Hedefteki gençliğimize bir örnek
Adı Samet. Daha 16 yaşında. Dün İstanbul Levent’te, çarşıya yakın bir sokakta çöp konteynırının yanında yerde yatarken farketti arkadaşlar. Kolunu başının arkasına koymuş öyle yatıyordu yerde. İlk başta ne olduğunu anlamaya çalıştılar.
Sara nöbeti geçiriyor olabileceği idi ilk akla gelen. Konuşmaya çalıştıklarında alkollü olduğunu söyledi genç.
O sırada yakınlardaki bir güzellik merkezinden sağlıkçı olan Mehtap Hanım da geldi yanına. Nabzını ölçtü, düşük görünce azıcık panikledi. Aldılar getirdiler oturduğumuz ajansın bahçesine. Üzerindeki tişörtün arkası yerde yattığı için ensesine kadar toz içerisindeydi.
Midesi çok bulandığı için ayakta duramıyordu.
Bir sandalyeye oturttular. Başı önde her an midesinde ne varsa çıkaracak gibi oturuyordu. Bir taraftan da konuşmalar devam etti aralarında. Biz de 5-6 kişi başındaydık. Neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu herkes.
Önce yüzünü gözünü yıkadı Mehtap Hanım. Kusmasını sağladı, azıcık da olsa rahatlaması için. Samet sürekli bizden “Gününüzü mahvettiğim için özür diliyorum” diye özür diliyordu. Klasik alkol duvarını aşanlar gibi ağzına geleni söylemiyordu. Gayet nazikti.
Oldukça şaşkındı. Anlaşılan kendisiyle o kadar hiç ilgilenilmemiş, kendini hiç o kadar özel hissetmemişti.
Belli ki aldığı alkol sıcağın da etkisiyle epeyce çarpmıştı Samet’i. Mehtap Hanım ensesine soğuk su koyarken bir taraftan da ne olduğunu sordu tekrar.
Biri iç savaştan önce gelen bir aileden Suriyeli kız arkadaşları olmak üzere 3 arkadaş, erkekler oturdukları Gültepe’den kız da Dikilitaş’tan kalkıp Kadıköy’e içmeye gitmişler. İpin ucu kaçmış tabii.
Birlikte Rusların meşhur içkisinden 70’lik olanını çoğunluğunu Samet olmak üzere 3 kişi içmişler. Malum hava çok sıcak. Yaşlar henüz 16. Lise öğrencisi çocuklar.
Yetmemiş, üzerine bira içmişler. İyice çarpılmışlar. “Arkadaşlarım bana göre daha iyiydi” diyor Samet. Levent’e kadar nasıl geldiklerini sorduğumuzda, Kadıköy’den vapura bindiklerini, ayakta kalabilmek için direndiğini, arkadaşlarının desteğiyle de bunu başarabildiğini anlattı.
Vapurdan inince otobüse binmişler. Samet vapurdan sonrasını çok zor hatırlamamakla birlikte kız arkadaşları Dikilitaş’ta inmiş. Bunlar devam edip “inmek zorundaydık” dediği Levent’te otobüsten inmişler. Ana yolu arka sokağına girmişler.
Belli ki Samet midesi bulanıp kusma ihtiyacı hissedince inmek zorunda kalmışlar. Ana yolun arkasındaki çöp konteynırının yanına kadar gelmişler. Onu yerde yatarken buldukları yere. Sorduk “arkadaşın nerede, nasıl olur da seni bu halde bırakıp gitti?” diye.
“Sen beni bırak git” dedim dedi. O öyle ısrar edince arkadaşı da bırakıp gitmiş. Açıkçası Samet o haldeyse diğerleri de bir yerlerde yatıyordur diye düşünüp baktı arkadaşlar ama bulamadılar.
“Dördüncü denemem” dedi Samet. “Fakat ilk kez bu kadar kötü oluyorum” diye devam etti.
