Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu

Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu

14 Mayıs 2023 Seçimlerinde İdris-i Bitlisi Tepesi ve Safımız

14 Mayıs 2023 Seçimlerinde İdris-i Bitlisi Tepesi ve Safımız

Normal şartlar altında, 1514 tarihine hatta Sultan Alpaslan’a kadar da gidebilen Yavuz Sultan Selim ve ünlü Kürt danışmanı İdris-i Bitlisi merkezli Türk-Kürt siyasi ittifakı, günümüz anlamında II. Abdülhamid ve onun siyasi devamı olarak görülen HİF, TpCF, DP, AP, MC (MSP, MHP, AP ittifakı)’den ANAP, AK Parti ve Recep Tayyip ERDOĞAN liderliğindeki Cumhur İttifakına bağlanması gerekir.

33 yıllık saltanatında II. Abdülhamid, “Bave Kürdan” yani Kürtlerin babası olmuştur. Hamidiye alayları ve aşiret mektepleri bu dönemlerde kuruldu. Kürtçe, Doğu’daki medreselerde ana dil olarak yaşadı. Kürtler 1514-1908 yılına kadar 400 yıl altın bir dönem yaşadılar. Ahmede Xane ve Melayi Cezire gibi âlimler en değerli eserlerini bu dönemde vermişlerdi. Ancak Osmanlı milletlerindeki tüm felaketlerin başlangıç noktası olan 23 Temmuz 1908 Jön Türk darbesi, II. Abdülhamid’in iktidarının sonu ve İttihat ve Terakki Partisi’nin iktidara geldiği an Kürdler için de tüm felaketlerin başlangıç tarihidir.

Türkçülük perdesi altında esasen İslam düşmanı olan İttihat ve Terakki Fırkası (İTF) iktidarında sadece Kürdler, Araplar ve Arnavutlar felakete uğramadı. Türkler de tarihin en büyük felaketine uğradılar. Ali Şükrü Bey’i Topal Osman’a öldürten ve onu da Çankaya sırtlarına gömen, Çerkez Ethem ve Vahdettin’e hain diyen ruh da buradan doğdu. Çünkü on yıl bile sürmeyen felaketler iktidarında İTF, 600 yıllık koca Osmanlı İmparatorluğunu ve siyasi ruhunu batırırken, Balkanlar ve İstanbul elden gitmiş ve ricali gayble beraber Jön Türkler bir gecede denizin altından kaçmışlardı. Bundan sonra ise Topkapı Sarayı’nda çığlıklar yükselirken, Ayasofya’da İngiliz atları gezmiş ve Yıldız Sarayı’nda içkili, dansözlü ve kumarlı kutlamalar yapıldı. Neyzen Tevfik’in dediği gibi, geldikleri gibi de gitmediler: Kimi itini kimi bitini kimi de pi.ini bırakmıştı.

Fransız ve İngiliz hocalar (Demonlis, J.J Ruso ve Le Play) üzerinden, Kürtlere Abdullah Cevdet (HDP), Araplara Halil Ganem (Baas Partisi) ve Türklere A. Rıza hareketi olarak birer Truva Atı olarak yani siyasi partiler kuruldu. Irak ve Suriye’yi batıran Saddam ve Esad’ın fikir babası, Baas Partisi’nin kurucusu Yunan Ortodoks bozuntusu Lübnanlı Hıristiyan Mişel Eflak’tır. Bunun günümüzdeki Kürt versiyonu ise HDP’dir. Liderinin ideolojisi olan APOİZM ise en az Baas ve İttihatçılık kadar frengidir. Bu nedenle burada kullanılan halklar, demokrasi, birlik, diriliş, adalet, barış ve kardeşlik kelimelerinin, tam tersini anlayalım.

Rum ve Ermenilerin karşısında Abdülhamid’in atadığı Kürt bürokrat ve askerleri görevden alan İTF, 7-8 Hasan gibi 2000 alaylı subayı, aşiret ve tarikatları şeyh ve ağalarıyla beraber tar-u mar etmişti. Örneğin, Üsküdar-Selimiye Kumandanlığı, Kürt Ali Şamil Bedirhani Paşa’ya verilmişti. Osmanlı Şurayı Devlet azalarından biri de Hakkâri asıllı Paşa’nın amcası Abdurrezak Bedirhani idi. Abdülhamid Hamidiye alayları ve aşiret mektepleri de bu amaçla kurmuştu. Başta Kürd ve Araplar olmak üzere tüm Müslümanlara İstanbul’da medeniyet kapılarını II. Abdülhamid açmıştı.

