Eda Nur Harputlu

Eda Nur Harputlu

Acının içinde kaybolmak ya da duyguları rehber almak

Acının içinde kaybolmak ya da duyguları rehber almak

Deprem sonrası neler yaşandığına dair medya aracılığıyla ya da doğrudan gördüğümüz, nispeten genel bir çerçeve var. Bizler verilen kayıplar, alınan fiziksel ve ruhsal yaralar ya da ihtiyaçlar noktasında bu çerçeve dâhilinde düşünüyoruz. Detaylarsa zaman içinde binlerce insanın hikâyesiyle şekillenecek. Sıklıkla vurgulandığı gibi bu toplumsal bir travma ve yalnızca tarihimizin değil hepimizin bir parçası olacak.

Nerede, ne büyüklükte bir deprem olduğu, oluşan hasar, ölü ve yaralı sayısı, yapılan yardımlar, eksik kalınan yerler yazılacak konuşulacak. Daha ötesinde ise yaşananların her insanın hikâyesinde oluşturduğu birbirinden farklı etkiler. Kimimiz acısını kucaklayıp onun etrafında büyüme gücünü bulacak. Kimimiz yaşam enerjisinin önemli bir kısmını duygularına yaklaşmamak için ya da aynı acıyı tekrar yaşamamak için çareler arayarak harcayacak. Ama nihayetinde yaşayanlar olarak parçası olduğumuz travmanın nasıl bizden bir parça haline geldiğini göreceğiz. Peki, bu nasıl bir parça olacak ve onun şekillenmesini neler etkileyecek? Yaş, cinsiyet, benimsenen kültür ve inanç sistemi, erken yaşam deneyimleri, eğitim durumu, sosyoekonomik koşullar, kişinin kendisi ve çevresinde yer alan insanlarla kurduğu ilişki, strese tolerans, fiziksel sağlık vb pek çok etmene göre değişiklik göstererek hayatımıza yansıyacak.

Yaşadığınız duygular oldukça yoğun olabilir? Fakat sormak istediğim şey şu daha önce bu yoğunlukta hissetmemiş olsanız bile size tamamen yabancı duygular mı? Yoksa bir yerlerden tanıdık olduğunu düşündüğünüz cılız sesler mi canlandı. Bir olay iki kişi için her detayıyla bire bir aynı görünse bile duygusal ve davranışsal yansımaları farklı olacaktır. Psikiyatri profesörü Vamık Volkan’ın “Yaslarımız, parmak izlerimiz kadar kişiseldir.” ifadesi anlatmak istediklerimin yalın bir özeti.

Yaptığım görüşmelerde sık sık duyduğum bir soru olur. Kişi aynı şeyi yaşadığını düşündükleriyle kendini kıyaslar. ‘Ben mi abartıyorum. Sanki bunları yaşayan bir tek ben miyim? Herkes hayatına devam etti ben takılıp kaldım’ gibi yorumlar yapar. Bazen kendini suçlar bazen şansız olduğunu düşünüp hayıflanır. Neden sonuç ilişkisi kurarken genelleme yapmak başlangıçta kolay gelebilir. Fakat yaşamını inşa edebilmek için her insanın biricikliğinin farkında olması kıymetlidir. Bu farkındalık hem neyi, nasıl görüp hissettiğini hem de hangi konuda nasıl bir sorumluluk alabileceği bilgilerini içerir. Kişi böylece yaşadıklarına ve onlar karşısındaki durumuna daha gerçekçi bir zeminde bakar. Etki alanını (Doğan Cüceloğlu’na ait bir ifade etki alanı) keşfeder ve harekete geçebilir.

Bir duyguyu diğerlerine göre daha yoğun hissetmek ya da daha fazla ifade etmek bizi güçsüz kılmaz. Aksine verdiğimiz tepkinin kaynağını bilmek ve açıklamak hem bizim için hem çevremizdekiler için kolaylaştırıcı olacaktır. Bu kısmı özellikle hislerinden dolayı suçluluk hissedenlerimiz için ekliyorum. Her keder her felaket ya da yoğun duyguların açığa çıkmasına neden olan yaşam olayı aynı zamanda insan için bir keşif kapısı olabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Eda Nur Harputlu Arşivi