Bazıları için normal bir durum gibi görünse de ben böyle durumlarla çok karşılaşmadığım için şaşkındık doğrusu.
Zira 16 yaşında ve tertemiz bir çocuk, kendini kaybedecek kadar nasıl içer? En küçük oğlumun yaşında. Doğal olarak insan hemen empati yapıyor. Konuştukça pırıl pırıl bir gençle karşılaşıyoruz. Tavır ve davranışlarıyla da anlattıklarıyla da. Terbiyesinden hiçbir şey kaybetmiyor.
Kimimizin böyle hikayeleri vardır geçmişte. Hiç yaşamamış olanlar da. Biz olayın iki boyutuyla ilgilendik. Önce sağlık kısmı. Samet’i kendine getirmek için uzman bir sağlıkçıdan yardım aldık. Samet’e de Mehtap ablasına teşekkür etmesini söyledik. Onu bilinçli hamlelerle kendine getirdi Mehtap Hanım.
Sonra da neden bu hale geldiğini konuştuk. Dertleştik.
Mehtap Hanım sağlıkçı olmasından dolayı ilgi göstermekle birlikte, Samet’le aynı yaşta bir kardeşi olduğunu öğrendik. Belki de o yüzden empati kurmuş olmalı ki Samet kendine gelene kadar tedirgin oldu. Yerine oturmadı desek yeridir.
Sabah kahvaltı yapmadan içkiye başlamışlar. Midesinden küçük parçalar ve yemyeşil su geldi. O anda ajansta olan minik kurabiyelerle başladık bir şeyler yedirmeye. Düşmüş olabilecek kan şekerini yükseltmek için. Sonra sade bir Türk kahvesi içti. Azıcık daha çıkardı. Biraz daha açıldı. Daha samimi bir sohbet geçmeye başladı aramızda.
Gözlerinde 4 numara gözlük var. Kolunda saati, cebinde telefonu. Tüm parasını harcamış. Eve gitmek için İETT kartını kullanmayı planlıyor. Tabii o kafayla planlama mümkün olmasa da en azından evden çıkarken ki plan o. Kimliği yanında yok. Neden? diye sorduğumuzda “Kimlik taşımıyorum çünkü TC Kimlik numaramı ezbere biliyorum” diyerek saydı numarayı.
Bir ara “Ben kaç saattir kendimde değilim ve size karşı kötü bir şey çıktı mı ağzımdan?” diye de sordu Samet. Şaka olsun diye “Ooooo neler neler söyledin” diye takıldığımızda da utanıp yine özür dilemeye başladı. Biz de şaka yaptığımızı söyleyerek rahatlattık onu.
Arkadaşlar ve Mehtap Hanım, Samet’i kendine getirmek için uğraşırken cebindeki telefonu çaldı. Arayan annesiydi. Henüz hava kararmamış olmasına rağmen belli ki merak etmişti. Açmadı Samet. O halde açsa annesi daha çok merak edebilirdi çünkü. Mesaj yazarak geçiştirip zaman kazandığını söyledi. O halde bile akranları gibi daktilo hızında mesaj yazıyordu.
Azıcık kendine geldiği anlarda annesi tekrar aradı. Bu kez açmasını söyledik. Telefonu açtı konuştu bizim duymayacağımız bir köşede. Konuşma bitince, Levent’te düştüğünü bizim de ona yardım ettiğimizi anlatıp merak etmemesini iyi olduğunu söylemiş.
Hazır azıcık kendine gelmişken karnını iyice doyursun diye bir tost yaptı arkadaşlar. Onu da yedi. Devamında azıcık armut ve şeftali. Samet ayağa kalktığında çok az yalpalasa da artık kendine gelmiş sayılabilirdi.
Arkadaşlarını merak ettik. Onu bırakıp giden arkadaşını aradı. “Onun ailesi daha anlayışlı bir sıkıntı yaşamaz” dediği arkadaşı eve ulaşmış ve iyiymiş. Kız arkadaşlarını sordu, o da iyiymiş. Evine ulaşmış. Sadece Samet kalmış dışarıda. Bu arada Suriyeli kızın Samet’in aradığı arkadaşının kız arkadaşı olduğunu öğrendik.
