Anksiyetem benimle konuşuyor, eyvah!
Son zamanlarda kulaklığımı takıp tüm dünyadan uzaklaşmak gibi huzur dolu alışkanlıklar edinmeye başladım. Spotify’da potcastler açıp kendi kendime konuşma aktivitemi bir adım ilerisine taşıdım. Benimle konuşup dert anlatan birisini dinliyor ve aslında yine kendi içimde konuştuğum konuların farklı açılarını keşfediyorum. Etrafımda dönen dünyadan daha ilgi çekici oluyor benim için bu aktivite.
Özellikle yeni girdiğim ortamlara alışma hızım oldukça yavaş olduğu için şimdilerde potcastleri normalden daha kısa zamanda bitiriyorum ve bu durum da doğal olarak kafamın içinde dönen daha fazla konuya ve daha çok yazıya sebep oluyor. Bu zamana kadar ilgimi çekmediğini fark ettiğim birçok konu hakkında düşünürken buluyorum kendimi.
O konulardan birisi de uyku düzeni ve gördüğümüz rüyalar oldu. Rüya tabirlerinde bulunan belli başlı rüya yorumlamalarından çıkıp rüyalarımızın asıl anlamlarının bize ve yaşadığımız hayatlarımıza bağlı olarak değişeceğini fark ettim. Yaşadığımız şeyleri bazı zamanda biz bile bu kadar fark etmezken bilinçaltımız bu mesajı bize sıklıkla hatırlatma çabasında. Gördüğümüz her atın anlamı murat, paranın anlamı ölüm olması bana daha basit gelmeye başladı. Onun yerine neden her rüyamda aynı uçurumdayım, neden her zaman aynı adamı görüyorum diye sormak ve bunu kendi içimize dönerek düşünmek bizi yanıta daha kolay götürüyor aslında.
O uçurumun gerçek anlamını bulup bizi etkileyen olayları keşfettiğimizde kendi kendine terapi adımlarını da çıkmaya başlıyoruz. Kısa zaman önce “kendi kendine terapi” sözü benim için çok da bir şey ifade etmezken okuduklarım ve öğrendiklerimden sonra kendi anksiyetemi çözdüğümde aslında sorunların sandığımdan daha çözülebilir olduğunu, göründüğümden daha güçlü olabileceğimi fark ettim. Rüyalarımı kaçıran, anksiyetemi tekrar hatırlamama sebep olan şeyler yaşanmaya devam etse de soğuk duvarlı bir odada kendi kendine konuşmanın sandığımdan daha güzel çözümler getirdiğini de gördüm.
Psikolojik sağlığımızın bozulduğunu öksürüklerimizden veya kararan gözaltlarımızdan anlamak mümkün olmadığı için zaman zaman kendini dinlemek gerekli oluyor.
Haftaya tekrar geldiğimde tarihte değişen birkaç rakam olacak, geçen yılı gözümüzün aramayacağı bir yıl olmasını dileyip o çirkin espriyi yapmadan gidiyorum.
Günaydın,
İyi öğlenler,
Huzurlu akşamlar…
Gününüzün hangi vaktine denk geldiysem o vakitte bir gülümseme bırakabilmek dileğiyle bir yazarca geçti buradan.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.