Eda Nur Harputlu

Eda Nur Harputlu

“Terapi gibi” ler

“Terapi gibi” ler

Son zamanlarda sık rastladığım bir ifade var, ‘Terapi gibi…’ Bu iki kelime ‘manzara, buluşma, kitap, film arkadaş vb. şekilde devam ediyor. Nasıl etkileri olduğunu düşündüğümde ulaştığım ortak nokta o anki ihtiyaca cevap vermesi. Kişi bazen ihtiyacının farkında oluyor bazen de olmuyor. Fakat terapi gibi gelen karşılaşmalar bir şekilde o anki duyguyu sarıp sarmalıyor, rahatlamaya aracılık ediyor. Bazıları literatürde yöntem olarak da gözümüze çarpıyor. Özetle insanın kendini iyileştirme arzusu bir şekilde karşılığını buluyor.

İnsanın kendini anlama çabası

Sinema ve kitaplar içerdiği hikâyelerle insanın kendisine dışardan bakmasını sağlayabiliyor. Kişi ilgisini çeken bir karakterin yaşadıklarını, kendiyle ilişkilendirerek düşünürken gözden kaçırdığı duygularını ya da o güne kadar fark etmediği davranışlarını görebiliyor. Yaşanan zorluğun adını koyarken onun gibi olanı ya da benzer olanı görmek de ayrıca yatıştırıcı bir etki oluşturuyor. Elbette sadece bununla kısıtlı değil hikâyelerin etkisi. Dezavantajlı şartlar içindeyken mücadele eden ve bir yere gelen bir kahraman ilham verici olabiliyor. Sinema ve edebiyat dünyası aracılığı ile karşımıza çıkan farklı bakış açıları hem kendimizi anlamamıza hem de çeşitli konularda problem çözme becerimize katkı sağlayabiliyor. Tüm bunların yanı sıra İzlemeyi ve okumayı tercih ettiğimiz içeriklere benimle ve ihtiyaçlarımla ilgili hangi ipuçlarını verebilir diye bakmak da fayda sağlıyor.

Uçuşan düşüncelere karşı mutfak saati

Sık sık sakinleşmeye ve konsantre olmaya ihtiyaç duyuyoruz. Yapılacaklar listesinin uzunluğu ve her adımda bir sonraki adımın düşüncesi anda kalmamızı engelliyor. Böyle durumlarda sağlıklı karar verebilmek de yaptığımız işi tam performansla bitirmek de zor. Zihnimizde bir dizi düşüncenin hayat kalitemizi düşürdüğünü hissediyorsak bir durup nefeslenmek sonra da odaklanmamıza yardım edecek bir eyleme geçmek fayda sağlıyor. Duyu organlarımızın devrede olduğu aktiviteler bu konuda özellikle başarılı. İlk aklıma geren örneklerden biri yemek yapmak. Mutfak tüm duyu organlarının aktif kullanıldığı bir yer. Üretmenin hazzı da eklendiğinde terapötik etkisi bir hayli fazla oluyor. Elbette kişisel zevklere göre mutfak örneği değiştirilebilir.

Tabiatın sarmalayan etkisi

Bugün ‘modern hayatın’ getirdiği koşullar nedeniyle doğa ile ilişkisi azalmış olsa da insan tabiatın bir parçasıdır. Bu nedenler yüksek katlı binalardan çıkıp doğal ortama kavuşmak hem özgürlük hem yaşadığımız dünyaya aidiyet hissi veriyor. Hayvanlarla ve bitkilerle ilişki kurmanın, bakım vermenin ruh sağlığı açısından olumlu etkileri malum. Hatta bir yöntem olarak ‘Hayvan destekli tedavi’ modeli de var. Meraklısı daha detaylı araştırabilir elbette. İnsan-hayvan bağı üzerinde kurulu olan bu yöntemde genelde kedi ve köpekler ilk sırada yer alırken at, tavşan ve kuşlar da tercih edilebiliyor.

Müzikle terapi

Bir enstrüman çalmak ya da şarkı söylemek nefesin doğru kullanımını düzenlediği, duyguların dışa vurulmasına olanak sağladığı için kıymetli. Fakat müziğin olumlu etkisinden faydalanmak için illa üretmek gerekmiyor. Dinleyici olmak da beynin çeşitli bölgelerini uyararak fayda sağlıyor. Elbette tercih edilen müzik, varsa sözleri, kullanılan enstrümanlar ve dinlenilen frekans aralığına göre etkisi değişiklik gösteriyor. Sanat dallarına duyulan ilgi sosyalleşmeye olanak sağladığı için de dolaylı olarak ruh sağlığını olumlu etkiliyor. Müzikten bahsetmişken kişinin duygusal, bilişsel, fiziksel ve sosyal bütünlüğünü güçlendirmek için hareketin terapötik kullanımını temel alan dans ve hareket terapisini de eklemek istedim. Dans ve hareket terapisi de destekleyici ve tedavi edici bir yöntem olarak 1940’lı yılların sonlarından itibaren kullanılıyor.

Renkli dünyalar

Dünyaca ünlü ressam Vincent Van Gogh’un hikâyesinde resmettikleri mücadelesinin bir parçası olarak karşımıza çıkar. Onun kadar yetenekli olmasak da çizmek ya da boyamak bir şekilde duyguların dışa vurulmasına aracılık ediyor ve odaklanmayı destekliyor. Aslında pek çok sanat dalı insanın kendine dışardan bakabilmesine olanak sağladığından da büyük önem taşıyor.

Son olarak insanlar

Güvenli ilişkilere sahip olmanın hem fiziksel hem de ruh sağlığı üzerinde çok olumlu etkileri var. Kucaklaşmalar sadece mutluluk hormonu salgılamamızı sağlamıyor aynı zamanda stres düzeyimizi düşürerek kalp ve damar sağlığımızı da olumlu etkiliyor. İnsanın kendini olduğu gibi ifade edebildiği ortamların olması kendiyle barışık olmasını sağlıyor. Güven ve öz güven duyguları iç içe gelişiyor. Kişi kendini güvende hissettiği ortamlarda özgüveninin gelişmesine katkı sağlayabilecek deneyimler yaşıyor. Bu yüzden bazı insanlar ve bazı ilişkiler kişiye terapi gibi geliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Eda Nur Harputlu Arşivi