Fahrettin Damga

Fahrettin Damga

Erdoğan, Biden görüşmesi ve beklentiler

Erdoğan, Biden görüşmesi ve beklentiler

CHP Lideri Kılıçdaroğlu daha resmi olarak başkanlığı kesinleşmeden resmi sosyal medya hesabından Biden’ı ABD Başkanı olmasından dolayı tebrik etmişti.

Belki sevincini kontrol edemediği içindi bu acelesi. Belki de Biden’ın seçim propaganda döneminde Türkiye’de Erdoğan karşıtı muhalefeti destekleyecek bir strateji uygulayacaklarını açıkladığı içindi.

Belli ki umutlanmıştı. Onca yıldır hayal ettikleri Erdoğan’ı devirme planı ABD Başkanı’nın açık desteğiyle gerçekleşebilirdi.

Zaten Biden, Obama dönemi ne kadar Türkiye ve doğal olarak Erdoğan düşmanı varsa göreve getirmişti.

Hatta bak Erdoğan’ı aramamış ve görüşmemişti.

Bu yaklaşımı Türkiye ve Erdoğan için bir problemmiş gibi dünyanın sonuymuş gibi yansıtmaya ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümet üzerinde baskı unsuru olarak kullanmaya çalışanlar oldu. Bugüne kadar görüldü ki hiç de dünyanın sonu değil. Amerikan Başkanı arasa da olur aramasa da.

Sanki iki ülke ilişkileri bozulursa sadece kaybeden Türkiye olurmuş gibi içeriden Türkiye’nin elini zayıflatmak için fonlananlar devrede. Sanki Türkiye, Amerikasız var olamazmış gibi bir hava oluşturma peşindeler. Hiç de öyle bir durum yok. Her geçen gün gücünü artıran dediğini yaptıran bir Türkiye var. ABD bu bölgede Türkiye’nin desteği olmazsa ne olacağını bizden daha iyi biliyor.

Olan biteni bu cümlelerle ve tarzda anlatınca birileri goy goy yapıyorlar diyor. Oysa gerçek bu iken hala yok dünyanın süper gücü, yok batarız, yok mahvoluruz diye feryat ederek gerçek goy goy yapanlar onlar. Ne dünya eski dünya, ne Türkiye eski Türkiye ne de ABD eski ABD.

Amerikan ahtapotunun dünyayı saran kolları her geçen gün daha da gevşiyor. Gücü ve etkisi azalıyor.

Türkiye ABD’den ne kadar uzak ve seviyeli bir iletişim kurarsa o kadar mutlu olacağı kesin. Ülkemizdeki neredeyse her 10 yılda bir tekrar eden ve millet iradesini yok sayan tüm kötülüklerin anasıdır ABD. Gün gibi açık bu gerçeği örtmek için beslenenler ne kadar uğraşırsa uğraşsın bu gerçeği örtemiyorlar artık.

Türkiye karanlığı yırttı. ABD tahakkümünden kurtuldu. Geri dönüşü de olmayacak inşallah. Kim hangi bahaneyle gelirse gelsin nihai hedefin Türkiye’yi tekrar ABD güdümüne sokmak olduğunu herkes bilmeli.

Bağımsızlıktan bahsedenlerin hele de“Bağımsızlık benim karakterimdir’’ diye Atatürk’ün partisinin ülkemizin iş işleri için ABD’den medet ummasını ve bunu demokrasi gibi göstermesi de ayrı bir ironi elbette.

Eskiden Türkiye’den bir heyet ABD’ye gideceği zaman PKK ve diğer terör örgütleri eliyle operasyon çekilir ve Türkiye’nin eli zayıflatılırdı. Oysa şimdi öyle değil. Hoşlarına gitmese de Türkiye görüşmelerde kendi gündemini masaya kararlılıkla koyup uyguluyor. Kimsenin dayatmasını da kabul etmiyor.

Şimdi o Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devirmek için bel bağladıkları Biden, NATO Liderler Zirvesi’nde 14 Haziran Pazartesi günü Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşecek. Ocaktan beri yapılacak ilk yüz yüze görüşme olacak bu.