Benzeri süreç Birecik’e köprü kuran Menderes, GAP’ın babası Demirel, fabrikaların öncüsü Erbakan ve özgürlükçü takunyalı Turgut Özal’da yaşanmıştı. Anadolu’nun yollarını onlar açtı ve muhafazakârlar gerçek devrimcidir. CHP’de ise ancak ajanlık ya da kasetlerle kültüründen kopmuş Kürtlere kapılar açılmıştı. Şark katliamları ve Saidi Kürdi’ye en büyük zulmü yapan CHP değil miydi?

21 yıllık iktidarında Başkan Erdoğan ulaşım, askeri, ekonomi, denge politikası, kadim siyasi ruh, maddi ve manevi tarihi eserleri ihya bakımından II. Abdülhamid’in izinden giderken CHP ise İTF’nin izinden gitmiştir. İlginçtir ki, CHP’den türeyen HDP de 1991 yılından beri balinayı takip eden küçük balıklar gibi onu Doğu’da taklit etmiş ve İstanbul gibi diğer şehirlerde ise adeta yedek teker olmuştur. Oysa tarihe baktığımızda CHP ne kadar Türk ise HDP de o kadar Kürt ve Baas Partisi de o kadar Arap’tır. Çünkü Nureddin Topçu, Necip Fazıl ve Cemil Meriç gibi Türk aydınları ve gençleri, 1980 yılına kadar muhafazakâr siyaset içinde yer almışlardı. Bediüzzaman Said-i Kürdi ve Hakkârili Seyyid Ahmed Arvasi’nin izinden yürüdüler.

Son yirmi yılda anadilde eğitim ve mahkemeler dahil kamu kurumlarında Kürtçe okuma, yazma ve konuşma serbesttir. 24 saat yayın yapan TRT Kürdi TV ve onlarca Radyo kanalları bulunmaktadır. Bir sınıfta on kişi anadilini öğrenmek isterse Kürtçe sınıf kurulabilmektedir. Risaleyi Nur, Memu Zin gibi Melayı Ceziri ve Ahmede Xane’nin eserleri bu dönemde devlet eliyle basıldı. Oysa bugüne kadar parasal ve özellikle devasa müteahhitlik firmaları kuran Kürt işadamlarının Kürtçe eğitim veren bir özel okul veya Üniversite kurduklarını duymadım. Onların çocukları, genellikle Ankara ve İstanbul’un kolejlerinde ve/ya yurtdışında okumaktadır.

40 yıllık terör örgütü PKK ve onun kontrolündeki HDP’nin, Batıcı ruhu Kürtlerin genelini temsil etmemektedir. Adalet, eşitlik, barış ve özgürlük kelimelerinin tersini, 9 yılda 6 asırlık bir devleti kaybederek öğrendik. Bu kelimelerle Jön Türkler, Türklere; Jön Araplar, Araplara ve Jön Kürtler de Kürt kültürüne en büyük zararı HDPKK üzerinden vermiştir. PKK, kadim köyleri yıkmış, halkı göç ettirmiş ve Kürtlerin bin yıllık kültürüne format atmıştır. Nine ve dedelere utanmadan, heval yani yoldaş demektedirler. Cenaze namazlarında Fatihalara yerine zılgıt çekmektedir. Bilinmelidir ki Kürtlere karşı en büyük soykırım ve iç infazlar PKK tarafından yapılmıştır. PKK, Kürt gençlerin beynini yiyerek yaşayan Dehhak zaliminin günümüzdeki adıdır. Batı Dünyası ise Selahaddin’i Eyyubi’nin kavmi olan Kürtleri, Müslüman kardeşlerinden kopartıp onları PKK, PYD ve HDP üzerinden Batı adına mankurtlaştırmaktadır. Tıpkı Selahaddin’in bizzat kellesini uçurduğu Haçlı müttefiki Fatımilerin veziri Şaver gibi.

