Yüzünden okumak! Yüzeyselliktir
Yüzünden okumak ya da okuyamamak işte bütün mesele budur. Yüzünden okumak özünden okumamaktır. Okuduğunu anlamamaktır. Yüzünden okumak yüzeyselliktir, okumamaktır, sığlıktır, derinlemesine kavrayamamaktır. Her hangi bir metni, yazıyı, belgeyi, kitabı sadece YÜZÜNDEN okumak anlamamaktır.
Özünden okumak anlamaktır, kavramaktır. Okumak yazılı bir metnin içeriğini kavramak, ona vakıf olmak ve ona göre hareket etmektir. Özünden okumak; okuduğumuz şeylerin bizlere ne söylediğini anlamaktır. Anladıktan sonrada hayata geçirmek, yaşamaktır.
İçeriğini, dilini anlamadığımız bir kitabı, yazılı metni yüzünden, yüzeysel yüz kere okusak da anlayamayız. Anlayamadığımız bir mesajdan, yazılı metinden, kitaptan hangi iş, davranış, hareket üretilip yapılabilir ki. Papağan da ne anlama geldiğini bilmediği, anlamadığı, sözleri sahibinin yöre lehçesine, ağızına varana kadar bire bir sesi çıkartıyor, taklit ediyor, okuyor fakat anlamıyor. Ne yaptığının, ne söylediğinin farkında değildir. Okuduğu bu sözle ilgili bir düşüncesi, önerisi, hareketi yoktur. Bu konuşmasının, sesleri okumasının kendisine faydası yok, zararı vardır. Kafeste tutulmasının en önemli sebebi bu anlamını bilmeden sesleri okuma özelliğidir. Papağan bundan habersiz ve fakat artık kafestedir.
Aynı şekilde küçücük ne söylediğinin farkında olmayan çocuklara “haydi Amca’na bir söv, küfret de duysunlar” gibi akıllara zarar bir ebeveyn tavrıyla sövdürülmesinde olduğu gibi, çocuğun söylediği sözün içeriğinden hiç haberi yoktur. Fakat bu eylemi yaptıranlar her şeyin bilincindedir. Yüzünden okuyanlar da hiç bir şeyin farkında değiller ama bunun böyle olmasından fayda umanlar bunun bilincindedir. Yüzünden okumayla hiç bir ilim sahibi olunamaz. Maddi manevi ilerleme sağlanamaz. Anlamadan neyi çözebiliriz ki. Kendimizi anlamadan acizken etrafımızdaki atomlarımı fark edeceğiz. Bakmadan, okumadan gökteki yıldızlarımı keşfedeceğiz. Anlamadan hangi konuda ilerleme kaydedebiliriz ki.
Bizlere lehimize ve aleyhimize olan davranışlarla, faydalı ve zararlı şeylerin, tariflerinin olduğu bizim bilmediğimiz bir dilden yazılmış bir mesajın, metnin, kitabın sadece okunuş şeklini öğretseler, yüzünden okutsalar. Örneğin Rusların Kiril alfabesiyle veya Çince bir yazılı metin olsun. Bize bu dillerin kelimelerinin anlam ve içeriği değil sadece harflerin ve kelimelerin “yüzünden!” okunuşunu öğretseler. Çok rahat okuyabilecek konuma gelsek. Yüzeysel okumayı en iyi şekilde harfleri mahreçlerin den çıkarmayı, telaffuz şekillerini öğrensek. Bu yazılı mesaj ve metinleri sadece yüzünden yüzlerce kez okusak ne yazar. Hiçbir şey anlayamamış, lehimizde, aleyhimizde olan hiçbir şeyin farkına varamamış oluruz. Anlayamadığımız için de bizden istenilen hiçbir şeyi de yapamamış oluruz. Anlamadığımız, öğrenemediğimiz, bilmediğimiz bir şeyi nasıl yapabiliriz ki.
Yüzünden okumanın hiç kimseye faydası yoktur. Varsa da okumayı geliştirmekle sınırlıdır. Yüzünden okumanın sadece bu cehaletin böyle kalmasını isteyenlere faydası olur. Kitabın anlaşılmaz olması, cahil kalma kimin işine geliyorsa onlara faydası vardır! Cehaletten prim yapanlar için milletin bilgisiz kalması, hiç kimsenin okumaması daha iyidir. Güdülmesi, kandırılması kolay olur. Muhakkak okunacaksa da yüzünden okunmasını tercih ederler. Böyle okumayla bir şey anlaşılamayacağı için ha yüzünden okumuşsun ha okumamışsın fark etmiyor ki her iki halde de anlamamış oluyoruz.
Yüz kelimesinin çok abartayım neredeyse yüzlerce manası, anlamı var. Haydi, bu “yüz” kelimesini “yüzünden” okuduk diyelim. Hangi anlamda kullanıldığını bile anlamak, bilmek gerekiyor ki doğru anlayabilelim. Örneğin sayı olarak mı yüz denilmiş, yüzme fiili mi kastedilmiş, insan veya hayvan çehresi, suratı, yüzümü kastedilmiş, kesimi yapılmış hayvan derisini çıkarma işlemi yüzme mi kastedilmiş, birisinin fiilinden, sebebinden, yüzünden olan bir şey mi söyleniyor, ya da söyleyecek yüzümü yok vs. çok iyi anlamak gerekiyor. Anladıktan sonrada ona göre davranmak gerekir. Anlamadan yapılan bütün işler yanlış olur, boşa çıkar. Beni bir kişi anladı o da yanlış anladı derler ya, yanlış anlamakta anlamamaktır.
