SİZİN VERİLMİŞ SADAKANIZ VAR MI?
Bir insanın hayatı üç saniyede kararabilir mi? Belki evet ama yine de zor bir ihtimal diye düşünüyorum. Ama gelin size daha dün başıma geleni anlatayım.
Şöyle ki şahsına münhasır geçirdiğim bir hafta sonun ardından, yılın son ayı ve ayın ilk haftası, ilk mesai günü olarak malum kış günlerinin o soğuk yüzünü baş gösterdiği bu günlerde sabahın ilk ışıklarıyla güne uyandım. Tabi, kafamda bu haftanın yoğun iş temposu var ve gözümü ovuşturup bir çırpıda yataktan kendimi atıp kişisel bakımın ardından boynuma kravatı takıp aracın marşına bastığımı hatırlıyorum. Son dönemde stresten kaynaklı bazı sağlık sorunları yaşasam da çok şükür ki hâla ayaktayım.
İşe gitmek adına yaklaşık dört yıldır kullandığım aynı yoldan direksiyon sallamaya başlamıştım ki daha aracın kaloriferi ortamı ısıtmadan ana yola bir çocuk fırladı. İki şeritli yolun sağ şeridinden ilerlerken yine sağ taraftan halk otobüslerinin durağı bulunan alandan beş altı yaşlarında bir çocuk tabiri caizse fişek gibi fırladı. Durakta, işe ve okula gidecek insanların kalabalığı vardı ki çocuk bu kalabalığın arasını yırtıp yola atladı. Gördüm, görmemle beraber çocuk yolda süzülürken ani bir refleksle sola kırdım direksiyonu ve ABS devreye girerken el frenini de çekmişim. Tabi, o an bazı şeyler refleks ile kendiliğinden de yapılıyor. Tabi ne yapsam da olmadı. Ve maalesef çocuğa çarpmış bulundum. Çarpmadan kaynaklı öyle bir ses geldi ki aklım çıktı. O korku ile nasıl araçtan çıktığımı hatırlamıyorum. Sadece yolun ortasında yatan kanlı bir çocuk görmemek umuduyla gözüm oraya gitti ama çok şükür, Rabbim'e binlerce kez şükürler olsun öyle de olmamış. Çocuk yerdeydi ve açık kanaması yoktu. Durakta bekleyen insanlar bir anda etrafımızı sarmış, çocuk da annesinin kucağına geçti ve ağlıyordu. Genel sağlık durumu iyi görünüyor, konuşuyor, şuuru yerinde olsa da korkularımız yarış halindeydi. Çok geçmeden ambulans olay yerine intikal etti. Olay mahallindeki ilk ayak üstü muayenenin ardından hepimiz derin bir nefes aldık ve akabinde çocuk tedbir amaçlı araştırma hastanesine kaldırıldı. Görünür yerlerinde morluk, şişlik, ezilme, kırılma, çıkma yoktu ama iç kanama olabilirdi. Çocuk sadece sol eliyle sağ elinin iki parmağını tutuyordu ki o bölümde de herhangi bir kırık veya çıkık olmadığı acil tıp teknisyeni arkadaşlar tarafından belirtildi. Olay yerinde polis ekipleri tarafından tutulan kaza raporu ve muayenenin ardından güne ikinci kez uyanır gibi hemen gözümü hastanede açtım. Tomografi, röntgen derken tüm tahliller temiz çıktı ve akabinde küçük yavrum taburcu edildi. Ee tabi her şey burada bitmedi. Karakol ifadesinin ardından yavruyu evine bıraktım.
Yaşadığım bu olayı biraz öykü kıvamında az da betimleyerek kaleme aldım. Ama ateş düştüğü yeri yakıyor. Neye niyetleniyorsun, ne yaşıyorsun. Ve ihmal edilen bu süreçte yaşanan o üç saniye belki de bir dönüm noktası olabilir. Ben de yedi yaşında bir erkek evlada sahibim. Büyük konuşmaya gelmez, gelmiyor. Ama lütfen ebeveyn olarak elinizden tuttuğunuz bir çocuk varsa ki bazen trafiğin de yoğun olduğu zaman ve mekanlarda çok daha hassas, aşırı da dikkatli olmak gerekiyor. O elimizden telefonu bırakıp meşguliyeti tamamen güvenliğimize ayırmak gerekiyor kanaatindeyim. Yola fırlayan çocuğun ardından annesi, belki de ilkokul ikinci sınıfa giden diğer kız çocuğu ve komşusu olan diğer bayan da caddeye atlayınca seyir halinde devam eden şoföre çarpmaktan başka alternatif bırakmayacak şekilde kimseye de vicdan azabı çektirmemek gerekiyor.
Allah korusun ama bu ihmal üç saniyede herkesin hayatını karartır. Sözün özü erenlerden gelen bir nasihat dilimizde dolanır. "Verilmiş sadakan varmış" derler. Hız limitleri altındaydım, odağım da yoldaydı ama yine de karşında kanlı, canlı bir insan var. O çarpma ile hâla yavru da bir şey olmamasını verilmiş sadakam varmış diye yorumluyorum. Bilcümle gelmiş geçmiş olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.