Fahrettin Damga

Fahrettin Damga

Konya’da bir yıllık tespitlerim

Konya’da bir yıllık tespitlerim

Baştan söyleyeyim. Kızmak yok. Şimdiden sürç-ü lisan edersem affola. Zira niyetim halis ve  yazdıklarımın çoğu şahit olduklarım. Bir kısmı da bizzat dinlediklerimden ibaret. Malum Konyalı değilim ama kimseye karşı da ön yargım ve bagajım yok. Herkese eşit mesafedeyim.

Konya belki doğduğum yer değil ama doyduğum yer. O yüzden vatanım sayılabilir.

Geldikten sonra pek fırsat bulamamıştım. Yaklaşık 3 haftadır Konya’da ziyaretlerde bulunuyorum. Her çevreden insanla bir araya geliyorum. Karşılıklı tanışma fırsatı buluyoruz.

Tam 1 yıldır Konya’da yaşıyorum. Konya’ya alışmaya ve Konya’yı tanımaya çalışıyorum. Fakat kılavuzum karga olmasın diye sahaya inip birebir temas etmeye çalışıyorum. Zaman zaman insanlarla dertleşiyoruz. Konya’yı doğru insanlardan tanımaya gayret ediyorum.

Zira Konyalı olup da Konya hakkında pek iyi düşünmeyen epey insanla tanıştım. Henüz bir yıl olmasına rağmen hiç de azımsanmayacak bir rakamda.

Konya nev-i şahsına münhasır bir şehir. Kendi içinde dengeleri var. Özellikle üst kademede neredeyse birbirini tanımayan yok.

Kimin kim olduğu, nereden geldiği gayet iyi biliniyor.

Aile mefhumu hâlâ çok kuvvetli. Hatta çekirdek aile değil geniş aile. Baba, hâlâ karar verici. Ne derse o oluyor. Şirketler genelde aile şirketi. Henüz çoğunda ikinci nesil yönetimde.

Gruplaşma var. Birlik ve beraberlik sandıkta en yüksek seviyesine ulaşıyor. Özellikle göz önünde olanlar haset ve kıskançlıktan şikayetçi. Çekememezliğin üst seviyede olduğundan şikayet hatsafhada. Şehirde yükselene destek olmak yerine paçasından aşağı çekmenin daha yoğun olduğundan bahsediliyor. Hatta bu durumun maalesef şehrin karakteristik özelliği haline geldiğinden şikayet ediliyor.

Doğrusu yakışmıyor bu güzel şehre. İnşallah bu tavır ve yaklaşımlar karakteristik bir hal almaz.

Siyaseti, ülke siyasetinde çok etkili ve hatta belirleyici desek yeri. Sadece siyasette değil, bürokraside de belirleyici bir halde Konya.

Hayat çoğu şehre göre ucuz. Bir öğrenci şehri olmasından kaynaklı olsa gerek kiralar büyük şehirlerle yarışıyor. Şehir ikiye bölünmüş gibi sanki. Selçuklu ve özellikle öğrenci gettosu haline dönüşmüş Bosna Hersek Mahallesi başka bir dünya, Şehir Merkezi ve Meram başka bir dünya.

Konya fiziki şartları itibariyle yaşanabilir bir şehir. Düz bir alana yayıldığı için olsa gerek gayet de düzenli. Fakat problemleri de yok değil. Çözülememiş kronik problemleri var. Trafik gibi. Günden güne içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Trafik akışı çok fazla ışıkla kesliyor. Oysa dünyada yeni bakış açısında yavaş da olsa trafiğin akıcı olması için tedbir alınıyor.

Şehir içi asfalt kalitesi bir çok şehre göre düşük.

Belki bana kızanlar olacaktır ama genelde Konya’dan şikayet edenler insanların yaklaşımı, tavır ve davranışlarından şikayet ediyor. Özellikle kadınlar çok şikayetçi. Hatta aralarında başörtülü kadınlar da hiç azımsanmayacak kadar. Rahat olamadıklarını ifade ediyorlar. Özellikle biz erkeklerin nobran ve kaba davranışlarından şikayetçiler. Seven ve hiç rahatsız olmayan kadınlar da var. Onlar da rahatsız olup olmamanız ne aradığınıza bağlı diyor.

Yanımızda çalışan Konyalı kadın arkadaşlar “Konya’dan kız al ama kız verme’’ derler bizde diyor nedense.

Doğrusu Konya, zengin şehir ama sakinleri bunu belli etmeyi pek sevmiyor. Kimisi nazardan, kimi hasetten korkusundan, kimi de hedef olmaktan korktuğu için zenginliklerini pek hissettirmiyorlar.

