Çocuklarının büyümesine izin vermeyen anne-babalar
Çocukluk yılları üzerine hazırlanmış bir belgeselde şöyle bir ifade vardı. “Yeterince zorluk çocuğun büyümesine olanak sağlar.” Burada büyümekle kast edilen sadece yaş almak değil aynı zamanda yaşına göre gerekli fiziksel, zihinsel ve ruhsal donanımın da kazanılmış olması. Belgeselde konuşan uzman, haddinden fazla zorluğun da her şeyin çok kolay olmasının da bireyin potansiyelinin altında kalmasına neden olacağından yeterince zorluk vurgusunu yapıyordu. Bu satırları okurken zihninizde neler canlanıyor? Birkaç örnekle konuyu daha somut sunmak istiyorum.
Bir bebek dünyaya geldiği anda hemen her konuda bağımlıdır ve hayatta kalmak için yetişkine ihtiyaç duyar. İlk yıllarda aldığı bakımla hem fiziksel hem de zihinsel olarak büyür. Büyüme gerçekleştikçe yetişkinin de adım adım geri çekilmesi büyüyebilmesi için ona alan açması gerekir. Tıpkı çiçeklerin ihtiyacına göre saksılarının değiştirilmesi gibi. Burada anne baba tutumları devreye girer. Çok umursamaz ve çocuğun ihtiyaçlarına tepkisiz ailelerde yeterli destek ve bakımı göremeyen çocuk zorlanır gelişim geriliği göstermeye başlar. Yeterince beslenmediyse sevgi ve ilgi görmediyse yaşıtlarından hem fiziksel hem de zihinsel olarak geri kalır. Erken dönemde ihtiyaçlarına erişim sağlayamama aynı zamanda duygusal dünyasına da kalıcı zarar verir ve değersizlik, umutsuzluk gibi duyguların kök salmasına neden olur.
Bir diğer uçta ebeveynlik yapan ve çocuklarının etrafında adeta pervane olan anne- babalar ise bu tutumlarıyla çocuğun her türlü ihtiyacına erişimini o kadar kolaylaştırır ki çocuk yeni becerilere ihtiyaç duymaz. Söz konusu her neyse anne- baba hep daha iyisini yaptığından yetersizlik duyguları yerleşir. Bir beceri pratik yaptıkça iyileşecektir. Çocuğun başarabilmesi için de anne- babanın ona bu pratik için fırsat tanıması şarttır. Yeni yürümüş ve yatağa tırmanmaya çalışan bir bebek hayal edin. Eğer bir müdahale eden olmazsa bıkmadan tekrar tekrar tırmanmayı deneyecektir. Biraz sinirlenir, hatta belki ağlamaya yakın tepkiler verir ama çabaya da devam eder. Bakım veren bu süreçte dayanamaz poposundan destekler ve tırmanmasını sağlarsa çocuk yatağa daha kolay çıkacaktır. Anne yardım ettiği için iyi hisseder ama çocuğun hem pratik yapma şansını hem de başaramadığında mücadeleye devam edebilme gücünü elinden alır.
Şimdi aklınıza ‘kıyamıyorum ya da baş edemiyorum‘ ile başlayan cümleler gelsin. Kıyamıyorum ile başlayan cümleler zaman içinde genelde baş edemiyorum kelimeleriyle başlayan cümlelere evrilir. Çocuk küçükken anne-baba için her konuda desteklemek daha kolaydır. Ama büyüdükçe değişen ihtiyaçlar konusunda aileler de kendini yetersiz hissetmeye başlar. Yetersizlik duygusu onlara acı verdikçe de evlatlarının kendi kendine yeten bir birey olmasını arzularlar ve sık sık akranları ile kıyaslarlar.
“Yatağında yatamıyor- ödevini yapamıyor çok zor geliyor- acıktım demiyor, oturup yemeğini yemiyor- her şeyi benimle yapmak istiyor-okula gideceği zaman çok kaygılanıyor- bilgisayar oyunlarına çok düşkün- sorumluluk almıyor.”
Bu serzenişler tanıdık geliyor mu? Çocuk yeni bir şeyi deneyimleyeceği zaman başta endişelenir bu evrede gerekli bereciyi kazanabilmesi için ona kıyamayan ya da endişeli gözlerle bakan ebeveynlere değil, yüreklendiren ifadelere ihtiyaç duyar. Okula başlarken ebeveynin içinde yükselen -bensiz nasıl yapacak- duyguları çok kısa sürede çocuğa da sirayet edecek ve davranışlarına yansıyacaktır. Aile bu durumu çoğunlukla çocuğum korkuyor, benden ayrılamıyor ifadeleri ile anlatır. Aslında çocuk bakım verenine kendi kanatlarını kullanmazsa (ayrışmazsa) hem kendisinin hem de anne babanın nasıl zorlanacağını somut bir şekilde gösterir. Ve ebeveynlerin bir kısmı alması gereken mesajı alarak zorlansalar da geri çekilmeyi öğrenirler.
Bazı anne babalar için çocuklarının üzülmesine, zorlanmasına dayanmak zorken bazıları da başarısızlığa tahammül edemedikleri için çocuğun yapması gerekenleri kendileri yaparlar. Ödev mükemmel yapılsın, yatak çok güzel toplansın, ayakkabılar düzgün giyilsin, kıyafetin mutlaka renk uyumu olsun vb. Çocuklarının kendilerini temsil ettiğini düşündükleri için bu konuda yoğun gayret sarf ederler. Bu davranışları çocuğun ayrışma çabalarını engeller ve yetersiz hissetmesine neden olur. Bir süre sonra işleri kolaylaştırmak çatışma yaşamamak için çocuk aileye uyumlanır. Fakat hayatı boyunca kendi fikirleri, duyguları onun için bir başkasınınkine göre daha güvenilmez olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.