Baharın Umudu ve Kadim Bir Gelenek
Dünyanın dört bir yanında insanlar, doğanın uyanışıyla birlikte farklı gelenek ve kutlamalarla baharı selamlar. Anadolu’da ise bu selam, Hızır ve İlyas’ın yeryüzünde buluştuklarına inanılan özel bir gün olan Hıdırellez ile vücut bulur. 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece kutlanan Hıdırellez, sadece bir mevsim değişimini değil, aynı zamanda umudu, bereketi ve yenilenmeyi simgeler.
Hıdırellez, dini bir ibadetten ziyade köklü bir kültürel gelenektir. Ancak İslam inancına göre bu geleneği yaşatmak günah değildir. Yeter ki, kutlamalar batıl inançlar ve hurafelerle gölgelenmesin. Çünkü inancımızda doğaya ve kadere saygı göstermek esastır; hurafelere değil.
Bazı ritüeller halk arasında yaygındır. Örneğin, Hıdırellez gecesi bir tutam tuz yiyip su içmeden uyuyanların, rüyalarında kendilerine su veren kişinin gelecekteki eşleri olacağına inanılır. Duyanlara masal gibi gelse de bu ritüeli uygulayıp rüyasında eşini gördüğünü söyleyenlerin sayısı hiç de az değil.
Başka bir gelenek ise, dileklerin bir kağıda yazılarak gül ağacının altına bırakılmasıdır. Baharın bereketinden nasiplenmek, dileklerin kabulünü umut etmek… Bu, insanoğlunun doğayla kurduğu saf bir bağın göstergesidir.
Yörük kadınlarının uyguladığı başka bir kadim yöntem ise dikkat çekici: Hıdırellez sabahı, gün doğmadan uyanarak doğadaki çiy damlalarını toplarlar. Bu çiy, süte karıştırılarak yoğurt mayalanır, aynı maya ile ekmek yapılır. Bu gelenek, doğanın saf gücünü, insan emeğiyle birleştirmenin sembolüdür.
Bugün hâlâ birçok bölgede Hıdırellez coşkuyla kutlanıyor. İnsanlar parklarda şenlikler düzenliyor, ateşler yakılıyor, dilekler tutuluyor. Kimi zaman yalnızca bir hatıra olarak, kimi zaman ise içten bir dilekle...
Unutmamak gerekir ki, bu tür gelenekler toplumsal hafızanın parçasıdır. Onları yaşatmak, sadece bir ritüeli tekrar etmek değil, aynı zamanda geçmişle bağ kurmak, geleceğe umutla bakmaktır.
Hıdırellez, baharın habercisidir. Ama belki de daha fazlası: Umudun, dileklerin ve yeniden başlamanın adıdır. Ancak her ne isteniyorsa doğrudan Cenab-ı Allah’tan istenmelidir. Araya şirk koşmadan, ihlasla ve samimiyetle yüce Yaradan’a eller açıldığı vakit er ya da geç o dilekler, dualar kabul olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.