskı, birisi şımartmak olarak anlarsa bu metot faydalı olmaz, üstelik zararlı olur. Çocuk anne ve babaya ayrı davranır ve nabza göre şerbet verir.
“Taç giyen baş akıllanırmış.” Çocuklarımıza sorumluluk verip onları “adam yerine koyarsak” onlar olgunlaşırlar. Sorumluluk verelim, olgunlaşsınlar ve kendi ayakları üstünde dursunlar.
Çalışabilecek yaşta onları çalıştırmak kendi harçlıklarını kendilerinin kazanması, gerçekleri tanımaları kendi ayakları üzerinde durmaları önemlidir. Küçükken gereksiz yere desteklenen korumacı çocuklar büyüdükleri zaman da destek beklerler. Çocuklarımız “ana kuzusu” olmasınlar. Hayatın gerçeklerini öğrensinler. Hayat pratikle, düşüp kalkma ve deneme yanılma yolu ile öğrenilir. Hayatın her zaman kolay ve tatlı tarafları yok, zor ve acı tarafları da var. Bunlara alışmayan ve bu gerçekleri bilmeyen çocuklar başlarına bir olay geldiği zaman hemen karamsar olurlar, yıkılırlar ve başarılı olamazlar.
Çocuklarımızı mutlaka hepimiz çok seveceğiz onlara yardımcı olacağız ama çok korumacılık iyi değildir. Çok korumacı olursak çocuklarımız hayatın gerçeklerini öğrenemezler. Hayat hep tozpembe değildir. Çok korunan çocukların ruhsal zekaları az gelişir. Çünkü hep korunmuştur ve onun yerine birisi onun görevini yapmıştır. Başkası düşünmüştür, başkası ödevini yapmıştır ve başkası karar vermiştir. Ama hayatın sonsuza kadar böyle gitmeyeceğini bilmeliyiz. Aradan yıllar geçince gerçekle karşılaşınca her iki taraf için hayal kırıklığına yol açar ve telafisi mümkün olmayan yıkıma sebep olabilir. Çocuklarımız bize bağlı olsunlar ama bize bağımlı olmasınlar. Bize bağlı olurlasa bizleri yürekten severler, karşılıksız severler. Ama bağımlı olurlarsa bizlere ihtiyaçları kalmayınca bizlerden koparlar.
Sorumluluk kazandırmak; nasihatle, lafla olmaz, ona sorumluluk verilerek kazandırılır. Belki bir iki defa hata yapar ama bu hatayı ona göstermeli ve hatanın getirdiği sonucu o da yaşamalı. Yaşamalı ki, yaptığı yanlışı bilerek bir daha yapmamayı öğrenmeli. Yaptığı yanlışı her zaman hoş görerek affedersek o ondan bir ders almaz ve iyiye yönelmez. Aşırı yerme nasıl zararlıysa aşırı övme de zararlıdır, her ikisi de çocuğun yeteneklerinin gelişmesini önler.
Çocuğunuza verdiğiniz disiplin korkuya dayalı olmasın, sorumluluğa dayalı olsun. Belli bir yaşa kadar sizden korkar ama o yaştan sonra sizden korkmaz, hatta bazı zaman sizden intikam alır.
Çocuğunuzdan istekleriniz sevgi ve güvene bağlıysa bağınız güçlenir ve başarırsınız. Korku ve menfaate dayanıyorsa bağınız zayıflar ve kaybedersiniz.
“Çocuklarımızı kuzu gibi büyütmeyelim ki, ileride koyun gibi güdülmesinler.” Sậdî
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.