Kılıçdaroğlu, HDP yaklaşımı ve sonuç
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, uzun zamandır HDP’yi Millet İttifakı’na açıktan dahil etmek için çareler arıyor. Seçimi de başka türlü kazanamayacaklarının farkında. Canhıraş mücadelesi de ondan. HDP’yi halk nezdinde ve kendi tabanında meşrulaştırmak için elinden ne geliyorsa yapıyor. Hatta parti içinden HDP’ye karşı çıkan ulusalcıların ayrılmasına bile göz yumdu.
Gidip Muharrem İnce önderliğinde Memleket Partisi’ni kurmalarına ses çıkarmadı. Yeter ki CHP’den ayrılsınlar, stratejiyi bozmasınlar dedi. CHP’de bu anlamda bir çatlak ses istemedi. HDP’nin Cumhur İttifakı tarafından ötekileştirildiğini, düşmanlaştırıldığını öteden beri ifade ediyordu zaten.
Yetmedi, seçimde destek istemek için Kuzey Irak’a Barzani’ye bir heyet gönderdi. Destek istedi. Önümüzdeki seçimde Doğu ve Güneydoğu’dan oy alabilmek için tüm imkanlarını değerlendiriyor.
Cezaevinde bulunan Selahattin Demirtaş’ın yazdığı yazıda “HDP’yi ciddiye almayan kaybeder’’ tehdidi işe yaramış görünüyor. Yazının içeriğindeki muhalefete dair eleştiriler Kemal Kılıçdaroğlu’nu yeniden harekete geçirmeye mecbur bırakmış olmalı ki Kılıçdaroğlu geçtiğimiz günlerde çekimi yapılan “Bay Kemal ve İttifakları” belgeselinin ilk bölümünde, “Kürt sorununu çözmek için meşru bir organa ihtiyacımız var. HDP’yi meşru organ olarak görebiliriz” dedi.
Konuşmasına; “HDP’nin parlamentoda olması çok önemli. Siyaset kurumunun 35-40 yıldır çözemediği bir Kürt sorunu var. Kürt sorununu çözmek için meşru bir organa ihtiyacımız var. Devlet dediğiniz kurum gayrimeşru organla muhatap olmaz. Erdoğan bunu yaptı. Devleti, İmralı ile muhatap kıldı. Mesela İmralı meşru bir organ değil. Meşru organ kimdir? HDP’yi meşru organ olarak görebiliriz. Halkın desteği var. Parlamentoya gelmiş, dolayısıyla parlamentonun içinde bulunuyor, görevini yapıyor. Bu sorun çözülecekse meşru bir organla biz bu sorunu çözebiliriz. Her konuşmamda HDP’nin parlamentoda olması gerektiğini ifade ettim, bugün de aynı düşüncedeyim.” sözleriyle devam etti.
Anlaşılan Kemal Kılıçdaroğlu Amerika’yı bir kere daha keşfetmek istiyor. Gerçi HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli’nin kendisinin yaptığı açıklamalara; “Kürt sorununun çözümünün yegane muhatabı HDP değil ama bu sorunun çözümü adına bugün demokratik siyaseti var eden ve kolaylaştıran başlıca aktör HDP’dir. Ama asla unutulmaması gereken şey demokratik çözümün adresi ve asıl muhatabı İmralı’dır.’’ cümleleriyle karşılık vermesiyle uykusundan uyanmıştır belki. Belli ki CHP Lideri, denenmişi ve çıkmaz sokakta son bulan arayışı aynı aktörlerle tekrar denemek istiyor. Geçmişte yaşananlardan ders almamış, olan biteni çok derinlemesine inceleyip analiz etmemiş anlaşılan.
Halkın bir kesimi tarafından seçilip millet iradesinin tecelligahı TBMM’ye girmiş olsalar da süreçte HDP’nin hiçbir iradesi olmadığını, terör örgütünün üst düzey temsilcileri tarafından atandıklarını, halkın değil onların temsilcileri oldukları gerçeğini inkar ederek konuya girmek, daha ilk düğmeyi yanlış iliklemek olacaktır ki sonrasında yapılanların da hiçbir anlamı kalmayacaktır.
HDP’nin eline o fırsat geçti. Onlar eğer o iradeyi gösterebilmiş olsalardı bugün zaten başka şeyler konuşuluyor olacaktı.
