28 Şubat’ı sadece askerler mi yaptı?
Görünürde post modern ama gerçekte en kanlı darbe: 28 Şubat.
Milletin sinesinde büyük bir yara. O dönemde milletin iradesi yok sayıldı. Ötekileştirilip üzerinde baskı oluşturuldu. Hakları elinden alındı. Çok bileşenli ve geniş katılımlı bir operasyondu. Hem de sonucu itibariyle başarılı olmuş bir psikolojik harp operasyonu.
Bu yaraya hiçbir ilaç merhem olmasa da yürekleri soğutan bir karar geldi birkaç gün önce. Yargıtay, 28 Şubat Davası’nda Ahmet Çörekçi, Aydan Erol, Cevat Temel Özkaynak, Çetin Doğan, Çetin Saner, Çevik Bir, Erol Özkasnak, Fevzi Türkeri, Hakkı Kılınç, İdris Koralp, İlhan Kılıç, Kenan Deniz, Vural Avar ve Yıldırım Türker olmak üzere dönemin kudretli 14 emekli subayının hapis cezalarını onadı.
Hepsi hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Kimisi teslim oldu, kimisi yakalandı. İşlemler devam ediyor. Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay’a rütbelerinin sökülmesi için yazı yazıldı. Şerefli Türk Ordusu ile bağları kesilecek, kesiliyor.
Darbeciler cezalandırıldı. Yaptıkları yanlarına kalmadı. İnşallah darbecilerin itibar ve koltukla taltif edildiği dönemler sona ermiştir.
Mesele kişiler de değil. Çoğu zaten 80’li yaşlarında. Hatta cezalarını evlerinde çeksinler diyenler de olacak. Belki olacak da. Mesele, darbeci zihniyetin cezalandırılması.
Millet iradesine karşı yaptıkları cezasız kalmadı. Hoş, bu ekip aslında uygulayıcı idi. Esas akıl hala ortada yok. Bu dava kapsamı itibariyle kötünün iyisi olsa da eksik. Tam bir darbe yüzleşmesi değil. 28 Şubat’ın siyasi, yargı, sermaye, sivil toplum ve medya ayağı hala eksik.
Aslında tüm kesimlere dönük geniş ve kapsayıcı bir davaya ihtiyaç vardı. Fakat o mümkün olmadı. Oldurmadılar. FETÖ’nün görevi de buydu zaten. Tıpkı Ergenekon Davası’nda olduğu gibi. Şimdilik uygulayıcı kesimle iktifa edeceğiz.
Edeceğiz etmesine de 28 Şubat’ın tüm yönlerine dönük dava da bir an evvel açılmalı. Darbede az da olsa kimin payı varsa hukuken karşılığını görmesi lazım.
Darbenin arkasındaki gerçek yapı ortaya konulmalı ki o akıl da köreltilsin, söndürülsün ve cezasını bulsun.
Peki neydi 28 Şubat?
28 Şubat, psikolojik harp unsurlarının tamamının sahada millet üzerinde operasyon yaptığı dönem.
28 Şubat, dönemin Başbakan’ı Merhum Erbakan’ı boncuk boncuk terlettikleri, ona oy veren onca insanın iradesini yok saydıkları dönem.
28 Şubat, Refah Partisi-Doğru Yol Partisi arasında kurulan koalisyon hükümetinin (Refahyol) rejimi tehdit ettiği iddiasıyla devrilmeye çalışıldığı, buna RP'li Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız'ın 31 Ocak 1997'de düzenlediği "Kudüs Gecesi"nin bahane edildiği fakat başka bahanelerin de gün be gün çıkarıldığı, Sincan’da tankların yürütüldüğü ve Washington'da Türk-ABD Konseyi kapanış balosunda konuşan dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir ‘in, yıllarca zihinlerden silinmeyecek "Sincan'da demokrasiye balans ayarı yaptık" dediği dönem.
28 Şubat, sözde üst düzey bir komutanın ağzından Hürriyet Gazetesi’nin “Bu kez silahsız kuvvetler halletsin”, işbirliği FETÖ lideri ağzından “Beceremediniz artık bırakın” manşeti attığı dönem.
28 Şubat, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in ben böyle yapmasam asker darbe yapacaktı bahanesiyle millet iradesine vurulan darbenin taşeronluğunu yaptığı dönem.
28 Şubat, Cumhurbaşkanı Demirel’in Çankaya Köşkü’nde kurduğu ikna odaları eliyle Doğru Yol Partisi’ni böldüğü dönem.
