Gökten çamur yağdı, niye ki?
Bu hafta yazımıza yine bizleri şaşırtan, hem de alışık olmadığımız bir meteoroloji olayı ile başlamak istiyorum.
Evet özellikle Amerika Birleşik Devletlerinde yaşanan korkunç iklimsel olayları bugüne kadar hep haberlerden takip ettik. Kum fırtınaları, hortumlar, kasırgalar gibi.
Hafta sonu için de yine BBN MEDYA’nın haber sitelerinde, yayın organlarında hafta sonu için Konya ve bölgemiz için “çamur yağacak” uyarısı vardı.
Doğruyu söylemek gerekirse önce insanın bu tür haberlere hemen inanası gelmiyor.
Tamam haber diye takip ediyoruz ama başımıza gelmeyince yaşamayınca belki de işimize gelmediği için okuyup izleyip geçiyoruz.
Ama cumartesi sabah güne başlamak için dışarıya çıktığımız zaman arabalarımızın üzerine resmen çamurun yağdığını görünce hemen o uyarı haberleri aklıma geldi.
Sonra aklıma Türkiye’de son yıllarda yaşanan garip, acı, dahası can bile alan doğa felaketleri.
Oysa biz bu tür felaket haberleri hep bizden uzakta izlerdik.
Bu işlerin hiç başımıza geleceğini tahmin etmez, dahası düşünmezdik bile.
Cumartesinin ilk şokunu attıktan sonra gündem biraz yavaşlayınca düşündüm.
İnsanoğlu nasıl da acımasız.
İnsanoğlu nasıl da bencildi.
Arapça’da “ene” kökünden gelen enaniyet, bencillik, egoist olmak. Yani insanoğlunun sadece kendisini düşünmesi, hep kendi menfaatlerini ön plana alması, hep kendisi için istemesi, başkalarına yardım etmek, yardım elini uzatmak, fedakârlık yapmak filan şöyle dursun, onların hakkına bile saygı göstermemek dahası kul hakkını yemeyi bile kendi hakkı gibi görmesi.
Oysa kutsal kitabımız ısrarla şunu söylüyor.
Kendi nefislerine dalan insanlar, bencil olan insanlar günah bataklığı içerisine kolayca dalarlar. Cenab-ı Hakk âyet-i kerimesinde de “Şüphesiz nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder.”
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz ise bu konuda buyururlar: “Ateşin odunu yediği gibi, haset de iyilikleri yer. Suyun ateşi söndürdüğü gibi sadaka da kötülükleri söndürür. Namaz mü’minin nûrudur. Oruç da cehennemden koruyan bir siperdir.”
.............
Bugün çevremize biraz dikkatlice baktığımız zaman.
Kendi dünyamızda baş başa kaldığımız zaman kendi hatalarımızı, günahlarımızı, yanlışlarımızı ortaya koyabildiğimiz zaman nasıl bir dünyada, nasıl korkunç bir hal aldığımızı kabul ederiz değil mi?
İşte hafta sonu hep bu konuya takıldım.
Cenab’ı Allah iyi ki çamur yağdırdı ya başımıza taş yağdırsa nice olurdu halimiz?
Ormanlarımızı yakıyoruz. Kendi elimizle yakmasak da yanmaması için hiç duyarlı olmuyoruz. Bu alevler esnasında sadece yanan canım ağaçları görüyoruz. Oysa alevler arasında kalan binlerce canlının nasıl yanıp yok oluşlarını, onların seslerini yüreklerimizde duyabiliyor muyuz?
Dünyalıklar için ağaçları, ormanları yok ederken yağışların sellere dönüşmesine, o azgın sularda canların canlarını vermesine ve geride kalan gözü yaşlı yürekleri yanık insanları hiç düşünüyor muyuz?
Tamam yüce Rabbimizin dünya üzerindeki afetlerini doğa olaylarını birer imtihan olarak kabul ediyoruz.
İnsanoğlu beşerdir. İnsanoğlu şaşırabilir, azabilir, hak yoldan çıkabilir. Şeytanın oyunlarına düşer nefsine mağlup olabilir.
İşte bu noktada Cenab-ı Allah bizleri ikazları ile uyarır. Çünkü insanoğlunun yeniden kendisine gelmesi için bunlar birer uyarıdır.
İnsanoğluna ikaz olarak yaşanılan doğa olaylarının yanı sıra günlük hayatta hiç normalmiş gibi izlediğimiz yanlışların farkında mıyız peki?
Her gün haberlerde izlediğimiz sıradanlaşmış haberler “Alkollü araç sürücü dehşeti” .........
İslam'da din ve bilim birbirinden ayrılamaz. Din ve bilim birbiriyle çatışmaz. İyi ya da kötü ne yaparsanız dünyada da öncelikle karşılığını bulursunuz. Onun için afetler, Yüce Allah’ın bir uyarısıdır.
Allah’ü Teala Kuran-ı Kerim’de birçok yerde doğal afetler sonucunda yok olan kavimlerden söz ediyor. Mesela Ankebut suresinin 40’ıncı ayetinde “İşte biz, onların her birini kendi günahıyla yakalayıverdik. Böylece onlardan kiminin üstünde taş fırtınası gönderdik, kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmedici değildi, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.”
Nuh Peygambere uymayanları şiddetli fırtına ve sel ile nasıl yok ettiğini, dağlar kadar yükselen sular içinde Allah’a şirk koşanları nasıl yuttuğunu anlatmıştır. Aynı şekilde Hud kavmini, Lut kavmini, Ad kavmini afetlerle nasıl helak olduğunu yüce kitabımızda görüyoruz.
İçinde bulunduğumuz mübarek günlerin hatırına ne olur aynaya biraz daha dikkatli bakalım. Bu dünyanın imtihan dünyasını olduğunu ve hepimize yetip artacağını kabullenelim. Hafta sonu yağan çamur gibi bunun bir bilimsel olay olduğunu kabul etsek de Cenab-ı Allah’ın bize bir uyarısı olduğunu da hiç aklımızdan çıkartmayalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.