Eda Nur Harputlu

Eda Nur Harputlu

Yeterli ebeveynliği baltalayan nedenler

Yeterli ebeveynliği baltalayan nedenler

Yeterli ebeveynliği zorlaştıran nedenlerden bahsetmiştim önceki yazımda. Burada da bu nedenlere eklemeler yaparak devam edeceğim.

Bir kaybın ardından ebeveynlik yapmak

Her insanın kendi hikâyesinde farklı kayıpları vardır. Kayıp hissi yalnızca bir yakının vefatı ile ortaya çıkmaz. Ama her ne sebeple olursa olsun duygu yoğunluğu oluşturur. Bir kaybın ardından ebeveynliğe devam etmenin de zorlu tarafları olacaktır. Bir yanıyla bir yaşam olayı olan kaybın hayatın dışında tutulması mümkün ve hatta doğru değildir, diğer taraftan çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine göre filtrelenmesi gerekir. Çocuğa karşı hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya çalışmaktansa onun anlayabileceği bir dille süreci ve duyguları paylaşmak kıymetlidir. Böylece anne-babanın duygu durumunu kendiyle ilişkilendirmez. Hatırlanması gereken bir diğer nokta ise farkında olmadan çocuklara ebeveynlerini iyileştirme gibi bir sorumluluğun verilmemesidir. Anne ya da babanın süreğen mutsuzluğu çocuğu endişelendirir ve onu mutlu etmek için çabalamasına neden olur. Çocukluk yıllarının tamamı bu çaba içinde geçen insanlar ise yetişkin olduklarında çocuk olma fırsatı bulamamanın acısını ve öfkesini yaşarlar. O yüzden açıklama yaparken ebeveynin dikkat etmesi gereken şey samimiyetle zorlandığını ifade etmek, bu durumun çocukla ilgili olmadığını, geçici olduğunu, iyileşme-destek alma gibi sorumlulukların yetişkinde olduğunu vurgulamaktır.

Mükemmeliyetçi ya da kontrolcü parçalar

Mükemmeliyetçi tutum sergileyen ailelerin motivasyonları birbirinden farklı olabilir. Çocuğunu kendisinin bir yansıması olarak gören anne- baba çocuğun başarısızlığına tahammül edemez ya da çok daha iyisini yapması için yoğun baskı kurar. Ebeveyn, çocukluğunda kendisine sunulmayan imkânları kendi çocuğunun önüne serer, sonra idealize ettiği başarı ya da kimliğe kavuşmasını bekler. Durum istediği gibi olmadığında hayal kırıklığına uğrar. Yaşadığı duyguyu çocuğun da hissetmesi için elinden geleni yapar. Böyle durumlarda çocuk bazen kendini umursamazlık kalkanıyla korumaya çalışır. Bazen de anne- babanın kötü duygularını bütünüyle üzerine alır. Her koşulda çocuk kendi ihtiyaç ve beklentilerini belirleme becerisini kazanamayacak kendi kendini keşfetme isteği bulamayacaktır. Fazlasıyla kontrolcü aileler ise sık sık çocukları dünyanın türlü tehlikesinden korumak için çabalar. Bu konuda hissettikleri yoğun kaygı ve sorumluluk onlarda her şeyi bilme ve kontrolü elinde tutma arzusu oluşturur. Bildikleri yol güvenlidir ve böyle bir seçecek varken çocuğun diğer seçeneklerden birine gitmesi anlamsız, tehlikeli, akıldan uzak nitelendirilir. Ebeveynlerin çocuklarını korumak, onlara hayatı öğretmek gibi bir görevi vardır ama gerektiğinde geri çekilmeyi bilmeleri de gerekir. Sınırlar yerinde ve yeterince olduğunda güvende hissettirir. Çocuğun yaşına göre güncellenmediğinde ise işgal hissiyle boğucu bir etki yaratır. Böylece amaç yine şaşar yaşamak sınırları aşabilmek, ebeveynlerin baskısından kurtulmak olarak anlam kazanır.

Otoriter olmamak için her şeye izin vermek

Özellikle otoriter anne- babalarla büyümüş katı kurallara uyum sağlarken acı çekmiş çocuklar, yetişkin olduklarında çocuklarına bunu yaşatmamak üzere yola çıkarlar. Onların önceliği evlatlarının mutlu olması ve istediği hayatı yaşamasıdır. ‘Biz oğlumla/ kızımla arkadaş gibiyiz ifadelerini onlardan duyabilirsiniz. İlk etapta çocuk için çok iyi gibi görünse de bu durumun da oluşturduğu bir takım eksiklikler vardır. Yukarda da bahsettiğim gibi sınırlar güvende hissettirir. Büyürken bakım verenlerinden hayır kelimesini duymak ve sağlıklı sınırlar görmek çocuğun kendi doğrularını oluşturmasına olanak sağlar, savrulmasını engeller. Hayata karşı güvende hisseder, keşfetmekten ve gerektiğinde de vazgeçmekten çekinmez. Yaşadığı zorluklar karşısında neler yapabileceğini bilmesi de ayrıca kendini yeterli ve güçlü hissetmesini sağlayacaktır.

Sürekli yetersizlik ve suçluluk hisleri ile hareket etmek

Her koşulda ebeveynliğimizi sorgulamak, çocuk bir problem yaşadığında –ben nerede hata yaptım- düşüncesiyle okları bütünüyle kendimize çevirmek de anne babalık yaparken zorlayan unsurlardan biridir. Kendinizi suçlamaya yatkınsanız bu şekilde bakmak ilk etapta sizi rahatlatacaktır. Fakat bu gibi düşüncelere fazlasıyla kapılmak bütünü görmekten gerektiği yerde bir şeyler yapmaktan sizi alıkoyar. Öz eleştiri ile suçluluk arasındaki farkı şöyle ayırt edebilirsiniz. Öz eleştiri bir konudadır yanlışınızı görmenizi, telafi etmenizi sağlar. Suçluluk ise hemen her konuda ansızın ortaya çıkan ve sizi ya harekete geçmekten bütünüyle alıkoyan ya da düşünmeden hareket etmenize neden olan yoğun duygudur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Eda Nur Harputlu Arşivi