28 Şubat, Cumhurbaşkanı Demirel’in Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından ortaya çıkartılan ve kendisine iletilen Cuntacı Batı Çalışma Grubu için gerekeni yapmak yerine listeyi cuntacılara vererek cuntayı ortaya çıkaran Bülent Orakoğlu, Hasan Celal Güzel ve Onbaşı Kadir Sarmusak’ın hapsedilmesine sebep olduğu dönem
28 Şubat, İçişleri Bakanı Meral Akşener’in Orgeneral Çetin Saner tarafından “ileri geri konuşmasın, geldiğimizde İçişleri Bakanlığı önüne koyduğumuz bir yağlı kazığa kendisini oturturuz” şeklinde tehdit edildiği dönem.
(Siyasi ikbali için bu olayı kullanan Meral Akşener nedense 28 Şubat Davası’nda bu sözleri için Çetin Saner’den davacı olmadı. Bu durumda akla gelen, o dönemde FETÖ liderinin özel ricasıyla Tansu Çiller tarafından İçişleri Bakanı yapılan Meral Akşener’in askerler tarafından hedef alınarak siyaseten desteklendiğidir. Çetin Saner bu sözleri dönemin İç İşleri Bakanlığı müsteşarı Teoman Ünüsan’a söylemişti. Yani haberin kaynağı Teoman Ünüsan’dı. )
28 Şubat, yargının ve medyanın Genelkurmay’da brifing adı altında talimat aldığı askerin de TÜSİAD’dan birifing aldığı dönem.
28 Şubat, okumak isteyen kızlarımızın başörtüleriyle okullara alınmadıkları, okumalarının engellendiği, faşist zihniyet tarafından başlarını açmaları için ikna odalarına alındıkları, FETÖ lideri tarafından verilen “perukla da girilebilir” fetvasıyla başörtü mücadelesinin baltalandığı dönem.
28 Şubat, oğlunun yemin törenine katılan başörtülü Anadolu kadınının subaylar tarafından kışladan çıkartıldığı dönem.
28 Şubat, hakim oldukları medya eliyle muhafazakarlar üzerinde her akşam cadı avı yaptıkları dönem.
28 Şubat, o dönem haricinde pek ortalıkta görünmeyen Aczimendiler’le milletin korkutulduğu, liderleri Müslüm Gündüz’ün transseksüel SİSİ organizasyonunda pavyondan çıkartılıp başörtü taktırılmış Fadime Şahin ile planlanmış uçkur maceralarının, sözde şeyh ama gerçekte uyuşturucu hap ticareti yapan Ali Kalkancı üzerinden tüm Müslümanların medya eliyle itibarsızlaştırmaya çalışıldığı dönem.
28 Şubat, medya terörünün tavan yaptığı, hepsinin yaptığının yanına kar kaldığı dönem.
28 Şubat, Susurluk Kazası bahane edilerek Gladyo’nun günahının yine Gladyo’nun çocukları tarafından muhafazakar insanımızın üzerine bırakılmaya çalışıldığı dönem.
28 Şubat, sürekli aydınlık için 1 dakika karanlık eylemleri, tencere tava çalma, düdük çalma gibi sivil itaatsizlik eylemlerinin hükümeti düşürmek için ilk kez kullanıldığı dönemdir.
28 Şubat, yürekli vatan evladı şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun namlusunu millete döndüren tanka selam durmayacağını açıkladığı, yaptıkları darbe için irticayı bahane eden cuntacılara “Bura İran da olmaz, Arabistan da... Ama biz de size Suriye yaptırmayız." diye meydan okuduğu dönem.
28 Şubat, muhafazakar kesimin temsilciliğinin Milli Görüş’ün elinden alınıp FETÖ’ye verilmeye çalışıldığı dönem.
Gördüğünüz gibi say say bitmiyor.
Bugün tüm sanayi bölgelerimizde yaşanan ara eleman ihtiyacının kaynağı da o zihniyetin İmam Hatip Liseleri’ni etkisiz kılmak için aldıkları meslek liseleriyle ilgili karara dayanıyor.
O dönemde yaşanan kişisel ve toplumsal travmaların etkileri uzun yıllar sürdü. Kalıcı etkiler bıraktı. Muhafazakar kesime öz vatanında parya muamelesi yapılan dönem onlara göre 1000 yıl sürecekti ama ömrü yetmedi.
Günümüzde izleri silinmeye çalışılıyor. Siliniyor da.
Fakat hâlâ içimizde o günleri özleyen, ellerine bir fırsat daha geçse milleti bir kaşık suda boğabilecek tipler de var. Hem de hiç azımsanmayacak kadar.
O yüzden yüzleşmenin tüm kesimlerde ve cesurca yapılması ve yapanın yaptığının yanına kar kalmaması için gerekenin bir an evvel yapılması lazım.
Hem de hemen, hiç vakit kaybetmeden.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.