Sanayi inanılmaz gelişmiş, hâlâ daha gelişmeye devam ediyor. İnanılmaz bir potansiyeli var. Salgın döneminde hizmet sektörü büyük darbe yerken, sanayi üretimi rekor üstüne rekor kırıyor. İhracat deseniz belki tarihin en iyi seviyesinde. Zaten bu oynak şartlarda ihracat olmasa üreticinin zarar edeceği kesin. Zira ham maddeyi aldığı fiyata yerine koyamıyor. Ancak dövizle satış yaparsa fiyat artışlarından çok az bir şekilde etkileniyor.

 

Görüştüğüm sanayicilerin çoğu işçi bulamamaktan şikayetçi. Türkiye’de işsizlik yok, iş beğenmeme var diye ısrarla belirtiyorlar. Bazılarının düşmanlığına rağmen iyi ki Suriyeliler ve Afganlılar var diyorlar. Neredeyse tüm pis işleri onlar yapıyor.

Bir kırmızı et şirketi işçi bulamadıklarını, çareyi İşkur üzerinden işçi almakta bulduklarını, bu yolla 50 işçi aldıklarını ama birkaç ay içinde o işçilerden sadece birinin şirkette çalışmaya devam ettiğini söyledi.

Bir hazır beton şirketinin sahibi ise. Türkiye’deki üniversite sisteminin yanlışı yüzünden bugün yanında asgari ücrete çalışan 3 personel olduğunu söylerken, şoför aradığını ama bulamadığından şikayet etti.

Şoförleri özel araçla evlerinden alıp özel araçla bıraktıklarını, eğer evde kahvaltı yapmamışsa şirkette kahvaltı yapabildiklerini, öğle yemeği verdiklerini, akşama kalırsa akşam yemeği verdiklerini ifade ediyor. Şoförlerin kıyafetini de karşılıyorlar. Maaş olarak da ellerine net 5.000 TL geçtiğini ve günde sadece 9 saat çalıştıklarını söyledi. Şoför bulamadığı için o devasa araçların 24 saatte 9 saat çalışabildiğini, devlette Suriyelileri şoför yapabilme talebinde bulunduklarını anlattı. Kurtuluşun orada olduğunu söyledi.

Türk insanının iş beğenmediğinden şikayetçiydi. Bir de 28 Şubat döneminde kırılan meslek lisleri zincirinin günümüzde hâlâ kurulamadığından şikayet etti.

Kentte turizm neredeyse Hazret-i Pir’e endekslenmiş. Oysa kadim bir başkentte yaşıyoruz. Nedendir bilmem, Anadolu Selçuklu Devleti’ne dair çok fazla iz yok. Doğrusu bu konuda anlatı da. Belki işgaller sebebiyle ve özellikle de Moğol belası yüzünden o dönemden günümüze çok fazla eser kalmamış.

Çok büyük bir coğrafya. Dünyadaki bir çok devletten daha büyük toprağa sahip bir il. Potansiyelinin çok azını kullanıyor. Bunun sebepleri var elbette. Tarımın başkenti ama susuzluk ve kuraklık yakın gelecekte büyük tehlike arz ediyor. Gelecekte çölleşme potansiyeli olan bölgeler var.  Doğrusu acımasızca kullanılan yer altı suyu gerçeği var. O da tükenmek üzere. Obruklar şehrin kaderi haline geldi.

Doğal güzellikleri oldukça fazla. Sadece bozkırdan ibaret değil. Oldukça güzel ve turistik yerler var. Bana kalırsa bu güzelliklerden Konya halkının çoğunun haberi yok. İl dışından ve yurt dışından gelen turistin de pek haberi yok. Yeterince tanıtım yok. Bu konuda yerel basına da çok iş düşüyor.

Selçuk Üniversitesi ve Konyaspor şehrin en önemli markaları. Selçuk Üniversitesi eski günlerini arıyor ama yeni yönetimle bu yolda önemli adımlar atılıyor. Eski güzel günler yakın.

Konyaspor’un ise 100. yılı. Borç yükü kulübü zorluyor. Genç ve dinamik bir ekip iş başına geldi. Beklenti büyük. Onlar da sessiz sakin büyük bir çalışma içerisinde. Umarım şehrin yüzünü güldürürler.

Madem özel bir yıl. Konyaspor asırlık bir çınar. O çınara hep birlikte sahip çıkılmalı.

Konya hakettiği şekilde büyüyor ve gelişiyor.

Herkes her anlamda üzerine düşeni yapmalı.

Bunun için birlik ve beraberlik şart.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fahrettin Damga Arşivi