Mültecileri bahane ederek bizi Suriye yapmak istiyorlar
Çok klasik bir söylem olacak ama birileri ‘’düğmeye bastı’’. Üstelik bugün de değil. 2023 öncesi ülkeyi bir korku ve gerilim sürecine sokmaya çalışanlar var.
Yaklaşık 2 yıl boyunca bize nefes aldırmayacaklar. Bu artık net. Her vesileyle görüyoruz bunu. Dün yangınlardı. Konya’daki katliamdı, Afgan göçmenlerdi. Bugün Ankara Altındağ’da bir evladımızın katledilmesi sonrası Suriyeli mültecilere karşı gelişen olaylar.
Hepsi güzel ülkemizi Suriye yapmak için bahane olarak kullanılmaya çalışıldı, çalışılıyor. Bulanık suda balık avlamaya çalışan, halkı iyice bunaltıp, ümitsizliğe sevk ederek patlama noktasına getirmeye çalışanlar var.
Kendi planları için halkı kullanılabilir pozisyona çekiyorlar. Öfkeli kalabalıkların arasına gizlenmek istiyorlar.
Klasik bir özel harp operasyonuyla karşı karşıyayız. Oysa Türkiye’de daha önce de denenmiş ve bilinen tarz operasyonlar bunlar. Bu derece geniş bir kitleyi etkiliyor olmasının sebebi ise ‘’sosyal medya’’. Gladyo artıkları kitleleri osyal medya üzerinden organize ediyorlar, operasyonları buradan yönetiyorlar artık. Hedefi de oradan gösteriyorlar, yalanı da oradan yayıyorlar.
Çoğu sahte isimler arkasına gizlenerek yapıyor. FETÖ de var, PKK da, DHKP-C de var, Muhaberat da. Genel Başkan da var, Belediye Başkanı da. Siyasetçi de var, iş adamı da. Beyaz gömleklisi de var işsizi de. Tüm bileşenleriyle yükleniyorlar. Mülteci düşmanlığını iliklerimize kadar işlemek için.
Sebep ne olursa olsun kalabalıklar sokaklara çıktıktan sonra organize gruplar tarafından kolaylıkla yönlendirilebilir. Nitekim hep öyle olmuştur. Günün sonunda ne için sokağa çıktıklarını, ama farkında olmadan nerede günün sonlandığını gördüklerini hayretler içinde anlatanlarla karşılaşabilirsiniz.
Kontrolden çıkıldıktan sonra kalabalık içerisinde oradan oraya sürüklenir insanlar.
Tabir-i caizse gaza gelmemek, kimsenin değirmenine su taşımamak, başkasının filminde figüran olmamak lazım. Aklınız başınıza geldiğinde iş işten geçmiş olabilir. Ben ne yaptım diye vicdan azabı çekeceğimiz şeyler yapmamak lazım.
Hem bize hem de ülkemize kara leke olabilecek tavır ve davranışlardan uzak durmak lazım. Bugün Suriyeliler ve Afganlılar özelinde mülteci düşmanlığı yapanların planlarının taşeronu olmayalım. Dertleri biziz. Suriyeliler de değil, Afganlılar da. Hedefleri güzel ülkemiz.Yoksa maazallah gözümüzü açtığımızda ülkemiz Suriye’ye dönmüş olabilir.
Unutmayalım, onların gelip sığınabilecekleri bir Türkiye vardı. Planları başarılı olup bizi de karıştırmayı başarabilirlerse, bizim gidecek yerimiz yok.
O yüzden hep beraber sağduyulu bir şekilde hareket etmemiz lazım.
Devlete düşen görev belli. Gencecik kardeşimizi katledenleri yakalayıp gereken cezayı vermek. Katil zanlısı iki kişi de yakalandı, cezalarını çekecekler.
Suç şahsidir. Nerede görülmüş, suçsuz masumları taşlamak, evine saldırmak, iş yerini talan etmek, arabasını kullanılamaz hale getirmek? Adı ne olursa olsun bu topraklara sığındıysa canı da ırzı da namusu da devlete emanet. Onlara uzanan eli kırmak da devletin görevi. Devlet kendini devlet yerine koyup masumlara ceza kesmeye çalışana da en ağır şekilde cezasını vermeli.
Günlerdir mültecilere karşı insanları kışkırtanların kim olduğuna bakmadan cezalandırmalı. İster siyasetçi olsun, ister tanınmış kişi, ister trol olsun ister gerçek kişi. Acımadan cezasını kesmeli. Sosyal medyadan nefret kusan hesapların sahipleri hiç vakit kaybetmeden yakalanıp cezalandırılmalı. Yoksa iş işten geçecek.
Hepimizin çoluğu çocuğu var. Allah kimseye Emirhan Yalçın kardeşimizin ailesinin yaşadığı evlat acısını yaşatmasın. Kardeşimize de Allah rahmet eylesin, Rabbim ailesine sabır versin. Fakat bu elim hadisenin suçunu masum çoluk çocuğa yöneltenlerin de faturasının önlerine konulması lazım. Bu olayda gösterilecek küçük bir müsamaha bile gelecekte daha elim hadiselerin kapısını aralayacaktır.
