CHP Türkiye’ye Afganistan’da kimin taşeronluğunu öneriyor?
Afganistan tartışmaları devam ediyor. Uzun bir süre de bitecek gibi değil. Küresel savaşın yeni oyun alanı olacak gibi görünüyor Afganistan. İç savaşın çıkması da yüksek olasılık. Küresel ve yerel aktörler oluşacak hükümeti bekliyorlar.
İşaret fişeği orada.
Eğer Taliban geniş tabanlı ve katılımcı bir hükümet kurmayı başaramazsa çatışma kaçınılmaz görünüyor. Bunun için ellerini ovuşturan aktörler var. İşaretleri gelmeye başladı bile. Yaşanabilecek bir çatışma iç savaştan ziyade bir vekalet savaşı da olabilir. Bu da ihtimal dahilinde.
Yavaş da olsa Taliban karşıtı hareketler pozisyon alıyor. Küçük de olsa çatışmalar var.
Taliban ve yerel gruplar arasındaki çatışmalar sonucu başkent Kabil'in kuzeyindeki Bağlan vilayetine bağlı Pule Hisar, Deh Salah ve Andarab ilçelerinin kontrolünün eski yönetime bağlı güçler ve yerel gruplara geçtiği duyuruldu. Zira Pençşir Vadisi de henüz Taliban’ın kontrolünde değil.
Taliban karşıtı muhalefetin en önemli aktörü olarak Ahmet Mesud görünüyor. Babası Taliban tarafından şehit edilen mücahit önderlerinden Ahmet Şah Mesud. Henüz Taliban’ın hakimiyet kuramadığı Pençşir Vadisi’nde. Oldukça da kararlı görünüyor. Eğer geniş katılımlı bir hükümet kurulabilirse destek vereceğini, aksi halde tek taraflı olarak kurulacak Taliban hükümetine itaat etmeyeceğini açıkladı.
Ahmet Mesud, birkaç gün önce özellikle Müslüman coğrafyadaki neredeyse tartışmalı her bölgede faaliyet gösteren Yahudi asıllı Fransız Bernard Henri Levy ile görüştü. Levy Fransız ajanı gibi görünse de diğer tüm siyonistlerde olduğu gibi İsrail’le de çok sıkı fıkı. Modern Lawrence da deniyor kendisine. Durduk yere de Ahmet Mesud’a ilgi göstermediği ortada.
Anlaşılan ABD’nin yenilerek çekildiği Afganistan’da bir iç savaş kurgulanıyor. Afganistan’a rahat yok yani. Ahmet Mesud da onlar tarafından en önemli muhalefet figürü olarak kabul ediliyor. Anlaşılan Afganistan’da yenilenler Afganistan’dan intikamlarını bir iç savaşla almayı planlıyor.
Taliban karşıtı direnişin simgesi olarak ortaya çıkan Ahmed Mesud’un Amerikan Washington Post gazetesinde bir makalesi yayınlandı. Mesud makalesinde, "Daha fazla silah, mühimmat ve teçhizata ihtiyacımız var. Taliban dış devletler için de tehlike arz ediyor. Afganistan, Taliban’ın kontrolüne girerek radikal İslami terörizmin üssü olacak ve burada yeniden demokrasilere karşı komplolar üretilecek" diyor.
Aslında bu cümleler ABD’nin Afganistan’ı işgal bahaneleriyle ne kadar da örtüşüyor.
Ahmed Mesud makalesinde devamla, Amerikan işgali altında geçen yirmi yıl boyunca Amerikalılar ve Afganların ortak "idealleri ve mücadeleleri" paylaştığına inandığını belirtiyor. Washington'dan "özgürlük davasını" desteklemeye devam etmesini ve Afganistan'ı Taliban’a bırakmamasını istiyor. Ahmed Mesud, "Siz bizim son umudumuzsunuz" ifadesini kullanıyor.
Varın bu cümlelerin yorumunu siz yapın.
Pençşir Vadisi’nde Bernard Henri Levy-Ahmet Mesud görüşmesi yapıldıktan sonra ilginçtir CHP İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, resmi sosyal medya hesabından bir açıklama yaptı. Toprak, açıklamasında; “İktidarın Taliban’a İslami değil, insani gözle bakması gerekir. Afganistan’da ağır bir insani dram yaşanıyor. İslam adına kadın-erkek ve çocuklar işkenceye maruz kalıyor. İktidarın hak ve özgürlükler katledilirlen “Taliban değişti” deyip tanıma yarışına girmesi iki yüzlülüktür. Afgan Halkı’nın kurtuluşu kendi mücadelesiyle olacaktır. Penşir’deki direniş önemlidir Ülkenin kurtuluşu Afgan Halkı’nın vatanına, hak ve özgürlüklerine sahip çıkma mücadelesiyle olacaktır. Bağımsızlık için Kuzey İttifakı’nın Penşir’deki direnişi önemlidir ve desteklenmelidir.” deyiverdi.
