Dünyada vaka sayısı düşerken bizde yükseliyor
Her gün Sağlık Bakanlığı tarafından pandemi verilerine bakınca insanın içi kararıyor. Düşmesi beklenen rakamlar neredeyse her gün yükseliyor. Düşmeye dair bir emare yok.
Çarşamba akşamı açıklanan verilere göre 351.655 test yapılmış, 28,168 pozitif vaka tespit edilmiş, 242 vatandaşımız da hayatını kaybetmiş.
Biz aşı oldukça vakalar artıyor sanki. Yetkililer bunu, normal hayata dönüş kararıyla toplumsal hareketliliğin artmasına, uygulanan aşı sayısının artmasına bağlı olarak gelişen rahatlıkla toplumun maske, mesafe ve hijyen kurallarına yeterince uymamasına bağlıyor.
Artık ne dersek diyelim, rakamların diline bakarsak durum kritik noktada. Rakamlar kontrol edilemez çizginin eşiğinde olduğumuzu işaret ediyor. Birileri yine çıkıp milleti kapanma ile tehdit etmeye başladı.
Gerçi bir kesim de rakamların yüksekliğini toplumu korkutup aşıya yöneltme taktiğine bağlıyor. Artık her kafadan bir ses çıkar hale geldi. Neye inanacağımızı şaşırdık. Elbette onca bilgi arasında gerçeği bulmak giderek zorlaşıyor. Zira denklem basit olarak işlemiyor. Oldukça karışık ilerliyor.
Düz mantıkta uygulanan aşı sayısı arttıkça pozitif vaka sayısının düşmesi bekleniyor ama gerçekte aşılamada henüz toplumsal bağışıklık kazanma noktasının gerisinde olduğumuz için olsa gerek vakalar bir türlü azalmıyor.
Dünya Sağlık Örgütü'nün raporuna göre, 13-19 Eylül tarihleri arasında toplam 183 bin 962 pozitif vakanın tespit edildiği Türkiye, vaka sayısının en yüksek olduğu ülkeler sıralamasında ABD, Hindistan ve İngiltere’nin ardından dördüncü sırada yer alıyor. Tüm dünyada vaka sayısı azalırken Türkiye'de vaka sayısı geçen haftaya göre yüzde 16 artıyor.
Bilim Kurulu Toplantısı sonrası Sağlık Bakanı sayın Fahrettin Koca durumu şu cümlelerle özetliyor; “Kayıplarımız benzer şekilde yüksek seyrediyor. Aşının varlığı en büyük gücümüz. Buna rağmen vaka sayısı ve kayıplarımız artarken tedbirlere uyumda ise buna paralel bir artış olmuyor. Daha üzücü olan ise tedbirlere uymakta gevşeklik gösterdiğimiz ortadadır.
Salgın aşı ile engellenebilir. Ancak aşıların etkisini güçlü şekilde gösterdiği sınırlı bir zaman dilimi var. Bu zaman diliminde toplumun büyük bölümünü aşılayamazsak, aşılanmasının üzerinden uzunca süre geçen vatandaşlarımız tekrar tehdide açık hale gelebilir. Aşılanmayanlar arasında virüs dolaşımda kaldıkça kısır bir döngü ile karşılaşmamız kaçınılmaz. Kısır döngüyü kıracak olanın hızla aşılanmak ve hatırlatma dozları olduğunu tespit edip uygulamaya aldık. Hatırlatma dozu zamanı gelmiş olan vatandaşlarımızın hızla aşılanmaları bu açıdan son derece gereklidir.”
Yukarıdaki cümlelere bakınca sanki Bakan Koca’nın açıklamalarında daha önce plan dahilinde devam ettiği ifade edilen aşılamada bir yavaşlamadan şikayet var gibi. Hatırlatma dozlarına vurgu yapıyor. Aşıların koruma seviyesinin güçlü olduğu zaman diliminde toplumun büyük bölümünün aşılanamaması halinde bir kısır döngüye girilebileceğini söylüyor. Bunun da bir kısır döngü olduğundan bahsediyor. Demek ki böyle bir risk var.
Ayrıca salgının seyrinde yeni bir durumdan bahsediyor Bakan Koca. O da hamilelerde de hastalığa yakalanma oranının artması. Hamile vatandaşlarımızın da aşı yaptırmakta tereddüt etmemesi gerektiğini ifade ediyor ama özellikle mRNA aşıları hakkında bu kadar tartışma varken bu konuda beklenen sonuç alınamayabilir.
Virüs her geçen gün varyant adı altında tehdit ettiği kitleyi genişletiyor. Hamileler ve çocuklara kadar indi. Bebekleri de tehdit ettiğini duymamız yakın gibi.