Devlet de bunu bildiği ve gerçek bir çözümü istediği için tepkilere maruz kalma pahasına bugün Sezai Temelli’nin Kılıçdaroğlu’na gösterdiği adresle de muhatap olup sürece dahil etti. Peki sonuç ne oldu?
Sonuç, hendeklerde son bulan “Çukur siyaseti’’.
Bugün Kılıçdaroğlu’na İmralı’yı adres gösterenler, Geçmişte devlet çözüm için çaba gösterirken İmralı’nın dediklerini de yapmadılar.
Bugün devlet çözüm için kendi planını uyguluyor. Geçmişte yaşananlardan ders alarak. Doğu ve Güneydoğu’da vatandaşın iradesinin üzerindeki silahı tutan elleri kırıyor ve vatandaşını silah tehdidinden başarılı bir şekilde kurtarıyor. Artık silahla yapabilecekleri bir şey kalmadı zaten. O sırtını dayadıkları silahlı teröristler kaçacak delik arıyor dağlarda. Bırakın eylemi, girdikleri inlerden kafalarını çıkaramaz haldeler. Hem de sadece Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde de değil. Yıllardır girilmez dedikleri her yerde.
Bu saatten sonra hiçbir şey olmamış gibi, devletin elinden inisiyatifi alıp yeniden onlara güç vehmetmek, terörden beslenenlere moral olarak can suyu vermek demek. İradelerinin üzerinden kalkan silah tehdidine yine o insanları mahkum etmek demek.
Devlet, geçmişte çözüm için irade gösterdi. Tüm bozma çabalarına ve sert muhalefete rağmen karşı verdiği sözlerin arkasında durdu. Peki onlar ne yaptı çözüm adına?
Yaptıkları yollara bomba tuzaklamak, halkı “devlet bize burayı bıraktı, artık biz yöneteceğiz’’ diye bölge halkını tehdit etmekten başka.
Devletin çözüm adına gösterdiği müsamahayı acizlik olarak görüp azgınlaştılar. Devlete karşı açık bir silahlı meydan okuma yapabileceklerini zannettiler. Zannettiler ki o sabırlı devlet harekete geçtiğinde kendilerine yardım gelecek. Kimse gelmedi, gelemedi. Sonunda da sözde demokratik özerklik adına açtıkları hendeklerde gömülüp gittiler.
Devlet çözüm süreci boyunca haddinden fazla sabırlı davrandı. Hem de çok sabırlı. Baktı ki olmuyor artık gerekeni yapıyor. İşin de sonu göründü zaten.
Yaşanan süreci bozanın da kim olduğu bölge halkı gayet iyi biliyor. Onca tahrike, yalan ve algı operasyonuna rağmen hem de. O yüzden de HDP geriliyor. Etkisini giderek yitiriyor. Devlet Çözüm Süreci boyunca kimin ne yapmaya çalıştığını gördü. Hataları da. Sonra da ona göre hareket etti.
7 Haziran 2015 seçimleri öncesi Van’da bilboardlarda HDP’ye oy verilmezse musluklardan su yerine kan akacağı tehdidinde bulunanlar, oy alıp Meclis’e girdiklerinde çözüm için bırakın inisiyatif almayı, bir cümle kuramadılar. İradelerinin PKK’da olduğunu, halkın değil PKK’nın siyasi temsilcisi olduklarını defalarca tescillediler. Onların çözümden anladığı devleti PKK’nın stratejisine esir etmeye çalışmak oldu. Bugün de değişen bir şey yok.
Bugün adres gösterdikleri İmralı sakini, PKK’nın silah bırakmasını istediğinde sarmaş dolaş oldukları, açılan hendeklerin önünde pozlar veren gazeteciler PKK’nın silah bırakmaması için Kandil’e ikna turları düzenlediler.
Dertleri çözüm değil. Dertleri halk da değil. PKK ve siyasi temsilcilerinin Kürt vatandaşlarımız gibi bir derdi yok. Kaldı ki PKK bir Kürt örgütü de değil.
CHP’nin değişik bahanelerle geçmişte karşı çıktığı bir çözüm sürecinden bahseder hale gelmesi de önemli. Fakat çözümden kastın ne olduğuna iyi bakmak lazım.
CHP için çözüm, terörün bitmesi mi, yoksa 2023 seçimini kazanmak mı, asıl mesele bu?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.