Yani Türkiye’ye yine başkalarının projesinde taşeronluk önerdi. Hem de kimin projesinde? Bernard Henri Levy’nin.
Levy kim mi?
Irak'ta Mesud Barzani’nin 2017 yılında yapmaya çalıştığı korsan referandum sürecini yöneten isimler arasında olan, Suriye’nin kuzeyinde uzun süre kalıp PKK terör koridorunun oluşum sürecinde görev alan, Mısır darbe sürecinde Sisi’ye destek veren, Libya’da Hafter’le görüşen, Tunus darbesinde adı geçen Yahudi asıllı Fransız sözde filozof gerçekte ajan olan biri.
Şimdi CHP bize İstanbul milletvekili ve Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı eliyle bu adamın projesinde taşeronluk öneriyor. Bunu hak ve özgürlükler üzerinden yapıyor. Afganistan’daki ağır insani drama işaret ediyor. Aslında bu proje Amerika’dan bağımsız değil elbette.
Bugünlerde bir kere daha gündeme gelen Wikileaks tarafından ilk kez 26 Mart 2010’da yayınlanan 11 Mart 2010 tarihli CIA raporunda Batı kamuoyunda ABD'nin Afganistan işgaline muhalefeti azaltmak için "feminizmin kullanılması" önerilmiş. Yani kadınların elde edecekleri kazanımlar ön plana çıkarılarak işgal algısı örtülmeye çalışılması tavsiye edilmiş.
Şimdi de Afganistan’da kendileri için çalışanları bırakıp kaçmaları, onlara ihanet etmeleri görülmesin diye kadın ve çocuklar ön plana çıkarılıyor. Konu oraya çekilerek ABD gözden kaçırılmaya çalışılıyor. Oysa Afganistan’daki insani dramın tek suçlusu ABD ve Batı’dır. Hiç kimse ihaleyi başkalarına bırakmaya çalışmasın. Bu algı operasyonlarıyla kapatılamayacak kadar açık ve net bir gerçektir.
WikiLeaks'in sitesinde yayınlanan söz konusu CIA raporu Afganistan'da devam eden savaşa yönelik Fransa ve Almanya'daki halk desteğini kazanmak için uygulanacak halkla ilişkiler stratejilerini özetliyor.
Fransa'da halkın Afgan mültecilere ve kadınlara sempati duyduğu belirtilirken Almanya'nın daha fazla mülteciye veya teröre maruz kalma gibi yenilginin sonuçlarından korktuğu vurgulanıyor. Adı geçen ülkelerde bu noktalara dönük yapılacak yayınlarla istenen algıyı oluşturup işgale kamuoyu desteği sağlanabileceği aktarılıyor.
Bugün de Batı’da Taliban hakkında bu yönde yapılan yayın ve açıklamalarla ABD’nin yenildiği ve işbirlikçilerini ortada bıraktığı gerçeğini, Taliban’ın değişip değişmediği, kadınların kazanımlarının kaybolacağı, baskıcı dini bir rejim kurulacağı, yaşanan insani dram tartışmaları üzerinden örtmeye çalışıyorlar.
Yenildikleri ama anlaşma yaparak Afganistan’ı teslim ettikleri Taliban karşıtlığını örgütlüyorlar böylece. Türkiye’yi de bu karşıtlık içine alma görevi belli ki dostları CHP’ye verilmiş. Herkes görüşürken Türkiye Taliban’la görüşmesin diye bas bas bağırıyorlar.
Oysa Türkiye, Afganistan’da barış ve istikrarın sağlanabilmesi için tüm kesimlerle görüşmeli. Çabasını geniş katılımlı tüm kesimlerin temsil edildiği bir hükmet kurulabilmesi için harcamalı. Bir iç savaş çıkmaması için inisiyatif alarak taraflara sükunet tavsiye etmeli. Asla başkalarının taşeronluğunu yapmamalı. Ne ABD’nin ve bir başkasının. Kendi çıkarları ve kardeş Afganistan halkının faydasına olan çözüme odaklanmalı ve bunun için elinden geleni yapmalı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son dönemdeki görüşmelerine bakıldığında da Türkiye’nin Afganistan konusunda inisiyatif aldığını görmek mümkün.
Türk askeri hiç bir zaman Afganistan’da operasyonel olarak bulunmadı. Kardeş Afgan halkının iyiliği ve selameti için elinden geleni yaptı. O sebeple de Afgan halkı tarafından diğer ülke askerleri gibi değerlendirilmedi, sempati gördü. Türk bayraklı araçlar sokaklarda rahatça dolaştı. Hatta bunu gören diğer ülke askerleri de güvenle dolaşmak için zaman zaman araçlarına Türk bayrakları taktılar.
Türkiye’nin oradaki yumuşak gücünü de bilen bilir. Hiç de hafife alınabilir bir noktada değil. Bundan sonra Türkiye’ye düşen birilerinin taşeronluğu değil, kendi bağımsız politikasını üretip uygulamaktır.
Bunun için de muhalefete kulak tıkayarak gereken neyse o yapılmalı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.