Samet kontrolü kaybetme konusunda erkek arkadaşını sorumlu tuttu. Bir birlerine gaz vermişler belli ki. O sonuç çıkıyordu anlattıklarından. Ayrıca “O benim arkadaşım ama dostum olduğunu düşünmüyorum” dedi. Ne derin ifade?
Biz de onca yıllık tecrübemize dayanarak o pırıl pırıl gence, arkadaşıyla ya dost olmasını ya da uzak durmasını ve bir daha İstanbul gibi bir yerde kontrolünü kaybedecek kadar içmemesini tavsiye ettik. Artık ne yapacağına kendisi karar verecek.
Samet 11. sınıfa geçmiş bir Anadolu Lisesi öğrencisi. Anne babası Gaziantepli. Bir ablası var. Babası aşçı. Çok çok nadiren içer dedi. Muhtemelen her Anadolu insanı gibi muhafazakar. Samet’in ailesiyle iletişimi çok iyi değil. “Ablamın iletişimi daha iyi” dedi.
Kendisini kaybetmesine sebep olacak kadar içmesini “Ben kendimi ne aileme ne arkadaşlarıma anlatamıyorum, beni kimse anlamıyor. Bunu çevreme de anlatamıyorum. Sizi tanımadığım için size anlatıyorum. Bıktım artık taşıyamıyorum” dedi. Bu yalnızlığını bastırmak için bu hale gelmiş gibiydi.
“Hep inşallah, maşallah. Ben bunlara inanan biri değilim” diye de devam etti. Üzülmemek elde değil. Anlaşıldı ki kendisi ergenlik döneminin en hızlı zamanında. Tepki göreceğini düşünüp kendine gelmeden eve gitmek istememiş belli ki. Hem midesi bulanmış hem de korkmuş ve inmiş otobüsten. 51 yaşındaki babasıyla kuşak çatışması yaşadıklarını anlatıyor.
“Bu iktidarla iyi olmak mümkün mü?” dedi. Ya her akranı gibi sosyal medya üzerinden etkilendi ya da Kadıköy ve arkadaş çevresinden.
Eğer göz ameliyatı olur da gözlükleri çıkartırsa pilotaj eğitimi hedefliyor. Sayısalcı. Pilotaj olmazsa B planı olarak belki Tıp olabilir, dedi.
“Ben nasıl oldu da bu kadar iyi insanlara rast geldim” diye sordu ve isimlerimizi tekrar tekrar sordu. Biz de ona “Madem iyi insanlarla karşılaştığını düşünüyorsun, demek ki dünyadan bıkman ve vazgeçmen için bir sebep yok. Ne zaman iyi insanlar biterse o zaman korkabilirsin” dedik. Gülümsedi. Psikolojik rahatlamadan kaynaklı olsa gerek bir kaçımızın simasının kendisine çok tanıdık geldiğini söyledi.
Kendine geldiğinde arkadaşların gönlü onu otobüse bindirmeye razı olmadı. Ajansta mesai bitmişti zaten. Onun iyice kendine gelmesini bekliyordu herkes. Arkadaşlardan biri büroda olan tişörtlerinden birini hediye etti. Üzerine giydi Samet. Üzerindeki kirliyi de poşete koyup eline tutuşturdu. Onlar onu mahallesine bıraktılar ama tekrar kendilerini ziyarete gelmesini tembihleyerek.
Samet’lerimize sahip çıkalım. Onları elimizden almalarına, ailesine düşman etmelerine müsaade etmeyelim. O yaştaki çocuklara bu kadar rahat alkol satmalarını da büyüklerimizin acilen tedbir alması şart.
Bunun özgürlükle de bir alakası yok.
Hâlâ bir şeyler yapabilecek zamanımız var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.