Ülke olarak psikolojik harple karşı karşıyayız
Günlerdir ormanlarımızı yakıyorlar. Yakanlar kendileri itiraf ediyor, “Biziz” diye. Fakat yangından siyasi rant devşirmeye çalışan birileri de bu gerçeğe gözlerini kapatıyor. İstiyorlar ki biz de kendileri gibi çıkan yangınlarda devletin ya da hükümetin aciz kaldığını kabul edelim. Yaptığı yanlışlar yüzünden bu noktaya geldiğimizi konuşalım. Organize bir şekilde ormanlarımızı yakanları ve bunu Türkiye’ye diz çöktürmek için yaptıklarını konuşmayalım, halka anlatmayalım.
İstemiyorlar, çünkü siyasi beklentileri öyle olmasını gerektiriyor.
O kendi destekledikleri resmi kanallarında program yapan sözde gazetecinin yayınladığı videoda bekledikleri büyük yangının bu olduğuna inanıyorlar herhalde. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ak Parti iktidarından kurtulmak için yangından bile medet umuyorlar.
Ülke yanmış, yıkılmış umurlarında değil. Her olayda böyle davranıp sonra da birlik beraberlikten bahsediyorlar. Samimiyetlerine bu yüzden inanmıyor kimse. Sonra da çıkıp millet niye inanmıyor diye serzenişte bulunuyorlar.
Nasıl inanacak millet?
Yaşanan felaketin acısını bile yaşamamıza fırsat vermiyorlar. Her seferinde aynı. Varsa yoksa hükümet yıkılsın. Biri bitmeden diğerini gündeme getiriyorlar. Bizi bunaltıp bıktırmak istiyorlar. Sinir uçlarımızla oynuyorlar.
Şimdi de uluslararası bir yardım çağrısını paylaşmaya başladılar sosyal medya üzerinden. Azerbaycan’dan, Katar’dan, Rusya’dan gelen yardımları yardımdan saymıyorlar olsa gerek. Öyle de zaten. Varsa yoksa dertleri bizi batının kucağına oturtmak. Bağımsızlık bizim neyimize?
Gerçi yurt dışından fonlanan yani para yardımı yapılarak beslenen kendi medyalarına “bağımsız medya” diyebiliyorlar. Bağımsızlık deseler de bizimle aynı şeyi kastettiklerinden asla emin olamayız.
Olan biten sadece bir yangın değil. Tavır ve davranışlarından da bugünler için aslında cennet vatanımız için yeni bir mücadelenin kıvılcımının çakıldığı günler diye bahsedeceğiz gibi görünüyor.
Saklamaya çalıştıkları gerçek, Türkiye’nin saldırı altında olduğudur. İşte bu ciğerimizi yakan yangınları çıkaranların sahipleri, bugün Twitter’da yardım çağrısı yaptıkları devletler. Bunu artık sağır sultan bile biliyor. Fakat onlar unutmamızı, hafızamızı silmemizi istiyorlar. Çünkü sırtlarını oraya dayamış durumdalar. Ümitlerini de oraya bağlamış.
Yangını çıkaranları konuşmayıp sadece yangın söndürme çalışmalarına odaklanmamızı, istedikleri yöne sürüklenmemizi, kendi gündemlerine takılmamızı bekliyorlar. Sıcağı sıcağına yangından etkilenen halkı hükümete karşı kışkırtmanın peşindeler.
Bu ülke artık onların peşinden sürüklenmeyecek kadar büyük. Onlar aciz göstermeye çalışsa da çok da güçlü. Sıkıntı yaşar, canı yanar ama Allah’ın izniyle her zorluğun üstesinden gelir. Onların da oyuncağı olmaz.
Giydirmeye çalıştıkları ümitsizlik ve çaresizlik gömleğini bu millete giydiremezler. O gömleği daha önce yırttı, yine yırtar.
Hayat sosyal medyadan ibaret değil. Türkiye de öyle. Öyle oradan bağırış çağırışlarına kulak asmayın. Çoğunluk değiller. Sadece çok gürültü çıkarıyorlar. Onların gündemine teslim olmadığınız sürece sıkıntı yok.
Yaptıkları uluslararası yardım çağrısının üzerine gitseniz çok masum olduğunu anlatırlar size. Hatta çiçek, böcek, çevre de diyeceklerdir. Oysa “ormanlarımızı yakan terör örgütüne yardım etmeyin” tarzında bugüne kadar kendileri tarafından yapılmış uluslararası bir kampanya gördünüz mü?
Yakın dönemde Venezuela’da yaptıkları gibi “Bu ülkeyi yönetemiyorlar” diye kendilerini Cumhurbaşkanı ilan edenler bile görebiliriz. Olmaz demeyin. Bu işin şakası yok. Bu yangın sadece bir yangın değil. Planlı, organize ve bir amaca matuf bir yangın. Bunu asla unutmayın. Olan bitene de bu gözle bakın.