Ermeni Hınçak ve Taşnakların çetelerine karşı, Hamidiye alayları 100 yıl önce Kürtleri nasıl koruduysa günümüzde, Taşnakların görevini yapan PKK’lı 5 000 teröriste karşı 100.000 koruyucu aynı görevi yapmaktadır. Ancak Batı’nın desteğindeki bu terör örgütü karşısında kadim Kürd kültürü her gün, güneşin altındaki buz gibi erimektedir. Suriye’de ise McGurk’ın 50.000 kişilik PYD’si Fırat’ın doğusuna tamamen hakim olmuş ve oradan 500.000 Kürd Türkiye’ye kaçmış durumdadır. Siyonist Bukçin’in teorisine uygun olarak kantonlar ve DSG, Fırat’ın doğusuna kurulmuştur. Ancak bu görevi siyasi olarak Türkiye’de HDP, özerklik talebiyle yerine getirmektedir. HDPKK’nın birinci görevi halkın kültürünü ve inancını bozmaktır. Firengi hastalığı gibi bir illet olan ve Batılı istihbarat örgütlerine bağlı gizli bir yapı tarafından yönetilen PKK, stalinist bir davranışla, Evangelist ve Siyonist bir düşüncenin çıkarına hizmet etmektedir. Unutulmasın ki; 40 yıllık PKK’nın hayatında çatışma oranı %10 iken mağara ve kamplarda beyin yıkama oranı %90’dur. Kimlik ve devlet talebi sadece mankurtluk adınadır. Onların ikinci önemli görevi, Kürtçeyi bozmaktır ve ilginçtir PKK’nın resmi kamp dili Kürtçe değildir. Duran’a Kalkan’ı dinlerseniz anlarsınız.

Bugün 1071, 1516 ve 1918’den sonraki gibi yeni bir süreçteyiz. Unutmayın ki, Bizans da oyun bitmez. Halkı birbirine düşüren Aristo-İskender taktiği uygulanmaktadır. Bugün oyunlar siyaset arenasında yaşanıyor. Kimse Kürtleri, solcuların hamalı ya da merdiveni ve Batı’nın mankurdu yapamaz. İstanbul ve Ankara seçimlerini Yunan ve PKK’lı birkaç işçi uğruna kaybettirdi de ne oldu?

Batının Truva atına dönüşen HDP, eğer Türkiye partisi olsaydı 7 Haziran 2015 seçimlerinde, Türkiye halkı ona bu imkânı verdi. % 13 oyla 82 vekil, 100’den fazla Belediye ve on binlerce örgütle, Türkiye siyasetine katkı yapacağına, evlerin arasında çukur kazıp Müslüman Kürt halkını çukurlara gömdü. Adının tersine ve sadece Biden’ın adına, “Seni Başkan yaptırmayacağız?” dedi.

Bugün TBMM’deki HDP’li vekillerin odalarının önünden geçin, hepsi LGBT taleplerini kapılarına asmışlar. Türkiye’de binlerce ve Irak Kürd Bölgesinde 500 köy boşaltan, Sur ve Cizre gibi en güzel tarihi ve Fis Ovası- Cudi dağları gibi en tabii yerleri terör kamplarına çeviren Mankurt-PKK zihniyeti en az 7 milyonu evli, dünyada en çok İstanbul’da en çok olan Kürtleri bu coğrafyadan silmek ve siyaseten Batı adına, kantonlarda ve kamplarda mankurt yapmak istiyor.

img-8448.jpg

Diyarbakır Fatih Camii’nin yakan, Silvan, Cizre, Şırnak, Sur gibi Kürtlerin yoğun olduğu Doğu’daki 18 kadim bölgeyi hendek savaşıyla harabe hale getiren, Cizre’de kadınların peçe takmasını yasaklayan hatta Kobani’de bizzat Salih Müslim’in abisi Mustafa Müslim’in medresesini kapattıran aynı zihniyettir. Çünkü esas mesele ırk ve/ya dil değil din ve imandır. Bu nedenle Kürtler, tarihsel olduğu gibi bugün ve yarın da Yavuz Sultan Selim ve Selahaddin Eyyubi’nin yolundan gitmelidir.

Bunu sembolize etmek için tıpkı Ayasofya gibi 1934 yılında, Piyer Loti gibi sapık ajanların adı konulan tepeye, tekrar dört asırlık İdris-i Bitlisi Tepesi olarak aslına iade edelim. Eyüp Sultan’ın ruhunda dirilelim ve tekrar oradan yürüyüşe başlayalım. İki Kürt atasözünde şöyle der. “Neyyare bafa na ben yâre lava” yani babanın düşmanı oğulun dostu olamaz. “Eğer hun neben yek hune heren yek be yek”. Yani birlik olmazsanız bir bir gidersiniz. Tarih ibret alınmazsa tekrar eder.

“Selahaddin Kalk! Yine Biz Geldik” diyen Selahaddin Eyyubi’nin kabrini tekmeleyen Fransız Komutan Henri Gouraud (1917)’a karşı biz de birlik olmalıyız. Selahaddin-i Eyyubi’nin düşmanı bizim de düşmanımızdır. Biden’ın mankurdu olacağımıza Abdülhamid’in evlatları, Erdoğan’ın kardeşi oluruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu Arşivi