Biden özür dilemek zorunda kaldığı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı gayet iyi tanıyor. Ne alıp ne alamayacağını da.

ABD medyasında yayınlanan yazı ve analizlere bakınca yaklaşık 6 ay sonra yapılacak bu ilk görüşme Türkiye’den çok ABD’de stres oluşturmuş.

Hükümet üzerinde yapmaya çalıştıkları algı ve sıkıştırma operasyonu eliyle almayı umdukları tavizin mümkün olmadığını görmüşler. Bununla kalmayıp iki ülke ilişkilerinin bozulmaması için Biden’ın nasıl hareket etmesi gerektiğine dair görüşler ifade etmeye başlamışlar.

Herkes Biden’a tavsiyede bulunuyor. ABD’nin Türkiye’ye nerede ne kadar muhtaç olduğunu hatırlatmaya çalışıyor. Belli ki işin ciddiyetinin ve hassasiyetinin farkına varanlar var ABD’de.

Öyle içimizdeki iliştirilmişlerin estirmeye çalıştığı havadan eser yok. Yüksek perdeden konuşabilecek bir ABD ve ABD Başkanı da yok ortalıkta.

Önce Türkiye’ye PKK/YPG ile olan ilişkilerini açıklamak zorundalar. Öyle PKK terörist ama YPG’nin onlarla bir bağlantısı ve ilişkisi yok. O yüzden onları terörist olarak tanımlayamayız demelerini Türkiye’nin anlayışla karşılayacağını düşünmek bile abes.

S-400 konusu malum artık. Bunu bahane ederek Türkiye’yi F 35 projesinden çıkarmaları ve parasının ödediğimiz uçakları teslim etmediklerini biliyoruz.

ABD ve Batı medyası tarafından hazırlanan ve içeride de pazarlanan Türkiye’nin S-400’lerle ilgili taviz vereceğine dair haberlerin Türkiye üzerinde baskı oluşturmak için bilinçli bir operasyon olduğu da ortada. Türkiye de bunun farkında. Bu haberlerin gerçek olmadığını ve Türkiye’nin ilk başta nerede durduysa orada durduğunu Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun ağzından bir kez daha dinledik.

ABD Türkiye’yi ne isterse onu yapan ülke kategorisinden eşit ilişki kurduğu ülke kategorisinde görmeye başlamadığı sürece ilişkiler de asla normale dönmeyecektir. Türkiye öyle tepeden inme “Biz şöyle olmasını istiyoruz’’ baskılarına da boyun eğmez, eğmeyecektir de. Heveslenenler boşa heveslenmesin.

Siyaseten dost ve stratejik müttefik olarak tanımlanan ABD’nin dost olmadığı belli. Hatta daha da ilerisi Türkiye’ye her anlamda düşmanlık yaptığı da ortada. Hala Suriye’nin kuzeyinde bir terör devleti kurup Türkiye’nin buna rıza göstermesini bekliyor. Eğer bu olmazsa hükümeti yıkar gelene yaptırırız dediler. Onu da yapamadılar. Denemedikleri yol kalmadı beceremediler. Türkiye durduğu yerde dimdik duruyor.

ABD basınından Biden’a “Biden, Türkiye-ABD ilişkilerini dikkatli bir şekilde sürdürmeli” tavsiyesi de var.

Bunun için yapması gerekenler arasına FETÖ’den şikayetçi olan vatandaşlarımıza ABD Mahkemelerinde dava açmalarının teşvik edilmesinin yanında Doğu Akdeniz konusunda  ABD'nin iş birliği içinde, teknik bir çözümü teşvik etmesi gerektiğine vurgu yapılıyor.

BM uzmanlarından oluşan bir komitenin tarafsız bir yaklaşımla meseleyi ele almasının ilişkilere olumlu katkıda bulunabileceğine işaret ediliyor.

Anlayacağınız öyle yüksek perdeden gelecek bir ABD yok. Bu kez rüzgâr ters yönden esiyor.

Kim ne derse desin.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fahrettin Damga Arşivi