Onlar için amaca giden her yol mübah. Bugüne kadar hep öyle oldu. Bu da onlardan biri. Başarılı olmazsa başka bir olay gündeme gelecek. Gündem bulma gibi bir sıkıntıları yok nasılsa.
Fakat Türkiye eski Türkiye değil. Bu tarz organizasyonlara karşı ne yapılması gerektiğine dair bilgi ve birikime sahip. Bunları yapacak güce de.
Türkiye olarak 2013 Mayıs ayı sonunda girdiğimiz süreç devam ediyor. Son dönemde yeni stratejilerle sahadalar. Çok da organize. Psikolojik harp unsurlarının hedefindeyiz. Sebebi de 2023. Ülkemizi yeniden kendi kontrollerine isteyenler, bağımsız hareket etmesini istemeyenler kıpır kıpır.
ABD Başkanı Biden’ın ekibi oldukça faal. Biden seçim kampanyası sürecinde,
“Bence ona (Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a) çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız. Muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça göstermemiz lazım.
Yani çok endişeliyim. Ama benim yaptığım gibi onlarla doğrudan temasa geçip Erdoğan’ı yenecek duruma gelmeleri için hâlâ var olan Türk liderliği unsurlarından daha fazla verim almalı ve onları güçlendirmeliyiz. Darbe ile değil, seçim süreci ile.
Yapacağım en son şey, ona Kürtler konusunda boyun eğmek olurdu. Kesinlikle en son şey” demişti.
Bu sözleri kullanan Biden şimdi artık ABD Başkanı. Obama döneminde Türkiye’yi Suriye’nin kuzeyinde kurulacak bir terör devletine razı etmeye çalışan tasfiye edilmiş Türkiye düşmanı ekip yeniden işbaşında. Müstemleke valisi Brett Mc Gurk da öyle. Görünürde ABD Başkanı’nın DEAŞ’a karşı mücadele temsilcisi, gerçekte terör devleti kurmaktan sorumlu idi. Yaptıkları ve verdiği fotoğraflar devletimizin arşivlerinde mevcut.
Film yeniden devrede. Dışarıdan besledikleri terör örgütü ile yapamadıklarını içeriden deniyorlar bir kez daha. Yıkım ekibi devrede. İstedikleri iktidarı değiştirmek. Ya da içeride bizi meşgul edip hareketsiz kılmak. Bunun için yapmadıkları kalmadı. Darbe ve işgal girişimi dahil. Fakat ABD’nin gayr-i meşru çocukları başaramadı.
Şimdi de örtülü saldırılarla, konvansiyoneli sosyali dahil medya kampanyaları ve yalan stratejisiyle halkı ikna ederek yol almaya çalışıyorlar. Tüm bileşenleri aktif. Yangın, sel, deprem tanımıyorlar. Hükümeti yıpratmak için her fırsatı değerlendiriyorlar. Yalan, dolan, ortalık toz duman.
Bilin ki bu ülkede olur da iktidar ellerine geçerse ilk yapacakları şey İsrail’i tanımak gibi terör devletini tanımak ya da kurulmasına ses çıkarmamak olur.
İşte bugün yangını bahane ederek yaptıkları da içeriden cepheyi yumuşatıp dış operasyonlara açık hale getirmek. Türkiye’nin elini kolunu bağlamak, hareketsiz kalmasını sağlamak, istediklerine razı etmek. Sınırları içerisinde kalmasını bölge ve Türkiye için yaptıkları planlara karşılık vermesini engellemeye çalışıyorlar.
Zira Türkiye, Irak, Suriye, Libya ve Karabağ’da her şeye rağmen onların istediklerine karşı kendi planlarını uyguladı ve başarılı oldu.
Bu ülke hepimizin. Birlikte yaşamamız şart. Başka bir şansımız yok. Fakat bu demek değildir ki yurt dışında pişirilen planların içerideki uygulayıcılarına sesimizi çıkarmayıp karşılık vermeyeceğiz.
Onların olabilir ama bizim gidecek başka bir ülkemiz yok. O yüzden canla başla ülkemize yöneltilen saldırılara elimizden geldiğince karşı koyacağız.
Kimin ne dediğine bakmadan. Korkmadan ve dimdik durarak. Herkesin yapabileceği bir şey var.
Böyle durumlarda Allah-ü Teala bize nasıl davranmamız gerektiğini Al-i İmran Suresi 139. ayette söylemiş. “Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz” diye.
İnanan bu ilahi müjdeye uygun hareket eder. İnanmayansa oturur ağlar.
Rabbim yardımcımız olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.