Ülkede ne kadar olumsuz olay varsa mültecilere yüklemek gibi bir moda çıktı. Özellikle adı belli bir kesim tarafından sürekli bu pompalanıyor. Sanki o mülteciler gitse ülkede suç işlenmeyecek. Kavga gürültü olmayacak. Kadınlar katledilmeyecek. Çocuklar istismar edilmeyecek. Bütün işsiz üniversite mezunu gençlerimiz iş bulacak. Hayat güllük gülistanlık olacak.
Hepimiz adımız gibi biliyoruz ki öyle olmayacak.
O zaman ne yapıyoruz biz?
En yakınlarımız bile etkilenmeye başladı, farkında mıyız?
Ankara Altındağ’da yaşanan olayların bir benzeri 6-7 Eylül 1955’te İstanbul’da Rum azınlığa karşı yapıldı. Her şey ‘’Atatürk’ün Selanik’teki evine bombalı saldırı yapıldı’’ söylentisi ile başladı. Daha sonra her şey kontrolden çıktı. Rum azınlığa ait ne varsa yakılıp yıkıldı, yağmalandı. Bugün artık o yaşananların bir özel harp operasyonu olduğunu yapanların itiraflarından biliyoruz.
Bugün Altındağ’da yaşananlara da bu gözle bakmak lazım. İhtiyatlı olmak zorundayız. Her söylenene ve özellikle de sosyal medyada her söylenene kayıtsız şartsız inanmamak lazım.
Emirhan Yalçın kardeşimizi katledenlerin de ona tepki olarak milletin önüne düşenlerin de birilerinin planını uygulayan istihbarat elemanları olabileceklerini gözden kaçırmayalım. Son günlerde yaşananlara bakılınca da bu ihtimalin oldukça yüksek olduğu ortada.
Yaşananların o noktaya evrileceğini ön göremeyen ve masumlara yapılan saldırıları olması gerektiği gibi önleyemeyen sorumluların da görevlerinden bir an evvel alınması lazım. Bu ister vali olsun, ister emniyet müdürü.
Bu konu öyle bir kardeşimizin katledilmesine tepki olarak ortaya çıkmış bir olay olarak değerlendirilmemeli. Planlı ve organize olup olmadığı, öyleyse bağlantıları bir an evvel ortaya çıkartılmalı ve öfkeli kalabalığı yönlendirenler bir an evvel göz altına alınmalı. Hukuk çerçevesinde de cezaları neyse çekmeli.
Görüntüleri izleyince adı Suriyeli olsa da bu ülkede doğmuş, bu yaşa gelmiş Suriye’yi hiç görmemiş masum çocukların da yaralandığını, korktuğunu görebiliyorsunuz. Onlar mı katletti Emirhan’ı?
Değilse suçları ne?
Dün akşamki saldırıları yapanlar bir de toplanmışlar, ‘’Ya Allah, Bismillah, Allah-ü Ekber’’ sloganları atıyorlar. Şaka gibi. O sloganı atarak hedef saptırıyorlar. O sloganı kullananları itham ediyorlar aslında. İz siliyorlar. Hiç olmazsa Allah’ın emretmediğini yaparken Allah’ın adını kullanmasalar.
Dün akşam yaptıkları ne milliyetçilikte var ne İslamiyet’te. Bunu kaşıyanlar da malum. Oturduğunuz yerden isim isim herkes bulabilir. Bizim Almanya’daki vatandaşlarımıza yapılan Nazi saldırılarının bir benzeri. Düpedüz faşist bir yaklaşım bu. Biz millet olarak bu değiliz. Hiçbir kılıf Altındağ’da yapılanları masum gösteremez.
Bugüne öyle pat diye bir olay üzerinden gelinmedi. Uzun süredir kamuoyuna mal olmuş belli isimler üzerinden organize bir şekilde kaşınıyor hadise. Savcılar o kişilerle ilgili soruşturma açmak için ne bekliyor acaba?
Daha büyük olayların çıkmasını beklemiyorlardır umarım?
Olaylar yatışmış olsa da hala sosyal medya provokasyon yapanlarla dolu. Bir ülke bu kadar operasyona açık olmamalı. Yapanın yanına da kalmamalı. Devlet devlet gibi hareket etmeli. Devlet kendine şerik koşanlara gereken cezayı vermezse olayların önünü alamaz.
Altındağ’da yaşananlar daha büyük olayların provası da olabilir. Bu yönde işaretler de var. Bir prova yapıldı ve toplumun kırılganlığı test edildi. Bu tarafımızın bizim en zayıf noktamız olduğuna kanaat getirilirse daha da çok kaşınacaktır.
Buna teşne olan bir sürü insan var aramızda.
O sebeple devlete ve büyüklerimize düşen bir an evvel bu konuda tedbir almak. Hem de en sert tedbirler.
Yoksa canımız yanacak.
Aklımızı başımıza alalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.