Hümeyra KARADAĞ

Hümeyra KARADAĞ

RAMAZAN 1400 YILDIR AYNI YA BİZ?

RAMAZAN 1400 YILDIR AYNI YA BİZ?

Ramazan; kardeşlik ve sevgi bağlarının güçlendiği, manevi duygularımızın canlılık kazandığı, birlik ve beraberliğimizin daha da güçlendiği kutsal ve uğurlu bir aydır.

Daha çocukken başlar ramazan hatıralarımız, mesela Konya’da büyümüşseniz, “Top Sesi” beklenirdi iftar için, halen bu gelenek devam ediyor mu bilmiyorum.

O saate kadar süregelen bir tatlı yemek telaşı, mis gibi kokan çorbalar, yemekler, baharatlar, tekne orucu tutan çocuklara nasıl kokardı buram buram…

İftara yakın vakitte çilekeş babalar, ne kadar yorucu, sıcak, ağır da olsa şartlar, yuvasına geri dönebilmiş olmanın neşesi ile kapıda belirir, elindeki kese kağıdından sıcacık pide kokusu, çocukların “Babaaa!!! Babam geldiiiii” nidalarıyla sarardı evi, ardından mutfaktan bir ses, “Evladım, şu kaseyi al Mualla Teyzenlere götür!

Ellerini yıkayan baba, hanım, yapılacak bir şey var mı geleyim mi? diye tatlı bir nida ile seslenir, Mutfaktan da aynı mütevazilikte cevap gelirdi, “Bitti işim siz oturun sofraya ben de geliyorum”,

Çocuklar sabırsız, siyah beyaz bir televizyon ve davudi bir ses, güzel şeylerden bahseder, iftar, sanki bizim şehrimize gelmeye nazlanırken bir anda top patlar, ezanlar yükselmeye başlar minarelerden, Allahu Ekber! Allahu Ekber!

-Hadi Hanım! Nerede kaldın? Ezan okunuyor!

-Geldim geldim, çorba soğumasın diye altını kapatmamıştım.

-Yahu amma yormuşsun kendini, ne gerek var bu kadar şeye? Ne olur çorba biraz soğuk olsa!

diye, tatlı sitemin altında yatan, “aşktan da öte insanın kadr-ü kıymetini ifade etmeyi, Sen benim sultanımsın, bu kadar eziyet etme kendine, ben sana kıyamam” demenin bir başka lisan olduğunu, büyüyünce anlıyor çocuklar. Ve yine aynı güzellikte bir cevap,

-“Olsun sen de akşama kadar yoruldun, üşümüşsündür hem için ısınsın… Sen dışarıda bizler için ömür tüketirken sana soğuk çorba ikram etmek bana yakışmaz, Allah seni başımızdan eksik etmesin” cümleleri gizlidir aslında o kelimelerde, her şeyden öte insanın birbirine karşı olan saygısı, muhabbeti başka nasıl daha güzel ifade edilebilir?

Baba sofranın başında, çocuklar dizinin dibinde ve babanın karşısında anne, lekeleri belli olmasın diye seçilen koyu ve kareli sofra bezi, üzerinde sofra rahlesi ve sini…

-Hımmm eline sağlık, güzel olmuş

-Şifa olsun cevabı evin hanımından gelir, bir an gözler buluşur ve o bir anda neler söylenir, neler yaşanır; anlatmaya ne kelimeler yeter ne de ömür…

Eskiden teknolojinin son noktası ise renkli televizyonlardı. Ve insanlar birbirine daha samimi davranır, hal hatır yüz yüze sorulur, sağlık ve afiyet dilenir, en güzel dualar, insanların, gözlerinin içine bakarak edilirdi; evin afacan çocuğu da babası ile camiye gider ve her rekatın sonunda “baba, daha çok mu?” soruları ile teravih namazları tamamlanır, sonrasında cemaat, cami avlusunda selamlaşır, hasbihal eder, mahalleden camiye gelmeyenler sorup soruşturulurdu, bu sorular, insanlara ne olup olmadığını meraktan değil, böylesi gündüzü ayrı, gecesi ayrı, bereket vesilesi olan zamanlarda, o kişiler için üzerimize düşen bir şey var mı kaygısından dolayı olurdu. İyilik ve yardımlar, tam bir gizlilik içinde, insanlar incitilmeden ve hatta kimin, kime ne verir ne alır hiç bilinmeden yapılırdı.

Oysa şimdi; eminim, kaç insan yalnız başına, tatsız, heyecansız ve sessiz sedasız iftar ediyorlardır, ediyorlar etmesine de, peki biz o insanlar için, ne yapabiliyoruz, dualarını alabiliyor muyuz?

Ah! Nerede o eski ramazanlar, dediğinizi duyar gibiyim, esasında ramazanlar aynı ramazanlar da, biz mi değişiyoruz acaba?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hümeyra KARADAĞ Arşivi