Lafı hiç kıvırmadan söyleyelim. Covid-19’un bu derece planlı bir şekilde yaşlılardan başlayarak toplumun tüm katmanlarını etkileyen bir hale dönüşmesine şüpheyle yaklaşmamak imkansız. Anlayacağınız virüs çok akıllı ve planlı bir şekilde hareket ediyor!!!
Aşama aşama tüm toplum kesimlerini etkilemeye kararlı anlaşılan.
İddia odur ki aşı şirketleri dün virüsten etkilenmediği ama taşıyıcı olarak virüsün yayılmasına sebep olan çocukları hedef almış durumda. Anlaşılan virüsten en çok etkilenen yaşlı kesimin uzun aralıklarla “hatırlatma dozu’’ olması onları kesmiyor artık. Televizyon ekranlarında bu kez çocuklarla ilgili haberler ve yorumlar çoğalmaya başladı. Giderek bu yayınların dozu artacak gibi. Umarız bu yayınlar korkutma seanslarına dönüşmez.
Şükür henüz bu haberler yüz yüze eğitimin kesintiye uğramasına sebep olmadı ama. Hem Milli Eğitim Bakanı, Hem Sağlık Bakanı’nın açıklamasına bakılırsa okulların açık tutulması esas. Bu konuda kararlılık devam ediyor. Vaka tespit edildiğinde tüm okulu kapatmak yerine vaka tespit edilen sınıfı 14 gün karantinaya alma yöntemi uygulanıyor. Şu ana kadar da sistem düzgün bir şekilde işliyor.
Umarız hep öyle devam eder.
Yurt tartışması üzerine birkaç kelam daha
Malum üniversiteler açıldı. Tartışmalar devam ediyor. Özellikle barınma konusunda çok ciddi sıkıntılar var. Pandemi dolayısıyla artan kiraların da bu tartışmalarda etkisi var.
Türkiye’nin her tarafında sadece öğrenciler değil herkes kiraların ne kadar arttığının farkında. Daha önce eve çıkanların bile artık yurt beklentisi var. Ekonomik olarak birçok öğrenci ve aile de böyle yapmak zorunda. İmkan meselesi çünkü. Asgari ücreti 2.850 TL olduğu ülkede 1+1 eşyalı evlerin kirasının bu seviyelerde olduğu yerler var.
Tartışmaların yükselmesi üzerime Gençlik ve Spor Bakanı Muharrem Kasapoğlu, çarşamba günü canlı yayında konuyla ilgili açıklamalarda bulundu.
Haklı olduğu yerler var. KYK yurtlarının kalitesi kesinlikle otel konforunda. Her türlü hizmet düzgün ve olması gerektiği gibi. Ak Parti iktidarı döneminde bu konuda yapılanları kimse inkar edemez. Standartların ne kadar yükseltildiği de ortada. O yüzden de her öğrencinin böyle bir hizmeti bu kadar hesaplı almak istemesini anlayışla karşılamak lazım. Fakat aynı zamanda Sayın Bakan’ın da bu yıl öğrencilerin ciddi bir yurt daha doğrusu barınma sıkıntısı olduğunu kabul etmesi lazım.
Evet, muhalefet hükümete karşı bu genç kitleyi kışkırtmak için bunu fırsat bilip algı oluşturmaya çalışabilir. Evet, marjinal gruplar konuyu mecrasından çıkarıp eleman kazanabilmek için kullanabilir. Bunların hepsine tamam.
Fakat onlar böyle yapıyor diye barınma sorununu görmezden gelemeyiz. En iyi KYK yurdu en fazla 500 TL civarında iken eve çıkmak zorunda kalanların veya özel yurda gitmek zorunda kalanların bu bedelin en az 3-4 katını hem de yemek hariç ödediğini unutmamak lazım.
Eğer konuyu birilerinin istismar etmesini önlemek istiyorsak. Önce teşhisi doğru koyup problemi kabul etmemiz lazım. Sonra çözüm için adım atmak gerekiyor. Sayın Bakan çok güzel ifade etti; "Gözümüzün ışığı gençlerimiz; kapasite, standart, konfor açısından her şeyin en iyisine layık. Her bir öğrencimiz, her bir gencimiz, Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal bir devlet olmasının bilinciyle, devletimizin, hükümetimizin güvencesi altındadır."
Bu sıkıntının giderilebilmesi için, pandemi dolayısıyla düşürülen yurt kapasitesini önlemleri yoğunlaştırarak artırmak ve yine KYK eliyle yeni binalar kiralama ve bir an evvel öğrencilerin kullanımına sunma yoluna gitmek lazım.
Yoksa zaten gençleri hükümet üzerine kışkırtmak için hiçbir fırsatı kaçırmayanlara alan açmış olursunuz.
Bizden söylemesi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.