Bir de başkasının yüzünden okuyamamak var. Babası yüzünden, annesi yüzünden, abisi yüzünden, töre yüzünden, yoksulluk yüzünden, cehaletin devam etmesinde çıkar sahibi olanların yüzünden okuyamamakta ayrı bir dram ve bahis konusudur. Birçok aile özellikle kız çocuklarının okumasını, öğrenmesini, anlamasını istemiyor. Eğsin başını, evlensin, çocuk doğursun, kocasına hizmet etsin isteniyor. İyide kendisi cahil bırakılmış birisi çocuklarını nasıl eğitecek, yetiştirecek ve o toplumdaki insanlar nasıl gelişecek. Bilgisiz bırakılan bu insanlar Allah’ın kitabı KURAN’ı, diğer ilimleri, hayatı, insanları, dünyayı, nasıl okuyacak, anlayacak. İçeriğini anlamadığın bir metni bir papağan gibi tekrarlamanın kimseye bir faydası yoktur.
Hiç şüphesiz Allah’ın kitabını okumaya yeni veya eski başlayanların okuma esnasında harcadıkları emek, zahmet, nefes karşılıksız kalmayacaktır, ecri vardır. Fakat Allah bize lütfedip ikram ettiği Kitabı Kerim’ini sadece yüzünden okuyup geçmemizi emretmiyor. Kolay anlaşılır bir kitap olduğunu (Kamer suresi17.22.32.40. Ayetler), bu Kitabın apaçık bir beyan olduğunu bildiriyor (Bakara242). Kitabı anlayarak okumamız gerekiyor. Kuran okuduğumuz da o an için bizim anlayamadığımız bazı şeyler olabilir. Allah bizim anlayamadıklarımızı bu kitabı, Kuran’ı, Zikri anlamış, kavramışlara, işin ehline ehli kitaba= KUR’AN ehli olanlara sorup, anlamamızı söylüyor.(Nasranî veya Musevi ehli kitaba değil)
Kuran apaçık, ayan beyan olan bir kitaptır. (Ali İmran -118/Nur-18.34./Fussilet-3.Ayetler) Allah apaçık, kolay, anlaşılabilir diyor. Birileri de Kuran’ın anlaşılmaması için çaba harcıyor. Milletin cahil kalması ve KURAN’dan uzak kalması için önümüze her türlü tuzağı kuruyorlar. Kuran’ın sadece YÜZÜNDEN, YÜZEYSEL OKUNMASINI SAĞLAMAKTA bunlardan biridir. Bunu siz anlayamazsınız, biz size anlatırız diyorlar. Kuran’ın anlayarak okunmasını istemeyenlere, gizleyenlere, anlaşılmaması için çeşitli engel koyanlara Allah’ın ne yapacağı bellidir; hepsi lanetlenirler (Bakara 159. Ayet).
Kuran’ı yüzeysel, sığ bir bakışla sadece yüzünden okunması okumak = anlamak değildir. Kuran’ın hangi emir, yasaklarını anlamadan uygulayabiliriz ki. Dünya ve ahiret saadetimiz için Kuran’ı özünden okumalı=anlamalı ve hayatımıza, davranışlarımıza aksettirmeliyiz. Okumak, anlamak sadece kitapları okumak değildir. Kendini okumakla başlar. İnsan okumayı bilirse gökleri, yeryüzünü, etrafımızdaki insanları, hayvanları, bitkileri vb. her türlü Kevni ayetleri de okuyabilir. İnsan beş duyusu ile de okur. Kalpleriyle okur, elleriyle okur, gözleriyle okur, kulaklarıyla okur, burnuyla da okur, cildiyle dahi okur, anlar (Zümer 23./ Fussilet 20. Ayetler). Bir tek şart var okuyacak, anlayacak, yüzünden okumayacak. Yüzünden okursa bakışı da şaşı olur; Su dolu bardağın içindeki kalemi kırılmış görür=okur. Özünden anlayarak, hissederek okumamız lazım. Böyle okunmazsa anlamlandırılamaz. Anlaşılmayan bir şeyden de müspet bir davranış ortaya çıkmaz. Yüzünden anlamadan okunarak hiç bir ilim tahsil edilemez. Muasır medeniyetler seviyesine ulaşılamaz. Anlayarak okunursa bedeviler medeni olur. Her türlü ilimde mesafe kat edilir. Böyle okunmazsa ilim katledilir.
Kuran’ı anladıktan sonra ancak hayatımıza yön verebiliriz. Okumak ya da okuyamamak /anlamak ya da anlayamamak işte bütün mesele budur. Hepsi bunun YÜZÜNDEN. Vesselam.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.